2

100 1 1
                                    


Ertesi gün uyandığımda daha heyecanlıydım, bugün onunla dersim vardı! Ondan ders dinlemek öyle büyük bir zevk ki... Çoğunlukla bana bakarak anlatırdı dersleri, benim onu can kulağıyla dinlediğimi anlardı. En önde otururdum hep, konsantrasyonum dağılmasın diye, bir de huyumdur, biri bana bir şey anlatırken onun gözünün içini delerim resmen, sanki bakmayınca söylediklerini anlamayacakmış gibi. O da göz kontağını seviyor diye düşünüyorum, ya da ben yanlış anlıyorum.

Derslerde iyidir genellikle aramız, o bana bakarak ders anlatır, ben onu bir yandan dinler, bir yandan da o koyu kahve gözlerinde kaybolurdum. Çok koyu değildi gözleri, muhtemelen güneşte kehribar bile oluyordur, ama hiç denk gelmedi şimdiye kadar maalesef. Büyük gözleri vardı, badem gibi şekilliydi. Tahtada bir şeyin hesabını yapıyorsak elimde hesap makinesiyle hazır beklerdim, cevabı söylemem için ilk beni bulurdu gözleri. Bir espri yaptığında bana bakardı, beraber gülerdik, bazen sınıfın diğer kalanına kayardı gözleri, sonra yine beni bulurdu. Bu anlarda birkaç kez bir anlığına teklediğini görmüştüm, gözleri tekrar bana kaydığında, o anki heyecanımı anlatamam. İçime bir umut şelalesi kurulurdu adeta. Ama bazen de neredeyse hiç bakamazdım ona ders boyunca, utanır, sıkılırdım hislerimden. Sonra dayanamaz, o bana bakmadığı an ona bakar, tekrar kafamı tahtaya çevirirdim.

Ona soru sormak da ayrı bir zevkti. Hele bir gün bir anım var, hala heyecanlandırır beni: Tahtada hala açık bir soru var ve ders bitmiş, ben soru sormak için kürsünün önüne gelmişim, o ise kürsünün arkasındaki sandalyede oturuyor. Sorumun cevabını anlatırken ben tahtaya bakıyorum, ona bakmak istesem de soruya bakmak zorundayım, o ise arada bir tahtaya bakıyor, çoğunlukla benim yüzümü inceliyor. Kürsüden ayrıldığımda avuçlarımda tırnak izlerim kalmıştı kendimi sıkmaktan. Sanırım bu anı ölsem unutmam.

Bir anı daha var böyle amfi sıralarında. Geçen dönemin sonuydu, son sınıflar tasarım dersinde yaptıkları projeleri sunuyorlardı, Umay ile ben de gitmek istedik. Dersi veren hocalardan biri olmasına rağmen amfinin en arkalarındaydı, Serhat hoca da gitti yanına oturdu. Biz ise onun alt çaprazına denk geliyoruz, onlar öğrencilere yorum yaptıkça onlara bakıyormuş gibi yapıp onu kesiyorum gizlice. Umay'ın anlattığına göre arada bir bizi kesmiş, bir ara da Serhat hoca ile konuşurken bizim tarafımıza doğru baktığını görmüştüm. Nasıl büyük bir zevkti bu cümleyi duymak!

---

Amfiden içeri girdiğimde, tabi ki de yerim boştu. Bugün ayrı bir süslenmiştim onu göreceğim diye. Sınıftan diğerleriyle konuşurken onun girdiğini gördüm, bir titreme aldı vücudumu. Kalbim hızla atmaya başlarken, bizim sıranın diğer başına gidip imza kağıdını verdi ve kürsüye geri döndü. Bu adamı bazen anlamıyorum, benimle göz kontağı kuruyor, diğerleriyle kurmuyor, ikimiz de öğrenciyiz. Sonra umutlanınca suçlu ben oluyorum.

Kağıt bana gelene kadar, ders başlamıştı bile. Dersin ana sahibiydi bu sene, istediği ise bu dersi tek başına vermekmiş. Yapardı valla; akıllı, çalışkan bir adamdı, dört kişinin verdiği dersi tek başına da verirdi. Önce dersi tanıttı, ardından başladı ilk konuya, e tabi, benim içimdeki kadın da kıpırdanmaya başladı. Hep böyle oluyor işte, adam fark etmeden sürekli inceleyip duruyorum onu. Ama ne olursa olsun gözüm en sonunda boynunda takılı kalıyordu. İp bir kolye vardı boynunda, hep saklardı giydiklerinin içine. Alyans takmazdı, acaba yüzüğü boynunda mı taşıyor diye düşünürdüm. Nolur taşımasındı! Benim o boyuna sımsıkı sarılma hayallerim var! Tam dertlenmeye başlarken, bana döndüğünü hissettim ve ışık hızında gözümü gözüne çevirdim. Umarım gözlerim düşüncelerimi yansıtmıyordur, o kadar derin bakmaya başladı ki, ıslanmaya başladım! Bu adamın etkisi bu işte bende, ben şimdi nasıl hoca diyeyim buna? Olsa olsa koca derim, o da benim kafama uymuyor, evliliğe karşıyım ben. Hoş, o evlenme teklifi etsin, bugün kıyarım nikahı. Umurumda mı sanki ondan başkası?

Yasaklı ÇizgilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin