Giriş

1.5K 166 9
                                    

ALACA KIZI 

Giriş – Perişanım Şimdi!

Kollarının arasındaki narin bedene daha da sokulurken uzun uzun soludu o efsunlu kokuyu. Burnunu gömdüğü boyun girintisinde cenneti bulmuştu sanki, öylece tasasızca yatıyordu adam. Kafasını kaldırsa, bir milim dahi uzaklaşsa nefessiz kalacakmış gibi hissediyordu.

"Uyandığını biliyorum." Kulaklarına dolan efsunlu sesle dudağının bir kıyısı yukarıya doğru kıvrıldı. "Ama gözlerini açmıyorsun?" derken sesinin tınısındaki o sorguyu almaması imkansızdı. "Bir nedeni var mı?"

Bir nedeni vardır muhakkak, lakin şu anda ne olduğunu anımsayamadı adam. Şu anda kalmak, şu anı yaşamak, sadece şu anda var olmayı istiyordu. Bu çok mu zordu?

"Hadi aç gözlerini!"

Gözlerini daha da sıkı kapatırken kafasını mümkünü varmış gibi kokunun kaynağına daha da gömdü adam. "Hayır."

"Uyanman gerekiyor ama?"

Yanağında hissettiği narin parmaklarla iç çekerken, "Uyanmak istemiyorum," diye homurdandı.

"Neden?"

"Nedenini biliyorsun," derken bir tık sert çıktı sesi. Anında pişman oldu. "Özür dilerim," dedi kahırla soluklanmadan hemen önce. "Sana bağırmak istemedim." İçi korkuyla doluydu, incittiği kadının ondan tamamen gideceği korkusuyla. "Bir anda öyle yükseldim ama..."

"Şşt, sakin... Kendini açıklamana gerek yok, seni biliyorum sevgilim." Biliyor muydu gerçekten? Gözlerini açıp bakmak istese de cesaret edemedi. "Ama artık uyanman gerek!"

"Uyanırsam gideceksin," diyen adamın ince isyanı yürek parçalıyordu. "Gideceksin işte... Gitme diye yalvardığım halde benden gideceksin... Neden gidiyorsun ki?"

"Gitmedim ben..."

"Hayır, gittin!" Sıkı sıkı sarıldığı kadına veryansın ederken bile korku doluydu içi. "Sensiz yapamayacağımı anladığın halde gittin. Sen... sen..."

"Ben seni çok seviyorum Zeyd Arslan!"

"O zaman niye gittin," diye çıkışarak gözlerini açtığında koca bir boşlukla karşılaştı. Kafası gürültüyle koltuğa düşerken çaresizliğin içinde için için küfretti kaderine. Atlatamıyordu, bazı şeyleri atlatıp yoluna devam edemiyordu.

Bir Eylül gecesinde terk edildiğinde inancını tamamen yitirmiş, bir daha da kimseye inanmamak üzere ant içmişti, Zeyd Arslan Cihanşah. Sevdikleri mutlu olsun diye kendinden verdikçe veren adam nihayetinde boşuna çabaladığını anladığında her şeyde vazgeçmişti.

İlk darbeyi yıllar önce almıştı. Sevdiğine ve sevildiğine emin olduğu kadının ihanetiyle sarsılmış, babasından farksız gördüğü amcasının acımasız isteğiyle yerle yeksan olmuş, iki buçuk yıl boyunca karanlıkta kalmıştı. İki buçuk yılın ardından öldüğünü düşündüğü ve bunun  vicdan yüküyle yaşadığı kadın çıkageldiğinde kardeş bildiği adamın esasen bu gerçeği ondan sakladığını öğrenmişti.

Ve nihayetinde uğruna ölmeyi göze aldığı kadın onu terk edip gittiğinde de aynı bahane sürülmüştü önüne:

Seni çok seviyorum Zeyd Arslan, zarar görme diye yaptım ve yapıyorum...

Sevgi bu muydu?

Birini sevince insan sürekli zarar mı veriyordu?

Koruma adı altında gerçekler gizlenip, söz de zarar görme diye sevdiğini terk etmek miydi?

ALACA KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin