Bölüm: 14 - Dildar!

5.7K 720 283
                                    

Merhaba ballar!!!

Nasılsınız? İyisinizdir, diye ümit ediyorum ve bölüme geçiyorum.  (Allah bilir siz burayı okumadan geçtiniz ama neyse.;))

Keyifle okuyun 💋❤

Keyifle okuyun 💋❤

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

ALACA KIZI

BÖLÜM: 14 – DİLDAR!

"Gönül yorgunluğu ne, biliyor musun? Ölümün, yaşarken hüküm sürmesi insanda!"

Şükrü Erbaş

"İnsanlar neden böyleler babaanne?" dediğimde sorgulayan bakışları gözlerime tırmandı. Oturduğum yerden kalktım ve onun ayaklarının dibine uzanıp başımı dizlerine koydum. İç çekercesine nefes alıp verirken devam ettim veryansın etmeye:

"Kalp kırmak o kadar kolay ki onlar için," dedim sitem edercesine. "Karşılarındaki kişi kırılmış, incinmiş, üzülmüş, ağlamış buna bakmıyorlar bile." Sinirle nefesimi verdim. "O kadar pervasızlar ki dönüp de kırdıkları kalbi tamir etmek için bile uğraşmıyorlar!"

"Kim kırdı güzel kızımın kalbini," dediğinde omuz silktim. "Bugüne özel bir şey değil bu," dedim kaçamak bir cevapla. "Uzun zamandır üzerine düşündüğüm can sıkıcı bir konu, seninle de paylaşmak istedim."

Önce hımladı, sonra "Hayatı sonsuz sanacak kadar aldanmasalardı şu yalan dünyaya kalp kırmazlardı," dedi babaannem, elini saçlarımın arasına karıştırdı ve içimdeki huzursuzluğu almak istercesine okşadı. "Bilseler diyeceğim ancak bilirler." Kafasını omzuna yaslayıp kaşlarını havalandırdı. "O vakit unutmasalar ölüm diye bir hakikat var, belki de daha dikkatli davranırlardı."

"En acısı da kıranlar hep en çok kırılmış olanlar oluyor," dedim hayıflanarak. "Örselenen ruhlar, başka ruhların kâbusu oluyor. Bir tür kelebek etkisi gibi. Ebeveyni kâbusu olan çocuk büyüyor ve eşinin, dostunun, çocuklarının kâbusu oluyor. Ya da başka kombinasyonlar da..."

Sinirle nefesimi verdim.

"Keşke sihirli bir değneğim olsaydı ve dünyadaki tüm insanların kalbine sadece iyilik, güzellik doldurabilseydim. Yıkmak, kırmak, incitmek, örselemek yerine; sevmek, sarmak, onarmak, yapmaktan ibaret olsaydı tüm eylemler."

"O vakit dünya imtihan yeri değil cennet olurdu kızım," dedi babaannem halime gülerek. "Sen istiyorsun ki imtihandan geçmeden cenneti yaşayalım, cehennemi yok edelim."

"Keşke gerçek olsa bu dediğin babaanne," dedim kıkırdayarak. "Zira dünya yaşanılacak gibi değil!"

"Senin dünyan ne kadar?" diye sorduğunda, bilmem dercesine dudak büktüm. "Kendinden başla onarmaya, dünyandan başla iyilik yapmaya, çevrenden başla yaralıları sarmaya, elin uzanabiliyorsa fakire fukaraya, düşküne kaybolmuşa sakın esirgeme sen kızım," dedi ve es vererek soluklandı.

ALACA KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin