Bölüm: 2 - Eksilen...

2.9K 397 172
                                    

ALACA KIZI 

Bölüm: 2 – Eksilen...

Sevgili Çocuğum!

İnandığın yerden kırılmak diye bir tabir vardır, umarım hiçbir zaman yaşamazsın. Gelip de bana, anne ben bunu tecrübe ettim, demezsin. Çünkü küçüğüm bu dayanılır bir his değil.

İnandığım yerden kırıldım ben, Günışığım.

O dört duvar arasında çaresizliğimle kurtuluşu beklerken, kimseler bizim için gelmezken, gün geçtikçe eksildim gerek hislerimden gerek düşüncelerimden. En nihayetinde benliğimden eksildikçe eksildim ve geriye bir ben kalmadı ne yazık ki!

Baban şu hayatta koşulsuz şartsız güvendiğim ve güvenimi kırmayacağına inandığım tek kişiyken bilerek ya da bilmeyerek paramparça etti beni. Ona olan inancımı yitirdiğim noktada benden geriye çok şey kalmadı. Hislerim azaldı, ona olan sevgim anlamsız bir hal aldı, doğru olduğuna inandığım ne varsa silindi gitti içimden.

Şimdilerde tek doğrum sensin, Günışığım.

Karanlığıma doğanım, yitirmemek için son nefesime kadar savaşacağım en güzel varlığım...

Sakın unutma olur mu, annen seni çok seviyor ve sen dış dünyadan bağımsız sevilmeye layık en güzel varlıksın.

Günışığının annesi...

Elim kapının yanından asılı kalırken derin derin nefes alıp verdim. Peşinden beni kimsesiz bırakan adamla yüz yüze gelmek için indim arabadan. Kaçmayacaktım, korkmayacaktım, tedirgin olmayacaktım, gereksiz hiçbir hissin etkisinde kalmayacaktım.

O dört duvar arasında yaşadıklarını sakın unutma, Bergüzar!

Bu hayatı dolu dolu yaşamam için bana verilen üçüncü şanstı. İlkini ailem sandığım insanlar elimden almaya kalkmıştı, ikincisinde o nehrin kenarındayken özkıyımın ucundan döndüğümde hak kazanmış ve aptallığımla bizzat kendim mahvetmiştim. Şimdi bir kez daha ayaktaydım, cehennemin içinden çıkıp gelmiştim, aynı hataları tekrar edemezdim.

Kendime bu haksızlığı yapamazdım.

Sana kıyamam ben Günışığım...

Ayaklarım yerle buluştuğunda içim sızladı, kalbim kasıldı, aldığım her nefes göğüs kafesime takılı kalırken güç bela ayakta durmaya çalıştım. Oradaydı, sırtımı yasladığım dağımken beni kimsesiz bırakan adam oradaydı. Birkaç metre ötemde, gözlerini üzerime dikmiş öylece bana bakıyordu.

Gözlerindeki duygu da neyin nesiydi, şaşkınlık mı mutluluk mu?

Ah, hayır haksız öfkesi olsa gerek!

"Gel Bergüzar," diyen Seyyid Han Bey'le bakışlarımı onun üzerinden çektim, üzerimdeki gelinliğin eteklerinden tutup kaldırarak ağır adımlarla ilerlemeye başladım. Arabada hissettiklerimin aksine şu anda bomboştum. Ona karşı ne öfke ne özlem, hiçbir şey hissetmiyor oluşumun şaşkınlığını taşıyordum sadece.

Belki de sende tamamen bittin içimde Zeyd Arslan, kim bilir?

Bana doğru eğilirken "Yüz verme şuna dangalağa," diye fısıldayarak elini belime koydu Seyyid Han Bey. Göz ucuyla ona bakınca ben açıklamaya koyuldu kısık tonlu sesiyle: "Bırak kudursun kendi içinde, kursun dursun kafasında, kendi kendini yesin ve bitirsin. İnan bana bunu sonuna kadar hakkediyor! O kalın kafası bir şeyleri idrak edene kadar akıllanmayacak. Aklını başına toplaması şart, ancak bunu sen yapmayacaksın. Kendi başının çaresine baksın dangalak!"

ALACA KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin