Sıcak güneşin altından nihayet kurtulmuştuk. Gölgelik bir yere geçmiştik, ağaçların altında oturuyorduk. Abim, Hyunjin ve babam Changbin'e kötü kötü bakıyordu. Changbin suçluluk duygusuyla küçücük olmuştu sanki, bakışlarını kaçıyor elleriyle oynuyordu.
Neden mi? Kenya yerine Konya'ya gelmiştik!
Y/N:Recep İvedikten ilham aldım >.<
Uykuluyken bilet almış ve Türkiye'ye almış. İnanılır gibi değildi. Bunu öğrendiğimiz de ise çok geçti artık. Uçak indikten sonra geri dönüş için bilet baktı abim ama hemen yoktu maalesef. Onca saat yol geldiğimizden dolayı da dinlenmemiz gerekiyordu ama Türkçe bilmiyorduk. Neyse ki İngilizce bilen birilerine denk gelmiştik, bize bir otel tarif etmişti ve oraya gelmiştik bizi bindirdiği taksi ile.
Şuan otelin bahçesinde gölgelikte oturuyorduk. Birkaç kişi böyle tuhaf tuhaf bakıyordu daha sonra bakışları değişiyordu. Biraz internette araştırmıştım Türkiye müslüman bir ülkeydi, ve sanırım bizim gibi durumlara pek sıcak bakmıyorlardı. Ama yine de yadırgandığımı hissetmiyordum, bakışları rahatsız edecek derecede değildi.
"Gerçekten aptalsın Changbin!"
"Hyunjin tamam, olan oldu artık. Kırmayın Changbin'i"
"Burası neden bu kadar sıcak ya?"
Babamlar abimlerle sohbet ederken internetten birkaç her daha araştırıyordum. Muğla diye bir şehir görmüştüm fotoğraflar arasında, hemen tıklayıp biraz baktım. Çok güzeldi! Yeşil, denize yakın ve tatlı bir yerdi. Başımı kaldırıp kaşı çatıklara baktım.
"Hey bakın çok güzel bir yer buldum bence oraya gidebiliriz. Hem gezmiş oluruz"
Telefonu onlara çevirdiğimde hepsi incelemeye başlamıştı.
"Bayağı güzel nefesi burası?"
"Ee Muğla diye bir yer. Ama yeniden uçağa binmemiz gerekiyor sanırım"
Hyunjin oflayıp yanıma oturdu, karnıma sarılıp birkaç kez öptü. Güç almak istiyor gibiydi, şapşal kocam.
"Tamam bu gece burada kalalım sonra gideriz. Hem ben baktım Konya'nın yemekleri meşhurmuş bence yemeliyiz"
"Yiyelim ama otelde çok yoruldum ben", diye sızlanmıştım. Yorgunumdum hem de çok, şuan istediğim sadece uyumaktı. Babam, "Peki o halde", deyip bizden önce otele girdi. Ardından Hyunjin elimi tutarak kaldırdı ve birlikte otele geçtik.
Odamıza çıktıktan sonra kendimi direkt yatağa attım. Sırtım ağrıyordu o kadar saat yol gitmekten.
"Hyunjin ayağıma masaj yapar mısın?"
"Hemen geliyorum bebeğim ellerimi yıkayayım"
Gülümseyip ayaklarımı salladım. Şimdi sihirli elleriyle rahatlatacaktı canım kocam, belim biraz daha rahatlarken gözlerim kapanmak için direniyordu. Ayaklarıma değen soğuk ten ile kapanmak üzere olan gözlerimi açtım. Hyunjin öpücük atıp ayaklarımı dizlerinin üstüne koydu, iki eliyle sağ ayağıma masaj yapmaya başladı.
"Çok komik değil mi kocam?"
"Öyle bebeğim, ama iyi oldu belki de. Gösterdiğin yer güzeldi, gezeriz hem. Ya biz Kenya'da ne yapacaktık zaten? Oğlumuz doğduğunda gideriz"
Oğlumuz... Yine heyecanlanmış ayaklarımı sallamıştım. Küçük bebeğimi her düşündüğümde böyle oluyordum. Hyunjin gülerek, "Ne oldu bebeğim neden salladın ayaklarını?", dediğinde ayaklarımı çektim ve yerimde doğruldum yavaşça. "Heyecanlanıyorum, oğlumuz kısa bir süre sonra bizimle olacak. Aklıma gelince kalbim böyle pıt pıt heyecanlanıyor. Seninle ilk tanıştığım günlerdeki gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hyunjin'in Bebeği
FanfictionBebeksi koku, sarı tutamlar, kalp şeklindeki dudaklar ve yıldızları anımsatan çilleri; benim hayatım bundan ibaretti. [Texting - Düz yazı]