Gözlerimi araladığımda güneşin turuncuya yatkın ışıkları aydınlatıyordu odayı. Birkaç saniye uyanmanın idrakını yaşadım. Üstümdeki ağırlığı hissettiğimde ise gülümsedim, tüm kanım yanaklarıma hücüm etmişti yine. Dün gecenin ayrıntıların aklıma doluşması kısa bir an sürmüştü. Gecenin sabaha yakın anına kadar sürmüştü, zevkimiz, seslerimiz, tenimizin kavuşması.
Yavaşça arkamı döndüm, Hyunjin uyuyordu. Yatakla buluşan yanakları dudaklarının büzülmesine sebep olmuştu. Dudakları hafifçe aralanmıştı. Yüzünde huzur ifadesi vardı, gülümseuip elimi yüzüne attım. Parmağımın tersiyle yanağını okşadım.
Canıma can katan bu adamı çok seviyordum. Yüreğim kabarıyordu ona baktıkça, sevgiden boğulur gibi hisseder miydi insan ben hissediyordum. Çığlıklarla aşkımı duyurmak istiyordum, yer yüzünde aşkımı duymana canlı veya cansız kimse kalmasın istiyorum. Bazen de gizlemek istiyordum, en saklımda kalsın sadece bize ait olsun istiyorum. Aşk tuhaftı.
"Günaydın bebeğim" çatallı ve boğuk sesi kalbimin ritmini değiştirmeye yetmişti. Sanki depar atıyordu, alt tarafı eşim uyanmış bana günaydın diyordu ne bu heyecan!
"Günaydın" dediğim dudağına parmaklarımı değdirirken. "Kalkmak ister misin?"
Elimi tutup yanağını tamamen kapladı. Avucumun içine bir iki öpücük kondordu. "Hmm istemiyorum. Bugün yataktan çıkmayalım." Elini elimden çekip belime sarıldı kendine çekti. Çıplak tenimiz iyice kaynaşırken aklımın kötü düşüncelere düşmemesi için çabalıyordum. Titrek kirpilerimi kırpıştırıp yüzüne baktım.
Dudaklarını dudaklarıma değdirdi ama öpmedi. "Sıcacıksın, aklımı karıştırıyor." Gerilen dudaklarında çapkın bir gülüş belirdiğinde utanarak çektim bakışlarımı. Dudaklarıma sıkı bir öpücük kondurup çekildi. "Utanıyor musun?" Şaşkınca sormuştu. Utanmam kadar absürt ne olabilirdi ki? Her fırsatta adamın üstüne atlayan benken.
"Biraz" diye geveledim ağzımda. "Utanmanı giderelim o zaman." Bakışlarım yeniden onu buldu. "Seni seviyorum Hyunjin" ne desem bilmiyordum ama şuan bunu bilmesine ihtiyacım varmış gibi hissettim. "Biliyorum, kollarımın arasındaki ona dokunacağım diye titreyen ve kızaran bedenin beni sevdiğini biliyorum. Ve ben de ona çok aşığım." Gözlerim kısıldı gülmemek elde miydi.
Kolumu boynuna dolayıp göğsüne sığındım ama beni ittirdi. "Gülüşünü gizleme, melekten cennet ne zaman sakınır olmuş?" Hyunjin'in kolları arasından çıkıp oturur pozisyona geldim. "Ya sabah sabah neden uyandırıyorsun?" Sırtı üstü yatıp kısık gözlerle bana bakıyordu. Dudağını ıslatıp belimden tekrar çekti, yatağa düştüğümde beni sırt üstü yatırdı, bacaklarımı aralayıp üstüme uzandı.
Karnıma değen erkekliği karnımın karıncalanmasına sebep oluyordu. Başımı göğsüme yaslayıp sadece uzandı. Göğsüme arada bir öpücüklerini kondurup memnun mırıltılar çıkarıyordu. Ancak bu tatlı halleri hiç de tatlı gelmiyordu. Aklımı karıştırmaktan başka bir şey değildi. Çıplak tenini arzuluyordum yine ve yine.
"Kalbin çok hızlı atıyor ne düşünüyorsun?" Yutkundum. Az önce utanan ben değilmişim gibi seni istiyorum dersem çok mu arsız olurdum? Ses etmedim, Hyunjin de sustu. Ardından kalktı kollarını yatağa yaslayıp üstümde durdu uzanmadan. Gözlerimin içine bakıyordu, beni yiyip bitirmek ister gibiydi. Göz bebekleri yüzümün her bir ayrıntısında gezdi ancak dudaklarımda oyalandı. O bakarken istemsizce dudaklarımı yalamıştım.
Dudakları kıvrıldığında eğilip dudaklarımım ıslaklığını sildi. "Bana istediğin şeyi söyle. İste dünyayı tepetaklak edeyim ya da içine girerek kendi dünyamı yerle bir edeyim." Dediğinde dudaklarımız değiyordu birbirine. Kalbim yine hızlanırkrn kasıklarım karıncalanıyordu. Boğazımda bir yumru varmış gibi yutkundum. "Sen böyle utangaç olunca oğlum yuvasına girmek istiyor ama, haksızlık değil mi bu yaptığın?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hyunjin'in Bebeği
FanfictionBebeksi koku, sarı tutamlar, kalp şeklindeki dudaklar ve yıldızları anımsatan çilleri; benim hayatım bundan ibaretti. [Texting - Düz yazı]