"Ee torunumun adı ne olacak?"
Babamın biz ithafen konuşmasıyla Hyunjin ile aynı anda başımı kaldırdık, babama baktık. Aklımda tabii bir isim vardı, ama Hyunjin'in de aklındakini merak ediyordum. Bu konuyu konuşmuş olsak da ikimiz de söylememiştik, saklamıştık. Babamdan sonra birbirimize baktık, gülümsedik.
"Aynı anda söyleyelim, eğer farklı ise iki ismi olur, olur mu?"
"Olur tabii bebeğim."
Başımı salladım, ardından Hyunjin saymaya başladı. 3 dediğinde aynı anda aklımızdakini dilimize döktük.
"Yongjin!"
"Yongjin!"
İkimizin de aynı ismi söylemesine hem şaşırıp hemde kocaman gülümsedim. Göz pınarlarım yanmaya başladığında gözlerimi kırpıştırdım, ağlamak istemiyordum şuan.
~
Bebeğimiz doğalı bir hafta olmuştu. Birgün hastanede kalmıştım kontrol amaçlı ardından ebe geçmiştik. Herkes ilk günlerde Yongjin gibi benimle de öyle ilgileniyorlardı. Ben bebek değildim! Tamam ilgileri hoşuma gidiyordu ama çok bunalıyordum. Biraz bebeğim ve kocamla yalnız kalmak istiyordum. 1 haftanın sonunda herkesi kovmuştum, ama bana alınmamışlardı zaten. Sonraki günlerde istedikleri gibi gelebilirlerdi sonuçta.
Asıl sorunum ise Hyunjin idi. Geceleri bazen oğlumun başucunda ağladığına şahit oluyordum. Ona seslendiğimde hızlıca toparlandığı için soramadım, çekindim. Kalbimde hep yarım bir mutluluk vardı, bebeğimin doğmasına bile tam sevinememiştim. Çünkü eşim çok mutsuzdu.
Yüreğim bazen kavruluyordu sanki, benden gizlediği ne olabilirdi ki? Canını yakan neydi? Ve en önemlisi de o gün neler yaşadığıydı çok merak ediyordum. Onu darlamadan önce biraz beklemek istedim, biraz rahatlasın istedim. Sonunda ise kocamın neyi var öğrenecektim!
Yongjin için hazırladığım mamayı elime alıp mutfaktan çıktım. Saat gece yarısını geçmek üzereydi, minik yaramaz da uyumamıştı çok zorlamıştı bizi. Ama sonunda babasının güzel sesiyle söylediği ninniyle uyumuştu nihayet.
Odaya girmeden önce duyduğum hıçkırık ile gözlerimi kapatıp ofladım. İçeri girmeden boğazımı temizledim ve odaya girdim.
"Mızmızlandı mı?"
Hyunjin bana dönmeden, "Hayır sevgilim", dedi çatallı sesiyle. Bir şey söylemedim, mamayı şifonyerin üstüne bıraktım. Sakin adımlarla ayağa kalkıp banyoya girmek üzere olan Hyunjin'in kolundan tuttum.
"Sevgilim ben lavaboya gidip geliyorum hemen", kolunu kurtarmaya çalışıyordu ama sıkıca tuttum. "Hayır Hyunjin", dedim sert çıkmasına özen gösterdiğim sesimle. "Salona yürü" kolundan çekiştirerek sessizce odadan çıktık.
Hyunjin gelmemek adıma mırıldansa da umursamadım. Salona girdiğimde hızlıca koltuğa oturttum Hyunjin'i. Karnımdaki dikişlerden dolayı henüz iyileşmeyen yaram biraz sızlamıştı ama umursamadım, kucağına yerleştim.
"Şimdi koca bebek. Bir haftadır neyin var anlatıyorsun! İtiraz edersen bebeğimizi de alıp babamın evine giderim!", dediğimde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Komik gelmişti, ama ciddi olmalıydım.
Hyunjin varla yok arası bir tebessüm edip elini yanağına koydu. "Yavrum yok bir şeyim", dedi. İnanmamış gibi bakıp kaşlarımı kaldırdım. "Hyunjin karşında bebek yok tamam mı? Kaç gündür neden bebeğimizin başında ağlıyorsun? Sevinmedin mi yoksa?", diyerek sahtece büzdüm dudaklarımı. İlla duygu sömürüsü yapacaktım!
Hyunjin telaşla yerinde dikleşti, yüzümü avucunun içine alıp burnuma ufak bir öpücük kondurdu. "Hayır bebeğim olur mu öyle şey? Çok sevindim tabii ki. Sadece..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hyunjin'in Bebeği
FanfictionBebeksi koku, sarı tutamlar, kalp şeklindeki dudaklar ve yıldızları anımsatan çilleri; benim hayatım bundan ibaretti. [Texting - Düz yazı]