23:Cenaze

142 18 26
                                    

Yazar'dan;

"Başınız sağolsun Nilgün hanım."

Uzun zaman sonra ilk kez karşı karşıya gelmişti Seray ve Nilgün. Yıllarca yıldızları pek barışmasa da Atlas ve Ilgaz için bir araya geliyorlardı mecburen.

Ve şimdi Nilgün hanım, Seray cenazeye gelmez zannederken karşısında görünce oldukça şaşırmıştı.

"Dostlar sağolsun ayakta kalmayın şöyle geçin lütfen."

Seray, İrem ve Jale kadınların oturduğu odaya geçerken Barış da erkeklerin olduğu odaya geçti Güven ile beraber.

Atlas, babasının geleceğinden haberdardı fakat Barış'ı görünce hem şaşırmış hem de içinde gizleyemediği bir mutluluk belirtisi hissetmişti. Çünkü sadece kendi ailesi değil, Ilgaz'ın ailesi de en az kendi aile üyeleri kadar değerliydi.

Barış'ın da ailesine değer verip cenazeye katılması Atlas için çok kıymetliydi o yüzden

Odaya girer girmez Barış'ın gözleri Atlası aradı. Onu görür görmez yanındaki boş yere geçip oturdu hemen..

"Merhaba, başınız sağolsun."

"Teşekkür ederim. Sen nasıl öğrendin?"

"Jale haber verdi. Annen bahsetmiş, ben Seray hanımlar ile gidiyorum sen de gelmek ister misin? Diye sorunca hemen işleri bıraktım geldim."

"Sağolasın."

"Bir rahatsızlığı mı vardı merhumun?"

"Hayır cinayet. Aslında uzun zaman önce olmuş ama şuan herkes yeni olduğunu zannediyor o yüzden çaktırma bir şey."

"Nasıl yani uzun zaman önce olmuş derken?"

"Sana sonra anlatacağım detayları ile."

"Tamam sonra konuşuruz o zaman."

"Ben şimdi mutfağa geçiyorum helva servisini ben yapacağım. Bir bakayım olmuş mu?"

"Yardım lazım mı?"

"Yok otur sen hem sadece helva getireceğim başka bir şey yok."

"Tamam o zaman." Barış'ın yanından ayrılıp mutfağa geçti Atlas. Irmak ocak başında helvayı karıştırırken başka kimse yoktu mutfakta.

"Neden yalnızsın?"

"Annemin arkadaşları, komşular falan yardım edelim dediler ama istemedim. Serhan iyi bir eş değildi belki ama iyi bir babaydı..Ben de bu yüzden helvasını kendim yapmak istedim. Zaten Türkiyede bir mezarı olmayacak en azından bu şekilde son görevimi yerine getirmiş gibi hissediyorum."

"Canım benim nelerle savaşmışsın bir sene boyunca." Dedi Irmak'ın sırtını sıvazlayarak.

"Ben iyiyim sen birde beni takma kafana Atlascığım olur mu? Ve çok teşekkür ederim sabahtan beri erkekler odasının hazırlığıdır falan derken çok yoruldun, canla başla çalıştın bizim için."

"Tamam teşekkürü sonra edersin. Ayrıca aile arasında böyle şeylerin lafı olmaz."

İkisi konuşurken Jale girdi mutfağa.

"Atlascığım burda mıydın?"

"Buyurun Jale hanım bir şey mi istemiştiniz?"

"Pek yeri değil biliyorum ama hanıma gerek yok Jale yeterli. Seni sordum içerde de mutfaktasın dediler. Ben de hazır buradayken bir gelip baş sağlığı dilemek istedim."

"Anladım iyi yapmışsın. Bu arada tanıştırayım Irmak rahmetli eşimin kardeşi."

"Kapıda karşılaştık gelirken ama ben merhumun eşi olduğunu bilmiyordum. Başınız sağolsun Allah rahmet eylesin."

"Teşekkür ederim."

"Atlas bir içeriye bakar mısın oğlum?"

"Tamam Hüseyin abi geliyorum."

"Hadi sen git bak neye ihtiyaç varmış ben de helvaları kaplara alayım gelirsin birazdan." Atlas mutfaktan çıkıp erkeklerin oturduğu odaya giderken mutfakta Jale ve Irmak başbaşa kalmıştı.

"Başka bir şeye ihtiyaç yoksa salona geçebilirsiniz birazdan helvaları servis edeceğim."

"Yardım etsem ben de?" Dedi tereddütlü bir ses tonuyla. Irmak'ın soğuk ve durgun tavırlarına karşı olabildiğince temkinli yaklaşıyordu.

Sonuçta eşini yeni kaybetmişti..En azından Jale bunun yeni olduğunu düşünüyordu.

"Olur. Şu üst raftan küçük kase takımlarını çıkarırsanız helvaları dağıtalım artık."

"Atlas'ın görümcesisiniz demek yada baldız mı oluyor bu durumda pek bilemedim ama." Bir yandan helvayı kaselere alırken diğer yandan sohbet ettiler biraz.

"Eski! Yani eski görümcesiyim..Malum abimi kaybettik. Eski görümcesi ama bundan sonra hayatımızın sonuna kadar da ablasıyım."

"Atlas çok iyi birisi. Çok bir muhabbetimiz olmadı ama kardeşimle arkadaşlar ve çok iyi anlaşıyorlar."

"Ha siz Barış'ın ablasısınız o zaman."

"Tanıyor musunuz?"

"Atlas anlattı oradan biliyorum. Diğer kaseyi alayım.."

"Eşinizin bir hastalığı mı vardı? Genç biriymiş anladığım." Diyerek kaseyi Irmak'a uzattı doldurması için.

"Yoo cinayete kurban gitti." Gayet rahat bir tavır ile söylediği şey Jale'yi epey şaşırtsa da acı kaybının travmasına verdi durumu.

"Çok zor olmuş olmalı. Ama eminim sizi de oğlunuzu da gittiği güzel yerden izliyordur."

Kendini daha fazla tutamayıp dudaklarından küçük bir kahkaha çıkardı Irmak.

"Güzel bir yere gittiği konusunda şüphelerim var ama neyse ölmüş gitmiş sonuçta arkasından laf edilmez. Müsadeniz ile ben helvaları servis edeceğim artık."

Irmak tepsiyi alıp salona doğru ilerledi. Jale ise o an anladı kocasının yaşarken Irmak için pekte iyi bir eş olmadığını. Ve o an bir kaç saniyelik aklına eski eşi Cem ile yaşadıkları geldi.

Serhan, Cem, Ahmet veya Akif. İsimler değişiyordu sadece ama bazı vicdansız ve pislik adamların kadınlara çektirdikleri bir türlü değişmiyordu.

Ve bu tip erkeklere içinden yeniden ve de defalarca kez lanet etti Jale.

Aşk Körü [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin