Not: yeni hikayemizin yeni bölümü beğeni ve yorumlarınızla desteklerinizi bekliyorum. iyi okumalar...
Sabah namazından sonra soluğu hasan amcanın fırınında almıştı Talha. Zaten Şu dünyada ki en güzel koku ne deseler kesinlikle fırından yeni çıkmış simit kokusu derdi. Hele birde Hasan amcanın simitleri ise işte bu çifte bonuslusuydu onun için.Fırından içeriye koklaya koklaya girip birde üzerine derin bir ohhhh çekince herkes deli mi diye şöyle bir dönüp bakmıştı. Ama alışmıştı Hasan amca bu çocuğun deli bozuk hallerine tuhaf karşılamıyordu artık . İçeri girdiğinde fırının başındaki hasan amcaya bir selam yollamıştı pişen simitler gibi en sıcağından ve aynı sıcaklıkla karşılığını almıştı hasan amcadan. Elindeki simit poşetiyle metroya doğru yürümeye başladı oldu olası arabaları sevmiyordu o yuzden metroyla gidecekti işe. Metroya doğru yürürken gördüğü insanlara şaşırmıştı. Hadi o mecburdu ama hafta sonu olmasına rağmen insanlar neden bu saatte sokaktaydı anlamıyordu. O şimdi evde olsa televizyonun karşısındaki üçlü koltukla bütünleşmiş olurdu. Gerçi televizyon demesine bakmayın evde televizyon yoktu ki zaten öyle karşısına geçip ayaklarını uzatıp yatacak vaktide yoktu laf icabı işte . Attığı adımlarla ritim tutturmuş diline doladığı şarkıyla arşınlarken sokakları birkaç tuhaf bakışa mahruz kalınca şöyle bir göz gezirip hak vermişti insanlara. Kot pantolonu beyaz tişörtü ve onun üzerine giydiği kapşonlu sweeti ile pekte düzgün görünmediğini farketti ama bunu umursayacak değildi. Kafasına kapşonunu geçirip kayan sırt çantasını düzeltti kulağına taktığı kulaklığı ile devam etti yoluna. Metronun içine girdiğinde dışarıya nazaran daha boş olduğunu farketti. Bulduğu boş bir banka oturdu. Hastaneye yakın olsun diye bu evi tutmuştu ama bu şehrin hengamesi varken hiçbir yer yakın değildi bunu anlamıştı. Gözlerini kapatıp kafasını arkaya yasladı. Metronun gelmesine 3 dakika vardı daha. Buda onun uyuyabilmesi için gayet uzun bir süreydi. Onun günlerce uyuyamadığı zamanlar vardı az uyumamıştı sedyelerin üzerinde okul yeni bittiği zamanlarda. Bu 3 dakikalık muhteşem anı geldiğini haber veren trenin sesi bölmüştü. Yavaşça araladığı gözlerini trene çevirdiği anda kenardaki kız dikkatini çekmişti. Ilk başta bir farklılık sezmemişti sonra biran Kızda bir tuhaflık olduğunu hissetmişti kimsenin dikkatini çekmemiş ama o anlamıştı bayılacaktı bu kız. Hemde son sürat gelen trenin önüne düşecekti. Ve düşündüğü olmuştu kızın dizlerinin yavaşça kırıldığını anladı biran gelen tren sirenini tekrar öttürdügünde hipnozdan çıkmış gibi kızın yanına atlayıp olduğunca hızla çekmişti ama birlikte yere düşmesini engelleyememişti. O anda olayın farkına varan insanlar başlarına toplanmıştı. Biran kalabalığa göz gezdirdikten sonra gözleri yerde yatan kızı buldu tekrar. Hemen kalkıp kızı kontrol etmeye başladı. Çevredeki insanların sesleri tüm dikkatini dağıtıyordu. Uyarıcı bir ses tonuyla sessiz olmaları konusunda bağırınca bu sefer herkes dikkatini ona yöneltmiş bu seferde fısırdayarak kim olduğunu soruylardı birbirlerine. İçlerinden birisi
¨ne yapıyorsun kardeşim bırak doktor musun?¨
Diye daha yüksek sesle bu merak konusu soruyu yöneltince kafasını bir anlık adama çevirip
¨ordan bakkal çırağı gibi mi görünüyorum¨
Dedi biraz kızgın bir sesle. Tamam belki dışarıdan bakınca pek belli olmuyordu ama herseferinde bu soruyla karşılaşmak sinirini bozuyordu. Tekrar yerde yatan kıza döndü Kızın nabzını tutup baktı nabzı düzensiz atıyordu ,vücudu kasılmıştı, bilinci kapalıydı. İlk başta bunun bir nöbet olduğunu düşündü ama kızın gözbebeklerine bakınca olabildiğince hızla kazağının kollarını açtı. Kollarındaki izler tamda düşündüğünü gösteriyordu. Biran kıza bakıp
¨ne yaptın sen kızım ya¨
dedi bitkin bir sesle kendini yere bırakırken.
Sağlık görevlileri gelene kadar tüm müdaheleyi yapmış onu sağlık görevlilerine teslim etmişti. Aslında çok karşılaşıyordu bu durumla ama alışamamıştı genede. O gencecik çocukların kendisini zehirlemesine adım adım ölüme yürümelerine yitip giden her fidanın arkasından annelerin yakarışına ne bedeni ne kalbi nede ruhu alışabilmişti. Ama bir şey yapamıyordu genede. Olabildiğinde konuşuyor tedavi olmaları için ikna etmeye çalışıyor çoğu zamanda ikna ediyordu zaten ama tüm bunlar için fırsatı olmayanlarda olabiliyordu onlar içinde sadece dua edebiliyordu. Tıpkı şimdi bu kıza ettiği gibi. Hastaneden içeri girince günün hareketliliğinden mi yoksa üzüntüsündenmi anlayamadığı bir ağırlık çökmüştü üzerine. Odasına girip hemen üzerine üniformasını giydi. Biran önce bir kahve içmesi gerekiyordu yoksa heran uyuyabilirdi. Kantine inip bir kahve aldı boş masalardan birine oturup kafasını masaya koydu. Bir iki saniye gözlerini dinlendirmesi gerekiyordu. Bir kaç saniyelik huzurun ardından çekilen sandalye sesi tüm ambiyansı bozmuştu. Gözlerini aralayıp kafasını hafifçe kaldırınca karşısında Bedirhan ı görmüş rahatlamıştı. Bedirhan onun fakülteden beri arkadaşıydı hatta kardeşiydi okul bitince ikiside aynı hastanede çalışmaya başlamışlardı ve ayrılmamışlardı. Tekrar kafasını masaya koyup yüzünü Bedirhana çevirdi şimdi söylenmeye başlayacağını biliyordu ve teslim olmuştu
"Ooo sabah şekerimizde gelmiş""Sabah şekeri mi o ne oğlum"
"Hani televizyonda eskiden vardı ya saat 10 dan sonra program yaparlardı onlar sende saat 10 dan sonra teşrif ediyorsun ya"
"Oğlum şuna açık açık geç kaldın desene ne lafı dolandırıyorsun."
"Ha abicim geç kalmana değil lafı dolandırmama takıldın. Halit hoca 40 kere seni sordu ayak üstü 1000 tane yalan söyledim."
"Sağol kardeşim ama şuanda kafam içi sulanmış karpuz gibi o yüzden işkenceni biraz sonra yapsan önce bir afyonum patlasa"
diyip masadan kafasını kaldırıp kahvesini yudumlamaya başladı. Şu kahveyide bir türlü sevememişti ama ondan başkada kendine getiren birşey yoktu.
"Hayırdır abicim birşey mi oldu? Evdekilere mi birşey oldu"
"Yok evdekiler iyi allaha şükür."
"Iyi bari.. Ee ne oldu oğlum o zaman vicdan azabı gibi parça parça gelmesene"
"Birsey olduğu yok sadece yorgunum birde sabah metroda kızın biri bayıldı ona aklım takıldı"
"Kız mı ?neden bayılmış"
"Ilk başta bir rahatsızlığı olduğunu nöbet geçirdiğini düşündüm ama öyle değilmiş"
"Neymiş peki"
"Uyuşturucu krizi"
"Hadi ya yazık"
"Malesef ama sanki kız uyusturucu yoksunluğu gibi değil yani o evreyi atlatmış gibi sanırım 1-2 haftadır kullanmıyor ki çok şiddetli bir atak değildi"
"Belkide bırakıyordur"
"İnşallah öyledir. Neyse hadi servise çıkalım yoksa Halit hoca ikimizide fena yapar"
"Doğru lafa tuttun beni unutturdun yürü hadi yürü "
Iki kafadar servisin yolunu tutarken içlerindende "rabbim sen bizi hiç ayırma"diye fısıldaşıyordu gönülleri. Servis katına gelince karşıdan bir hışımla gelen Halit hocayı görünce hazır ol vaziyetine geçmişti ikiside. Halit hoca özünde iyi biriydi aslında ama konu mesleği olunca asla hata kabul etmiyordu. Gerçi onların meslegi zaten asla hata kaldıramazdı çünkü ellerinin arasındaki bir candı ve her seferinde "orada yatan canın sizin anneniz veya babanız olduğunu düşünerek müdahale edin "diye uyarırdı herkesi. Halit hoca yanımıza yaklaşınca arkasından gelen sedyeyi yeni farketmiştik. Elindeki dosyayı bize uzatıp hasta sizin beyler gerekli tüm işlemleri yapıp getirin dedi ve yoluna devam ederken biran durup yüzünü dönmeden
"Talha"
"Efendim hocam"
"Onu ikna et nasıl yaparsın bilmiyorum ama daha öncekiler gibi ikna et. Çünkü bundan sonra bir şansı daha olmayabilir "
diyip yoluna devam etti. Hocanın soyledikleri ile ikisi birbirlerine bakıp kalmıştı. Çünkü Halit hoca bugüne kadar asla hiçbir hastasını öğrencilerine bırakmazdı. Hem ne demişti ikna et mi demişti kimi ne için ikna edecekti. Biranlık şaşkınlığını Bedirhan ın sesi bölmüştü.
"Talha gelsene çabuk buraya"
diyip hastanın yanına yaklaştılar o ise merakla elindeki dosyayı incelemeye koyulmuştu.
"Nefes Ertürk yaş 24. Uyusturucu Bağımlısı."
Devamını okumadan gözlerini sedyede yatana çevirdiğinde gördüğü ile iyice şaşırmıştı. Bu kız sabah metrodaki kızdı ve artık onun ikna etmesi gereken hastasıydı. Elbet vardı bundada bir hayır belki bu kızında kurtulmasına yardımcı olabilsin diye bu kadar üzülmesin diye tekrar çıkarmıştı karşısına karşısına rabbim..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I PERVANE (aşk-ı derun 2)
ДуховныеAŞK-I NEY SERİSİNİN DEVAMIDIR.. Ateş mi ? Yakmazdı onu bilirdi. O ateşle kavrulalı çok olmuştu.. Korkmak mı? Asla... Ateşin aşkına düşen pervane korkar mıydı yanmaktan... O zaten o gün yanmıştı.. Ateşte benim pervanede.. Yananda benim alevde... Ateş...