Not:merhaba arkadaşlar. Malesefki wattpad in azizliğine uğradım. Bir önceki bölüm nedenini bilmedigim bir sebepten malesef gitti. Yazdıklarımı yedekleme gibi bir huyumda olmadığı için malesef o bölümü bastan yazmam gerekecek ama biraz zaman alacak. Ilk defa okuyacaklar varsa arada ki kopukluk bundan dolayı. Açıklamasını yaptığımıza göre yeni bölümle başbaşa bırakıyorum sizleri. Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum. Iyi okumalar
NEFES
Karanlığın yüzü var mıdır bilmem çünkü farklı suretlerde gördüm ben yıllarca karanlığı. Fakat şuan karşımda duran adam aydınlığın ta kendisiydi. Tüm karanlıklarıma güneş gibi yavaş yavaş doğan aydınlık gibiydi. Gözlerinin derununuda farklı delhizlere daldığım bu adamın şuan ağzından çıkan her kelime yüreğime nakış nakış işleniyordu. Acaba duyduklarım gerçekmiydi yada duyduklarım aklımın bana oyunumuydu karar vermekte zorlanırken gözlerinde gördüğüm beklenti gerçekliğini kanıtlamıştı. Birkaç saniye duyduklarımı sindirebilmem için durakladım. Sonra dilimden aslında yüreğimden dökülenleri harflere kelimelere büründürdüm
"Simsiyah bir perdeydim içinde hiçbir renk barındırmayan sonra ilk yeşille tanıştım uçsuz bucaksız bir yeşille.. Hani o sabah caminin bahçesinde o hoca dedi ya yolunu bulmuşken tekrar kaybolma diye ben o gün o çıkış yolunu zaten senin gözlerinde bulduğumu çok sonra farkettim. Yani ben karanlıktaki yıldızımı o gün bulmuş o dileğide o gün tutmuştum. O yıldız hiç kaymasın hep ışığım olsun diye.."
cümlemi tamamladığımda üzerimdeki deli cesaretine koca bir alkış yolladım. Bunca kelimeyi nasıl bir araya getirmiş hemde gözlerine baka baka söylemiştim. Biran yüzüme basan sıcaklıktan kızardığımı hissetmiştim. Talha ise yüzünde biraz şaşkınlık biraz tebessümle bana bakarken hemen kafa mı eğdim. Çünkü daha fazla rezil olmak istemiyordum.
"Demek ilk caminin bahçesinde karşılaştığımızı hatırlıyorsun. Ben tanımadığını düşünmüştüm"
"Herhalde hatırlıyorum doktor gerçi metrodaki halini tanımak zor olmuştu ama hatırladım" dediğimde ufak sesli bir şekilde gülmüş alaycı bir şekilde
"O zaman metroda da bilerek mi bayıldın beni görünce "
Duyduğum ile şaşırmış gözlerim şaşkınlıkla açılmış bir şekilde Talha ya dönüp
"Hayır tabiki"
dediğimde gülmeye başlayınca dalga geçtiğini anlamıştım. Yok bu adamın yanında ben harbi kaybediyordum kendimi. Talha iyice keyiflenmiş bir şekilde gülümseyip
"Şaka yaptım şaka "
dediğinde sahte bir sinirle bakıp sonra bende gülmeye başladım. Sonrası ise ikimizdede sesizlikti. Sanki konuşursak birşeylerin bozulmasından korkarcasına bir sessizlik içimizdeki herşeyi geceye anlatan bir sessizlik.
HİRA
Sabah erkenden uyanıp hazırlanıp çıktım evden. Yarın çok önemli bir davam vardı. Aylardır neredeyse soluksuz üzerinde çalışıyorduk bu davanın ve eğer kazanırsak bir sürü ailenin hayatı kazanılmış olacaktı. Tanınmış sirketlerden birine açılmış bir davaydı bu. Bir ay içerisinde 4 iş kazası olmuş bunlardan biri malesef ölümle sonuçlanmış diger 3 ü ise artık çalışamaz duruma gelmiş. Şirket tüm bunlardan sonra hemen kendini koruma çabalarına girmiş ve işçileri sorumlu çıkarmıştı. Sadece ölen işçinin ailesi dava açmak için bize başvurmuş diğer kazalarıda kazalarıda onlardan öğrenmiş ailelerle görüşüp dava açmaları konusunda ikna etmiştik. Ilk başta korkup yanaşmasalarda sonradan ikna olmuşlardı. Ve onlar için mutlaka bu davayı kazanmamız gerekiyordu. Adliyeye gelip hemen arşive indim. Daha önceki dava dosyalarını bi davalardaki tutumları hakimlerin kararlarını incelemeye başladım. Bir çok davada kazanan hep şirketler olmuş yada davacılar davalarını geri çekmişti. Bir çok kaza raporlarını, olay yeri raporlarını, ifadeleri tek tek inceledim. Daha sonra kütüphaneye geçip bununla ilgili yasaları araştırdım.Kaç saattir buradaydım farkında bile değildim. Çantamdan telefonumu çıkarıp saatte baktığımda akşam üzeri olduğunu görünce şok olmuştum. Telefonumun sesi kapalı olduğu için duymadığım 25 cevapsız aramanın 20 si Selvadan 3 ü annemden diğer ikiside müvekkillerimdendi. Hemen kütüphaneden çıkıp Selva yı aradım.
"Nerdesin sen Hira sabahtan beri seni arıyorum. Öldüm burada meraktan""Ben yarın ki dava ile ilgili araştırma yapıyordum adliyede telefonun sesi kapalıydı ondan duymadım "
"Annen kaç kere aradı beni biliyor musun. Bende adliyede olduğunu açamadığını söyledim. Ben 5 dakikaya kadar adliyenin otoparkında olucam alayım seni"
"Tamam iniyorum ben şimdi. "
Telefonu kapatıp tekrar içeri döndüm.Fotokopi çektirdiğim tüm notları alıp dosyaya koydum. Son anda gözüme çarpan bir kitaptaki notları okumaya başladım hemen onlarında fotokopisini çektirip çıktım. Asansördeyken Selva arayıp beklediğini söyledi. Son çektirdiğim nottakiler tam aradığım şeylerdi ve hepsini okumaya başladım Elimde notlarla ilerlerken ileride gördüğüm Selva 'nın arabasına ilerledim. Ama tüm dikkatimi notlara vermiştim. Kapıyı açıp arabaya bindim arabanın içinde her zamankinden farklı cok güzel bir koku vardı selvaya hiç bakmadan
"Parfümünu değiştirdin sen çok güzel kokuyor. Neyse tamda aradıklarımı buldum. Yarın savcı o davayı bize vermesinde göreyim ben onu. Hadi gidelim toplayalım hepsini dosyaların "
Dediğimde gelen sesle neye uğradığımı şaşırmıştım
"Uzun zamandır aynı parfümü kullaniyorum"
Bir erkek sesiydi bu hızlıca kafamı kaldırdığımda bana doğru dönmüş bir cift siyah gözle karşılaşmamla gözlerim kocaman açılmış şaşkınca karşımdaki adama bakıyordum. O ise kaşlarını hafoften kaldırmış benden açıklama beklercesine bana bakıyordu. Ağzımdan çıkan kelime ise artık yüzsüzlügümün boyutunu aşmıştı
"Sen kimsin me işin var bu arabada"
"Sanırım o replik bana ait. Bu soruyu sorması gereken benim. Benim arabamda olan sensin"
"Senin araban mı "
"Evet son 3 yıldır kendisi bana ait"
Dediğinde yaptığımın farkına varmış hemen eşyalarımı alıp
"Özür dilerim ben dalmışım yani arkadaşımın arabası ile karıştırdım tekrar özür dilerim"diyip cevap vermesine fırsat vermeden hemen indim. Şu an utançtan amasya elması gibi olduğuma emindim. Içimden Selvaya bir sürü laf sıralarken biranda karşımda Selva yı gördüm
"Nerdesin iki saatir seni bekliyorum"dediğinde hızlıca yanına ilerleyip koluna en acımasızından bir çimdik attım acıyla
"Ne oluyor be diye" bağırdığında hızlıca kolundan çekiştirip arabaya sürükledim
"Yürü ben sana yolda sorucam""Neyi sorucan kızım hem sana özel şoförlük yapamaya geliyorum birde işkence görüyorum. "
"Sus Selva sus. Şuan düştüğüm durumdan dolayı sana aklına gelmicek işkenceler uygularım. İçimdeki psikopatı uyandirma yürü"
Arabaya bindiğimizde sinirim geçtikten sonra Selvaya herseyi anlatmıştım. Yol boyunca kahlahalarla gülmüş ve alay etmişti benle. Edilmeyecek gibide değildi zaten. Yemeği yedikten sonra bütün gece dava üzerinde çalışmış arada Selva 'nın dalga geçmesine maruz kalmıştım. Sabah erkenden uyanıp evden çıktık adliyeye geldiğimizde cübbelerimizi giyip davanın olacağı salonun önüne geldik. Aileler gelmiş bizi bekliyordu. Tabi sirket avukatlarıda tam kadro oradaydı. Ailelerle biraz konuşup elimdeki dava dosyasını incelemeye koyuldum. Hakim ve savcıların çoğunu tanıyorduk ve tutumlarını iyi kötü biliyorduk. Sadece dosyada tanımadık bir isim dikkatimi çekmişti
"Yaman Tansel"
ilk defa görüyordum bu ismi. Selvada ilk defa gördüğünü söyleyince yeni geldiğini düşündük. Mübaşir bizim isimlerimizi söyleyince içerideki yerimizi aldık. Tüm notları tekrar incelemeye başladığımızda kapı açılıp savcı ve hakimler tek tek içeriye girmişti. En son gördüğüm kişi ile sesli bir sekilde ağzımdan kaçan kelime herkesin bana bakmasına neden olmuştu
"Yok artık"
Üzerimde hissettiğim bakışlarla tekrar yerin dibine girmiştim. Onunda birkaç saniye yüzünden şaşkınlık geçsede sonrasında yuzunde alaylı bir tebessüm yerleşmişti. Ve dün akşam söylediklerim aklımdan geçerken
"İşte şimdi yandık "dedim içimden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I PERVANE (aşk-ı derun 2)
SpirituellesAŞK-I NEY SERİSİNİN DEVAMIDIR.. Ateş mi ? Yakmazdı onu bilirdi. O ateşle kavrulalı çok olmuştu.. Korkmak mı? Asla... Ateşin aşkına düşen pervane korkar mıydı yanmaktan... O zaten o gün yanmıştı.. Ateşte benim pervanede.. Yananda benim alevde... Ateş...