KERİM
Şu memleketin tek sevmediğim yönü trafiğiydi. Arkadaş hiç mi ilerlemezdi bu yol. Zaten geç kalmıştım tam çıkmak üzereyken gelen kavgacılarla uğraşmıştım. Allahtan adamlar sarhoştu da nezarette sızmışlardı yoksa sabaha kadar uğraş dur işin yoksa. Arkadan gelen korna sesleri iyice sinirimi bozunca camdan kafamı uzatıp
¨bas bas iyice bas basınca yol ilerliyor. Arkadaş kafa bu kafa zır zır ne öttürüyosun. Gitse zaten ilerlicem. Tövbe estağfurullah sanki ben manzara izliyom burada¨
İyice sinir olmuş bir halde kafamı tekrar içeri soktum. Kaplumbadan biraz hızlıca bir halde ilerleyen yolda olabildiğince boşlukları doldurup çıkmayı başardım. 20 dakikalık yolu 1,5 saate varınca haliyle etkinlik başlamıştı. Ama Allahtan çok bir şey kaçırmamıştım. Koşturarak vakıftan içeri girip salona girdim. İçeriden gelen ney nidasını duyduğumda onu üfleyenin Hira olduğunu hemen anlamıştım. Çocukluğundan beri defalarca onu yengemi dayımı dinlediğim için kulaklarım artık hangisinin üflediğini kendisi artık ayırt ediyordu. İçeriye girdiğimde Talhada sahneye çıkmış ve sema etmeye başlamıştı. Bu zamanlarda kıskanıyordum Talha yı. Nasıl aşkla dönüyordu nasıl her şeyi yok sayıyor sadece aşkına uçuyordu. Gözlerim ile salonu aradığında en önde oturan annemleri gördüm ama aynı anda annemlerin yanında oturan cadıya takıldı gözlerim. Ne işi vardı onun burada diye düşünürken biran sahnedeki işbirlikçi ortağının çağırmış oldu geldi aklıma. Annemlerin yanına gitmekten vazgeçip bulduğum bir yere oturdum. Sahnede dayımın sesini duyduğumda bakışlarımı onlara yönlendirmiştim. Üçü sahnede muhteşem görünüyordu. Dayımda yengemde çocuklarına karşı hep ilgili olmuşlar üstlerine titremişlerdi ve en güzel şekilde yetiştirmişlerdi. Beni de kendi çocuklarından ayırmamışlar her zaman destek olmuşlardı. Hatta arada annem buna bozulup şakayla karışık onlara takılırdı
¨bu çocuğu ben mi doğurdum sen mi abi çözemedim. Bize gelince hep çene sana gelince sesi çıkmıyor¨
Annemin aklıma gelen sözüyle yüzümde ufak bir gülümse oluşmuştu. Tam bu arada bakışlarımı annemlere çevirdiğimde selva kafasını biran arkaya çevirdiğinde beni görmüştü. Yüzünde biranda oluşan şaşkınlıkla kaşlarını çatıp bir şeyler mırıldanmıştı ve hızla önüne dönüp koltuğa gömüldü. Benimde umursamaz bir şekilde tekrar sahneye dönmüştü bakışlarım. Dayımın şiiri Hira nın ney i Talha nın seması herkesi başka bir boyuta taşımıştı herkes pür dikkat onları izliyordu.
Etkinlik bitmiş herkes halinden memnun bir şekilde yavaş yavaş ayrılıyordu. Dayımı ileride tek başına beklerken görünce yavaşca onun yanına ilerledim.
¨dayıcığım harikaydın gene herkesi gölgede bıraktın valla¨
¨sağol kerim hoş geldin oğlum¨
¨hoşbulduk dayıcım. Çok güzeldi etkinlik¨
¨sağol Allah yüzümüzü kara çıkarmadı inşallah¨
Konuşmamız arasında yanımıza annem, yengem, Talha, hira , selva ve yanlarında tanımadığım bir kız gelmişti.
¨dayıcım valla geride bıraktın yakışıklıkta herkesi. Bazıları sönük kaldı yanında ¨dediğimde kaşımla da Talha yı işaret etmiştim.
¨bana bulaşmazsan işin rast gitmez demi Kerim ¨
¨yok valla içime oturur gerçi zaten bu aralar işim hiç rast gitmiyor ki¨
dediğimde bu sefer bakışlarımı birkaç saniyeliğine Selvaya çevirmişti. Ama beni hiç umursamayıp yanındaki kıza hararetli bir şekilde bir şeyler anlatıyordu. Dayımların beni koruduğu kadar annemde Talha yı korurdu ve bana mutlak verilecek bir cevabı vardı Gazel sultanın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I PERVANE (aşk-ı derun 2)
SpiritualAŞK-I NEY SERİSİNİN DEVAMIDIR.. Ateş mi ? Yakmazdı onu bilirdi. O ateşle kavrulalı çok olmuştu.. Korkmak mı? Asla... Ateşin aşkına düşen pervane korkar mıydı yanmaktan... O zaten o gün yanmıştı.. Ateşte benim pervanede.. Yananda benim alevde... Ateş...