NOT: MEDIADAKİ MÜZİK TAlHA NIN SEMA EDERKEN ÇALAN MÜZİK. İŞARETLİ YERDEN İTİBAREN DİNLEMENİZİ TAVSİYE EDERİM. YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ EKSİK ETMEZSENİZ SEVİNİRİM. İYİ OKUMALAR
Media
Şimdi aşk zamanıydı..
Aşkla yanmanın yanıp kül olmanın zamanıydı.
Aşkla dönmenin her adımda daha bir hızlı yürümenin zamanıydı ateşe pervane misali.
Bilirdim öğrenmiştim o aşkın kalbi nasıl doldurduğunu 5 yaşındayken. Babamdan görmüş ondan öğrenmiştim aşkla tüm dünyaya gözlerini kapamanın ne demek olduğunu. O gün bana demiştiki
¨gözlerin kapalı ama sen görmez değilsin. Rabbine dönüyorsun yüzünü tüm dünyaya dönüyorsun ahiretine dönüyorsun ve tüm kaygıları hevesleri bırakıp dönüyorsun, tutuşuyorsun pervane gibi ve bu tutuşmayla daha bir hızlı daha bir aşkla dönüyorsun ¨
demişti. O gün küçücük kalbim bunu anlayamasada ilerleyen zamanlarda daha iyi anlamıştım tüm bu cümlelerin anlamlarını.İlerleyen zamanlarda o aşk tüm kalbimi sardığında huzuru bulmanın yolunu biliyordum artık.
Ezginin ve neyin sesi tüm kalbimi doldururken kalbimin tüm iplerini salmıştım. Adımlarım yavaş yavaş hızlanırken sanki bu dünyada hiç bir şey yokmuş gibiydim. Farklıydım sema ederken adımlarım yavaş yavaş dönerken ruhum arşa yükseliyor tekrar bedenime dönüyordu sanki. Vücudum benden bağımsız zihnim ve kalbim benden bağımsızdı. Duymuyor düşünmüyordum hiç bir şeyi. Adımlarım yavaşlamaya başladığında son kez damladı gözyaşlarım. Sebebi yoktu nedeni yoktu belki içime dolan huzurdu sebebi ama her sema edişimde istemsizce akardı gözyaşlarım ben farkına varmadan. Bitirdiğim anda yavaşca adımlarım dururken selamımı verip bir iki saniye öyle bekledim kalbimin durulması lazımdı çünkü önce. Kafamı yavaşca kaldırıp derince bir nefes aldım içime. Gözlerimi kapatıp öylece doldurdum tüm hücrelerime huzuru. Günlerce burada böyle durabilirim hiç kıpırdamadan.
Hastahaneden çıkınca önce vakıfa gelmiştim. Hemen sema kıyafetlerimi giyip aşağıdaki çalışma salonuna indim burada olunca kimse rahatsız etmezdi beni. Sema mı edip üzerimi değiştim. Vakıfla ilgili birkaç belgeyi inceleyip çıktım. Vakıfla genelde babam ilgilenirdi. Çünkü burası ona yadiğardı . Burası dünyadaki tüm varlıklardan daha kıymetliydi onun için ve annem içi. Aziz hocanın emanetiydi burası bize. Son nefesine kadar burada zorda kalanlara yardım etmiş, çıkmaza girenlere ışık olmuş, kimisinin akıl hocası olmuş kimisinin babası olmuş. O öldükten sonrada babam onun adını yaşatmak için yıllarca çabalamış. Ve Allahın izniyle onun emanetine sonuna kadar sahip çıktı. Şimdilerde vakıf olan dernek adını tüm yaptıkları ile herkese duyurmuştu. Kimisi gerçekten duyduğu ilgiden geliyordu,kimisi meraktan geliyor ama yapılanları görünce merakı artıyordu. Ama sonunda herkes amacına ulaşıyordu.
Vakıftan çıkınca annemin yanına uğramak için kafeye doğru yola koyuldum. Yolları ezbere biliyordum artık hani gözlerini bağlasalar genede hiç zorlanmadan bulurdum yolu çünkü çocukluğum bu 2 mekan arasında geçmişti. Şikayetçi miydim asla.. hayatımın en güzel zamanlarıydı benim için o zamanlar. Kafe yıllardır burada olduğu için müşterisi olabildiğince çoktu.Annemle Yeşim teyze yıllara rağmen asla vazgeçmemişlerdi kafeden ama tabi her şeyi artık kendileri yapamıyorlardı. Hira,ben yeşim teyzemin kızı Sinem her fırsatta geliyor yardım ediyorduk onlara. Birde Buğra vardı Yeşim teyzemin oğlu fakat birkaç ay önce yurt dışına gidince onun işlerinide biz yüklenmiştik. Kafeye girdiğimde annem masanın birinde müşterilere bir şey anlatıyordu yeşim teyzede mutfakta hızlıca bir şeyler hazırlamaya çalışıyordu. Beni ilk karşılayan Asef olmuştu. Asef bizim üniversitede tıp fakülteside okuyordu ailesi başka bir şehirde ve okul ihtiyaçlarını çok karşılayamıyordu. İlk zamanlar okulun kantininde çalışıyordu sonraları birkaç kendini bilmez çocukla atışmaya başlayınca sürekli kantincide işten çıkarmak zorunda kalmıştı. Efendi saygılı bir çocuktu Asef anneme durumu anlatınca hemen yanına aldı o zamanlar bizimde elemana ihtiyacımız olduğu için iki tarafta mutlu olmuştu.
¨hoş geldin Talha abi¨
¨hoşgördük kardeşim nasılsın¨
¨iyiyim abi sağol. Bir şey içermisin getireyim mi¨
¨yok sağol ben hemen önlüğümü alıp işe koyulayım sonra demesinler işten kaytarıyorsun diye¨
¨abi valla hayranım sana. Hem hastane,hem burası,hem vakıf hepsi zor olmuyormu ?¨
¨niye zor olsun hepsini severek yaptıktan sonra zor diye birşey yok. Hem sende şimdiden alışsan iyi olur bak bu sene okul son. Okul bitince bizden kurulabileceğini sanma sakın¨
¨estağrullah abi kurtulmak ne demek ben sizin emeklerinizi ödeyemem ¨
¨ödenecek bir şey yok Asef. Sen alnın hakkıyla çalıştın kazandın.neyse patronlardan yakalamadan işimize koyulalım hadi¨ dedim. Asef müşterilerle ilgilenirken bende mutfağa geçtim. Yeşim teyze gene yaptığı o muhteşem hamur işleri ile haşır neşir olduğu için beni fark etmemişti bile
¨kolay gelsin Yeşim sultan bakıyorum gene tatlılarla büyük bir samimiyet içindesin¨
¨ooo hoş geldiniz doktor bey bakıyorumda sizde doktor değilde sabah şekeri modundasınız¨
¨nedir bu herkesin sabah şekeri takıntısı arkadaş o kadar mı tatlı görünüyorum¨
¨ne ¨
¨diyorum ki bu gün herkes bana şeker diyorda birazdan eriye bilirim¨
¨hadi oradan serseri¨
¨kim diyormuş benim oğluma şeker diye yoksa kızlar mı ¨diyerek elinde tepsi ile annemde mutfağa gelince tamam olmuştuk. Hemen yanına yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurup
¨yok ya Mina sultan kızlar ne yapsın benim gibi tipsizi ya Bedirhan söyler ya yeşim teyzem¨
¨hadi ordan benim oğlumu beğenmicek kız mı varmış dünyada.¨
¨oy oy oy oğluşunuda nasıl savunurmuş Mina sultanım benim.¨ diyip iyice sarılıp öptüm.
Mutfaktaki muhabbetimiz içerideki müşterileri hatırlamamızla bölünmüştü. Herkes işine koyulmuş çalışıyordu. Bende masalardan sipariş alıyor,hesapları alıyor,boşalan masaları topluyor Asefe yardım ediyordum. Burada bütün günün yorgunluğunu atıyordum. Hafiften çalan ney sesi sanki terapi gibi geliyordu insana istesede ne yorgunluk ne dert kalıyordu bir süre sonra. Akşam olduğunda babam,Hakan amcam ,Hira ve Sinemde kafeye gelmişti. İşelerin yoğun olduğu zamanlar yemeği burada yerdik. O günde öyle olmuştu. Bu sefer Asefide bırakmamışlardı. Hep beraber terasta yemeğimizi yemiş sohbetler etmiştik. Şimdi herkes kahvesini almış bir kenarda sohbete dalmıştı. Kah eski günler yad edilip eski dostlardan bahsediliyordu,kah günün yorgunluğundan. Bir köşede durmuş tüm bunları izlerken aklıma birden o kız geldi. Nefes... Nasıl bir şeyin içine düştüğünün farkında mıydı. Biliyor muydu başına gelecekleri,yeni mi başlamıştı yoksa kurtulmaya mı çalışıyordu hiç bir şey bilmiyordum ama tek bir şey vardı bildiğim yardım etmem gerekiyordu ona. Ama nasıl onu bilmiyordum çünkü yardım edeyim derken daha fazla saplaya bilirdim onu o batağa ters tepebilirdi bir şeyler o yüzden dikkatli olmalıydım. Kafamı gökyüzüne kaldırıp parlayan yıldızlara baktım. Işıltılarını izledim bir süre sonra tüm kalbimle yardım diledim rabbimden ona yardım edebilmem için...ona ve onun gibi olan herkes için...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I PERVANE (aşk-ı derun 2)
SpiritualAŞK-I NEY SERİSİNİN DEVAMIDIR.. Ateş mi ? Yakmazdı onu bilirdi. O ateşle kavrulalı çok olmuştu.. Korkmak mı? Asla... Ateşin aşkına düşen pervane korkar mıydı yanmaktan... O zaten o gün yanmıştı.. Ateşte benim pervanede.. Yananda benim alevde... Ateş...