Bugün 17.09 yani Dünya Fenerbahçeliler günü.Fanatik bir Fenerbahçe taraftarı olarak Fenerbahçeli tüm okuyucularımın
Dünya Fenerbahçeliler gününü kutlarım :)
Ramazan Bayramınız Mübarek olsun
İyi okumalar :)
Multimedya daki şarkı Rüzgardan Elenaya gelsiiiin :)
Elena
Can bana anlamaz gözlerle bakarken içeri Işıl ve Rüzgar girdi.Bunlarda mı bizim sınıfta.Ah gerçekten bunları anlamıyorum.İnsan biraz mı pişman olmaz? Biraz mı utanmaz? Ama bunlarda hiçbiri yok.Hala gözümün önünde dip dibeler.Acaba biz Rüzgar la birlikteyken de böylemiydiler? Yok canım.Rüzgar içkili olduğunu söylemişti.Hala ayılamadı beyfendi galiba sürekli birlikteler.Aman Elena boşver.Önüme döndüğümde Can hala bana bakıyordu."Can neden bana öyle bakıyorsun?"."Teslimat konusunda emin misin? Bak o kadar kolay değil tehlikeli işler bunlar"."Sence umrumda mı?Sadece o teslimata gitmek istiyorum"."Birlikte gideriz o zaman"."Sende mi geliceksin?"."Seni orada yalnız bırakamam".Teslimata gideceğim için mutlu muydum? Bilmiyorum.İntikam oyunum yavaş yavaş başlamıştı aslında.Sevinç çığlıkları atmam gerekmez miydi içimden?
Sağ tarafıma döndüğümde ne görsem beğenirsiniz? Işıl la Rüzgar hemen yan masada oturuyor.Ne hoş ama.Biraz uzakta otursalar ölecekler galiba.
İçeri ımm ne desem heh buldum içeri gerçekten karizmatik ve genç bir öğretmen girdi.Geçen yıl hiç dersimize girmemişti yani girse hatırlardım yani dimi? Şuan öğretmenimiz ne kadar karizmatik olsa da dersi dinleyemeyeceğim.Ne yapacaksın diye soracak olursanız tabikide Kafamı sıraya koyup uyuyacağım.
Sıraya kafamı koyalı henüz on dakika olmuştu ki biri beni dürttü.Evet evet gerçekten beni dürttü.Hemde beni.Sinirle başımı kaldırdım ve beni dürten kişiye baktım.Tabikide karizmatik öğretmenim.İlk günden bana taktı iyi mi?
Bana "Buraya uyumaya mı geldin? Kalk çabuk"." Anlamadım"."Sana kalk dedim".
Hah beyefendiye bak bana emir veriyor.Eski Elena olsa belki herşey daha farklı olabilirdi ama artık renk yoktu siyah vardı.
Ayağa kalkıp onla aynı hizaya geldim.Bütün sınıfın meraklı gözleri üzerimizdeydi."Ya kalkmazsam?"."Öyle bir şansın var mı?"."Neden olmasın?"
Rüzgar
Bu Elena ne yapıyor böyle? Bu öğretmeni bilmiyor mu sanki? Bu adam takarsa tam takar ama hanımefendi hala dikleniyor.Bu iş böyle giderse hiç iyi sonuçlanmaz.
Elena
Bana "Demek neden olmasın? Ne sanıyorsun sen kendini? Kapa çeneni ve yerine otur hemen!"." Bana emir vermeyi kes!"diye bağırdım.Bütün sınıf susmuş bizi dinliyordu.Hicbir şey umrumda değildi şuan.Bana emir vermeye ve bana bağırmaya hakkı yoktu.Gözlerini kısarak bana baktı."Kalk gidiyoruz"."Anlamadım?"."Müdürün odasına gidiyoruz!".Yana döndüğümde can endişelenmiş bir şekilde bana bakıyordu.Ama yapacak birşey yoktu.
Başımı onun önünde asla eğmezdim.Sıradan çıktım ve öğretmeni geride bırakıp kapıya ulaşmıştım ki o öğretmenin sesini duydum."Sana gidiyoruz dedim!".Topuklarımda dönüp tam gözlerinin içine baktım."Benim gerimde kalmanız sizin sorununuz beni alakadar etmez"."Benle düzgün konuş!".Gözlerimi kısarak "Ya konuşmazsam?"." Bunun sonu senin için hic iyi olmaz!"."Tehdit ha? Korktuğumu söylemek isterdim ama maalesef bu korkmam için yeterli değil"."Seni doğduğuna pişman etmeden önce otur yerine!".Ve yine bir emir.Ne sanıyor bu kendini? Onun dediğini yapacağımı sanıyorsa büyük yanılgı.Gözleri bile bana emir vermeye devam ederken topuklarımda döndüm ve kapıyı açtım."Seni son kez uyarıyorum yerine otur!"."Ona dönüp"Çok yalnış kişiye emir veriyorsun.Büyük hata".Bana anlamaz gözlerle bakarken kapıyı okulu sarsacak kadar sert bir şekilde çarptım.Belki de kırdım.Bilemiyorum.Tek bildiğim bunu hakettiği.
Boş koridorda yürümeye devam ederken arkamdan gelen ayak seslerine kulak kesildim.Ama arkamı dönmedim.Ne de olsa yanıma gelecek dimi? Biraz adımlarımı küçülterek yürümeye devam ediyordum ki biri kolumu kavradı.Hadi ama yapmayın şunu.Arkamı döndüğümde bu kişinin Rüzgar olması beni şaşırtmıştı doğrusu.Gözlerimi gözlerine diktim.Önceden olsa heyecanlanırdım dimi? Ya da başka güzel bir duygu.Peki şuan ne hissediyorum?Saf bir nefret.Nefret ne kadar basit bir kelime oysaki.Altı harften oluşan bir kelime.Peki ya hissettirdiği? Ya da yaşattığı mı demeliyim? Ben düşüncelerle boğuşurken Rüzgar konuşmaya başladı "Ne yapmaya çalışıyorsun sen he?"." Ne istersem onu"."Bu kadar basit yani.Lan sen o adamın kim olduğunu biliyor musun?"."Bilmem gerektiğini sanmıyorum"."Ne oldu Elena he? Ne değişti bu kadar?"."Bunu bana sorman ne garip"."Tamam seni aldattım.Pişmanım anlıyor musun pişmanım.Sen hic mi pişman olmadın he?"."Ben pişman olacağımı şeyleri yapmamaya özen gösteririm genelde.Ama seni tanımam istisna tabi"
"Beni tanıdığına pişmansın demek.Ben neyim senin için Elena biz neyiz?"." Biz mi? Biz diye birşey yok Rüzgar sen ve ben varız.Ha öncesini soruyorsan eğer"lafımı bitirmeme izin vermeden konuşmaya başladı."Evet öncesi.Öncesinde neydik?"."Öncesinde neydik biliyor musun Rüzgar? Sen bir katildin bende kurbanın.Ben senden uzaklaşmak yerine sana daha da yaklaştım.Sonra ne oldu biliyor musun? Sen en can alıcı darbenle beni vurdun.Ama ben tahmin ettiğinden daha güçlü çıktım tabi,ölmedim.Ama sadece şunu bil Rüzgar Başaran kurbanın katile dönüşmek üzere"
Rüzgâr
Kurbanın katile dönüşmek üzere derken neyi kastetmişti? Ne demek istemişti ki bana? Belki sadece değiştiğini belirtmek istemiştir.Ya da?Saçmalama Rüzgar Elena öyle biri değil.Önümdeki duvara yumruğumu geçirdim.Beni katili olarak görüyordu.Bir düsmandım onun için.Eskiden bile onu sevdiğimden şüpheli gibi davranıyor.Bu kadar basit bir hareket nasıl canımı yakabilmişti?
Can
Öğretmen sınıfta dört dönüyor resmen.Elena nın yaptığı onu bayağı sinir etti anlaşılan.Elena da hala gelmedi? Rüzgar da arkasından çıktı zaten.Ben çıkmaya kalksam bu it herif asla beni bırakmaz.Elena nın başına birşey gelmese bari.
Elena
Hava almaya ihtiyacım vardı.Aldığım bir nefes bile ağır geliyordu şu yorgun bedenime.Sahanın yanındaki banka oturdum.Derin bir nefes almayı denedim kalbim sıkışıyordu her seferinde.Bu kadar mı yormuştum şu kalbimi? Sahada futbol oynayanları izlemeye başladım.Futbol ile ilgili herşeyi severdim.Oynamayı,izlemeyi, takip etmeyi.Futbol bazen hayatım olur benim.Ve fanatik bir Fenerbahçe taraftarıyım.Hatta o kadar fanatiğim ki çevremdekiler benden bıktı düşünün artık.Sahadaki izlemeye devam ederken top önüme geldi.Yavaşça ayağa kalktım ne zamandır futbol topuna vurmadım rezil olmasam bari.Sahadan bir çocuk bana "Güzelim sen o topu buraya atabileceğine emin misin?"." Emin ol bu topu burdan kaleye bile sokabilirim"Bu lafı duyanlar oooo lamaya başlamıştı bile."Hahaha sen mi hahaha"."Komik mi?".Yavaşça yanıma geldi ve "Tamam sen o topu kaleye sok bende okulun ortasında bu kız benden daha iyi futbol oynuyor diyeceğim hemde tüm okulun önünde"." Emin misin?Sonra pişman olup caymak yok ama"."Tamam yok".Sahadaki çocuklara seslendim."Çocuklar duydunuz dimi?".Hepsi bir ağızdan duyduuuuk diye bağırdı.Sen kaşındın koçum.Mesafeye baktım.Ben sahanın dışındaydım ve sahayla aramda mesafe vardı.Kaleyle aramda 25 metre rahat vardı.Aklıma birden selçuk şahin in 2010 yılında Galatasaray a 35 metre uzaktan attığı gol geldi.O yaptıysa bende yapabilirim herhalde.
Topu düzgün bir şekilde koydum ve ona dönüp "İzle" deyip göz kırptım.Yapabilirdim.Böyle gol attığım çok olmuştu. Biraz geri gidip topa sert bir şekilde vurdum.Vuruş tekniğim bile şaşırtmıştı onları.Topu izledim.Ve evet tam doksana.İşte bu.Ona döndüğümde hala kaleye bakıyordu.Kaleden gözlerini ayırıp gözlerini gözlerime dikti.Nutku tutulmuştu sanki.Bende ona "Benle iddialaşma koçum.Kaybetmeye değil,kazanmaya aşığım" Çocuk hala aval aval bakıyordu.Sahadikelerinde ondan pek bir farkı yoktu hani.
Onların yanından ayrılıp okula yürümeye başladım bu kadar hava yeterliydi bana.Okula girdiğimde tüm gözler bana odaklandı.Noluyor bunlara böyle? Ben merdivenlerin başına gelmiştim ki kızın biri gelip kolumu tuttu.Birgün şu kolumu kavrayan ellerini koparacağım o olacak.Kıza sinirle döndüm ve ona "Ne o bi sorun mu var".Kız bunun üzerine iğrenç ve gerçekten fazla itici bir kahkaha attı.Yüzümü buruşturarak ona baktım.Güzel olduğunu falan mı sanıyor acaba? Ben ona bakmaya devam ederken konuşmaya başladı " Bi sorunmuş.Sen kendini ne sanıyorsun kızım.Sen kimsin ki Cenk hocaya bağırabiliyorsun?"."O mu yolladı sizi? Beni doğduğuma siz mi pişman ediceksiniz?"dedim onu süzerken.Onu sinir ettiğimi biliyordum.Peki ya umrumda mıydı? Tabikide hayır.Bana dönüp "Bak kızım benim elimden senin gibi çok sürtük geçti.Canının yanmasını istemiyorsan git cenk hocadan özür dile". Ben ve özür dilemek ha? Hiç aynı cümlede bulunmamıştık şimdiye kadar doğrusu.Bana sürtük mü demişti o? Bu kız gerçekten elimde kalacak." Sen bana ne dedin?"."Sürtük dedim bi sorun mu var"."Sürtük ha?".Ellerimi saçlarına doladım ve "Bir daha desene he desene!". Ellerimde can çekişiyordu resmen.Gerizekalı." Bırak saçimı sürtük".Yok abi ben bugün birini öldürürüm "Sen kimsin lan bana Sürtük diyorsun" ekimi biraz daha aşağı çektim.Canın yandığını hatta saçlarının koptuğunu biliyordum ama kimse bana Sürtük diyemezdi.Hemde hiç kimse.
Kız ellerimde cıyaklamaya devam ederken biri gelip kolumu tuttu.Ama artık gerçekten yeter.Kolumu tutan kişiye baktığımda can olduğunu anladığımda bir oh çektim.Rüzgarla hic uğraşamazdım doğrusu.Can bana "Elena tamam bırak artık". Bu kadar saçını yolmuş olmam yeterli miydi? Galiba evet.
Ama birkaç kelime daha edebilirdim doğrusu.Saçları hala elimdeyken kulağına eğilip " Bak kızım kendi lakabınla bana hitap etme bir dahakine bu kadar şanslı olmaya bilirsin.Ha birde o cenk hocana da söyle bana senin gibi sürtüklerini yollamasın "deyip kafasını ileri itip saçlarını bıraktım.Ellerime baktığımda gerçekten iğrençti.Onun o çakma sarı saçları elimdeydi.Ellerimdekieri silkeledim ve sınıfa doğru yürümeye başladım.Ta ki arkamdan Can ın " Elena" diye seslenisini duyana kadar.Arkama dönüp "Efendim can".Yanıma geldi ve konuşmaya başladı " O adama bulaşma"."Hangi adam?"."Cenk hocaya işte.Pek tekin biri değildir"."Kusura bakma ama o bana bulaştı"."Tamam ama dikkat et"."Boşver birşey olmaz".Can'la birlikte sınıfa girdiğimizde bütün sınıf bana bakıyordu.Bu hareketim garip gelmişti onlara.Haklılardı aslında. Çok şey değişmişti,değişmiştim.Onları aldırmadan yerime oturdum.Daha fazla olay çıksın istemiyorum açıkçası.Bugün bu kadar olay yeterli.
Okuldan sonra Can ile birlikte spor salonu gibi bir yere gelmiştik. Niye diye sorarsanız eğer bana kendimi korumam için birkaç hareket öğretecekmiş.Teslimat zaten saat 12 deymiş.Yani daha teslimata zaman var.
Şuan Can a yumruk atıyorum ama tabikide eline.Vuruşlarımı deniyor.
"Can bence bu kadar yeter"." Yeter dersen yeter benim için farketmez.Hem daha hazırlanacağız"."Haklısın"Eve girdiğim gibi odama fırladım.Çünkü Can beni dışarıda bekliyor. Odaya girdiğim gibi dolabı açtım.Hemen dolaptan siyah bir pantalon siyah bir tişört ve siyah bir kapşonlu hırka çıkardım.Saçlarımıda at kuyruğu yaptım mı tamamdır.
Aynada son kez kendimi süzdüm galiba tamamım.Dışarı çıktığım gibi koşarak arabaya atladım.Oh be.
"Tahmin ettiğimden daha hızlı hazırlandın"." Her zaman ki halim"."Hadi gidelim o zaman.Hazır mısın?".
Hic düşünmeden "Hazırım" dedim.Düşünürsem vazgeçebilirdim.
Vazgeçersen Kaybedersin Elena.Vazgeçersen Kaybedersin.
Sizce Elena Vazgeçerse kaybeder mi?
Vote ve yorum bırakmayı unutmayın :)
Sizi seviyorum ♥
Bir daha ki bölüme kadar sağlıcakla kalın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçersen Kaybedersin
Teen FictionKim aldatılmak ister ki? Kim intikam almak ister sevdiğinden? Her zaman aldatılan mı çeker acıyı?Her zaman erkek mi alır intikamı? Rüzgar ile tanışıp hayatının aşkını yaşadığını sanan saf kalpli Elena... Ve tam bir yıl sonra Rüzgar ın Elena yı aldat...