Tırnaklarım etimi işgal ederken , düşüncelerden uzaklaşmıştım, bu içimde ki karmaşık duygular çıkış kapısı nefretti.. Neden annemi sevmemişlerdi ? Neden ayırmışlardı ? İnsan aşıkları birbirinden ayıracak kadar kötü olabilirdi? Zihnimin seslerini Firuze Hanımın zehir mavisi gözleri ile sustu.
eliyle git işareti yaptığımda çıkışa yöneldim ev gerçekten tarihi bir görüntüden atlamış gibiydi.
Osmanlı aynaları, tabloları, koltuklar eski model koyu kahve ve krem rengine hakimdi.
Firuze Sonay tam anlamıyla gösteriş meraklısıydı, bu apaçık ortadaydı.
Tam kapıdan çıkacakken büyük aile tablosunu fark ettim geri dönüp tabloya yakından baktım.İlk gözüme çarpan tabiki 'Güneş Sonay' olmuştu. Sonra Firuze hanım sonra dedem.. Güneş Sonay cidden çok yakışıklı bir adamdı. Belirgin elmacık kemikleri ve gülüşü harikaydı. Annem gerçekten güneşini bulmuş diye geçirdim.
Tanımadığım dört kişi daha vardı. İki kız iki erkek. Aralarında mavi gözü hariç herşeyiyle bana benzeyen bir kız vardı. Sanırım bu Hilaldi.. Ölen halam..
Karşımdakiler benim öz mü öz akrabalarımdı ve benden bi haberlerdi.
Acaba tanımış olsalar severler miydi ? Halam saçımı tarar amcalarım benimle şakalaşır mıydı? Hele babam benimle oyunlar oynar mıydı yada gıdıklar mıydı, bunlar küçüklükten beri hayal ettiğim anılardı, aile olmak tam anlamıyla geniş aile olmak..
Bunlar cevaplayamadığım milyonlarca sorulardan bazılarıydı.
" Seni burada ne işin var! " *sesi sert ve sinirliydi. Yerimde dona kaldım dudağımı ısırarak arkamı döndüm.
" Sen kendini ne sandın Sonayların salonuna girmeye cüret ettin? " dik burnu iskelet suratı ateş saçan mavi gözleriyle fazlasıyla korkunç gözüküyordu.
" Ben şey "
" Sen ne !"
" Mavi gözlü olan kız beni mi anımsatıyor diye baktım uzaktan kendim sandım da " yapmacık bir kahkaha attı. Bulabildiğim en saçma bahane olabilirdi.
" Hilal Sonay sana benziyor ? Çıldırmış olmalısın beni kızım eşşsizdi.. Şimdi git sabah dinlenme odasında olacağım bayan meraklı.ç" sinirim sınırı geçmiş olsa da önüme eğilip yanında odaya doğru geçtim.
Her zaman ki gibi olmuştu parası olan olmayanı ezmişti. Başıma genellikle geliyordu, okulda çalıştığım yerlerde.Garsonluk yaparken asılanlar olsun yemeği beğenmeyip bana bağıranlar olsun her şekilde suçlu ben oluyordum.Kalcama dokunan adama tokat attım diye patron olacak şahıs beni işten kovmuştu. Annem insanlara saygısızlık yapmamam için hep susturmuştu, bana yapılan haksızlığa da hep sussmuştum.. Bize bu öğretilmişti, büyüğe saygısızlık yapılmaz diye.. Saygı yaş ille olacak bir şey değildi saygıyı hak etmen gerekiyordu ama bizim kuşağımızı bu şekilde sınırladıkları için istisnalar hariç içimize kapanık bir çocukluk yaşamıştık..
Paran ve ya yaşın varsa herkesi küçümseyebilirsin herkesi kendine hizmet ettirebilirsin zihniyetindeydiler keza Firuze Hanımda öyleydi.. O kadar eminim ki zamanında çok ezildiğine şu an ne yapacağını bilmiyor ve kendinden (kendince) alt kademedeki insanları azarlayarak egosunu tatmin ediyordu.
Kapıdan dışarı çıktığımda yanaklarımdan süzülen yaşları fark ettim, sessiz kalıp ağlamak benim kaderimdir diye düşünmeye başlamıştım. Keşke kabuğumu kırsam ve içimde ki cevheri herkese gösterebilsem ama beceremiyorum..
Karanlık gökyüzüne bakmak için göğe doğru baktım, parlak yıldızlar ve dolunay muazzam bir görüntü sergiliyordu. Derin bir nefes alarak ;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baba Tarafı ( Tamamlandı.)
Ficção GeralHayatı boyunca sevdiği tek bir adam oldu Aysima'nin.. Ve sevdiği adamdan ona tek bir parça kaldı geriye. Adı gibi kendiside Ay Parçası olan Mihrimah. Babasının öldüğünü zanetti yıllarca. Sonra bir gün kader çarkı onlar için döndü ve birbirlerini bul...