Asi yatağın ucunda öylece otururken banyonun kapısı izleyerek içeriden gelen su sesine kitlenmiş halde kendi iç sesiyle konuşmaya dalmıştı.
Onu sevmediğini düşünüyor.
Hayır. Hayır, onu ne kadar çok sevdiğimi bilmesine rağmen bir türlü mantıklı bir açıklama yapamadığım için kendini bu fikre zorla inandırmaya çalışıyor.
Yani..? Sen de konuşup bunu düzeltmek yerine çocuğa önce tokat atıp sonra yatağa attığın için muhtemelen şimdi kafasında onunla sadece sevişmek için birlikte olduğunu falan kuruyor.
Asi'nin mahvettiği her şeyi ağzındaki baklayı çıkarmadan nasıl düzelteceği hakkında en ufak bir fikri yoktu ve açık söylemek gerekirse insanın ailesiyle ilgili böyle iğrenç bir şeyi açık açık anlatması hem çok utanç verici geliyordu hem de kendisinin bu duruma -haklı sebepleri olsa da- gayet rahat bir şekilde göz yumduğunu Alaz da dahil kimsenin öğrenmesini istemiyordu.
Fakat Alaz'ı da bu yanlış anlaşılma kurbanı düşünceleriyle bir başına bırakıp gitmek içine bir türlü sinmediği için de sessizce oturup banyodan çıkmasını beklemeye karar vermişti. Bir süre sonra suyun sesi kesilince de dalıp gittiği yerden silkinip kalkarak yere saçtıkları kıyafetlerini topladı, Alaz'ınkileri sandalyenin üzerine bırakıp hızlıca giyindikten sonra da çıktığında biraz sakinleşmiş olmasını umarak odanın içinde bir ileri bir geri dolanmaya başladı.
Birkaç dakika sonra Alaz beline sardığı havluyla kapıdan çıktığında beş karış suratı ve kıpkırmızı gözleriyle hala burada olmasını beklemiyormuş gibi Asi'ye ufak, dargın bir bakış atmıştı.
Asi'yse onun bu tam anlamıyla mahvolmuş gibi duran haliyle olduğu yerde kalakalırken ne yapıp edip Alaz'ın gönlünü bir şekilde alması gerektiğini biliyordu. İçten içe tamamen suçlu taraf olduğunu kabullenerek affedilmek isteyen mahçup bakışlarını takındı ve usulca fısıldayarak aralarındaki garip sessizliği bozdu.
"Özür dilerim."
Alaz başını önüne eğerek dolaba doğru ilerlediğinde hevessizce giyecek bir şeyler seçmeye koyuldu.
"Özüre gerek yok. Ben fazla üstüne geldim, boşver."
"Hayır..." Asi Alaz'ın sesindeki sakinlikten hoşlanmamıştı. Bu kadar da sakin olmaması gerekiyordu.
Biraz çekinerek ona doğru adımladı ve Alaz'ın kurulamaya zahmet etmediği saçlarından yüzüne doğru süzülen damlaların arasından gözlerini yakalamaya çalıştı. "Bak... ne düşündüğünü biliyorum tamam mı? Ama sandığın gibi değil. Ben sadece seni de-"
Alaz ani bir hamleyle bir şey diyecekmiş gibi tüm vücudunu Asi'ye doğru çevirdiğinde o da lafı ağzına tıkılmış gibi kalakalmıştı. Alaz elindekini az önce hayvan gibi tepinerek darmadağın ettikleri yatağın üstüne bırakarak olabilecek en sakin sesiyle onun yerine konuşmaya devam etti.
"Sen daha fazlası olmamızı istemiyordun belki de."
"Ne?" Asi kaşlarını hafifçe çattığında sesi de neredeyse içine kaçmış gibi çıkmıştı. "Ne diyorsun?"
"Hazır değildin belki... gerçek bir ilişkimiz olmasına." Gözleri dolmasın diye Asi'ninkilerden kaçırmaya uğraşırken dudaklarını ufacık büzmüştü. "Ya da ben senin güvenini kazanamadım işte belki de... bilmiyorum."
Asi nefes bile almadan üzüntüden seyiren gözleriyle pür dikkat Alaz'ı dinledikten sonra hiç beklemeden ellerine uzanıp parmaklarını avuçlarının içine almıştı.
"Alaz, saçmalıyorsun farkında mısın?"
Bir cevap alamayınca tekrar birbirine sabitlediği nemli gözlerinde kırgın bir kabullenmişlikten başka bir şey bulamamak Asi'ye kendini iyice berbat hissettiriyordu ama şu an önemli olan kesinlikle onun ne hissettiği değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünya Yalan Söylüyor
FanfictionAlaz'la Asi yer değiştirmiş olsa nasıl bir dinamikleri olurdu çok merak ettim. Yaman, Alaz ve Cesur'un birlikte büyüdüğü; Asi'nin Soysalanlar'ın kızı Yaman'ın ikizi olduğu bir evren.