Barış, Sena'nın evine vardığında içindeki huzursuzluk daha da artmıştı ancak Sena'nın söylediklerini öğrenmeden içi rahat etmeyecekti.
Kapıya doğru yürüdü ve zile bastı. Kısa bir beklemenin ardından Sena kapıyı açtı. Yüzündeki gerginlik, Barış'ı bir kez daha etkiledi.
BARIŞ: Söylemek istediğin ne varsa, hemen söyle.
Sena, Barış'ın gözlerine baktı.
SENA: İçeri gel. Burada olmaz.
Barış, birkaç saniye düşündükten sonra içeri adım attı. Ev, sessiz ve karanlıktı. Oturma odasına geçtiler. Sena, ellerini birbirine kenetleyerek oturdu ve başını eğdi.
BARIŞ: Seni dinliyorum fazla zamanım yok.
Sena, derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
SENA: Barış, test sonuçlarından korkuyorum. Ya... ya istediğin gibi çıkmazsa? O zaman ne yapacağız.
Barış, Sena'nın bu sözlerini anlamaya çalışıyordu. Kaşlarını çatarak soruyu daha da netleştirdi.
BARIŞ: Daha açık ol. Ne demek istiyorsun?
Sena, derin bir iç çekti ve gözlerini Barış'a kaldırdı.
SENA: Barış... Gerçekler ortaya çıktığında belki seninle olan bağımız tamamen kopacak. Ama ben buna hazır değilim bizi bırakmandan korkuyorum.
Barış, öne doğru eğilerek Sena'nın yüzüne dikkatlice baktı.
BARIŞ:Benden bir şey saklamıyorsan korkmana gerek yok.
Sena, bir süre sessiz kaldı. Sonra titreyen bir sesle konuştu.
Barış, Sena'nın sözlerini işittiğinde olduğu yerde donakaldı. Nefesi hızlandı, gözleri alev alev yanıyordu. Bir an için sanki dünyası yıkılmış gibi hissetti. Sakinliğini korumaya çalışsa da başarısızdı. Yumruklarını sıktı, sesi yükselirken kontrolünü kaybetti.
BARIŞ: Ne dedin sen? Tekrar et!
Sena, gözlerini Barış'tan kaçırdı. Sesi titriyordu ama kendini toparlamaya çalışarak konuştu.
SENA: Barış, bilmiyorum... Bebek senin olmayabilir.
Bu sözler Barış'ın içindeki volkanı harekete geçirdi. Yüzüne yavaşça yayılan öfkeyle ayağa kalktı.
BARIŞ: Ne demek "senin olmayabilir" Bana bunu şimdi mi söylüyorsun sen?
Sena, utançla başını önüne eğdi. Elleriyle kazağının kenarını sımsıkı tuttu.
SENA: Ben... biz ayrıldığımızda çok yalnızdım. Sen gittiğinde beni tamamen terk ettiğini düşündüm. Kendimi kaybettim, başka biriyle görüştüm... ama hiçbir şey hissetmedim. Hâlâ seni seviyordum.
Barış, öfkeyle güldü.
BARIŞ: Yalnızdın, öyle mi? Yalnızlığını başkasının kollarında mı giderdin?
Sena, gözyaşlarını tutamıyordu.
SENA: Barış, o bir hata... Bir anlık. Seni asla unutmadım.
Barış, odayı adımlayarak kendini sakinleştirmeye çalıştı ama her hareketi, her nefesi daha da öfkelenmesine neden oluyordu. Sena'ya döndü, gözlerindeki öfke Sena'yı delip geçer gibiydi.
Sena, kekeleyerek devam etti.
SENA: Çünkü... çünkü seni kaybettiğimi düşünmüştüm. Ama çok pişmanım. Seni seviyorum.
Barış, derin bir nefes aldı ve gözlerini yere dikti. Bir süre sessizlik oldu. Ardından soğuk bir sesle konuştu.
BARIŞ: Eğer o bebek benden değilse, gözüm görmesin seni.
SENA: Barış, lütfen... Böyle söyleme. Beni dinle, bir şans daha ver.
BARIŞ: Şans mı? Sana verdiğim şansı başkasının kollarında harcamışsın zaten. Şimdi hangi yüzle benden şans istiyorsun?
SENA: Ama seni çok seviyorum...
BARIŞ: Sevgiyle yapılan bir hatanın bedelini başkasının çocuğuyla mı ödeyeceğim? Test sonuçlarını bekleyeceğim, sonuçlar çıkana kadar beni sakın arama.
SENA: Barış, ne olur... Gitme.
Barış hızla kapıya doğru yöneldi, Sena'nın arkasından gelen hıçkırıklarına aldırmadan kapıyı sertçe kapattı ve dışarı çıktı.
Arabaya bindiğinde öfke içinde direksiyonu yumrukladı. Kalbi hızla çarpıyor, kafasındaki düşünceler birbiriyle yarışıyordu. Sena'nın bu itirafı, onu paramparça etmişti. Kendini ihanete uğramış hissediyordu.
Motoru çalıştırıp hızla yola çıktı. Ancak içindeki öfkeyi bastıramıyordu. Direksiyonu sımsıkı kavradı. Aklına Derin geldi. O anda, Derin'in yanında olmak istediğini fark etti. Onun huzuru, belki de bu fırtınayı dindirebilirdi.
Ama başka bir düşünce zihnine saplandı: "Ya Sena bana yalan söylemiyorsa? Ya bebek gerçekten benimse?" Bu belirsizlik, öfkesini daha da artırdı.
Telefonunu çıkardı ve Derin'e bir mesaj yazdı:
BARIŞ (mesaj): "Evde misin?."
Bir süre sonra Derin'den cevap geldi:
DERİN (mesaj): "Evet, Ne oldu, iyi misin?"
Barış, telefonunu yan koltuğa attı ve hızını biraz daha artırdı. Ancak önünde aniden duran bir araç, Barış'ın frenlere asılmasına neden oldu. Lastiklerden çıkan sesle birlikte araba durdu.
Barış, öfkeyle direksiyona vurdu ve korna çaldı. Öndeki araç, herhangi bir neden olmadan durmuş gibiydi. Barış arabadan indi, sinirle araca doğru yürüdü.
BARIŞ: "Ne yapıyorsun lan sen? Yolun ortasında böyle durulur mu?"
Arabadan genç bir adam indi. Üzerinde deri ceket, yüzünde ukala bir ifade vardı. Elleri cebindeydi.
ADAM: Ne bağırıyorsun hayırdır?
Barış, öfkeyle adamın üzerine yürüdü.
BARIŞ: Çek arabanı, kaybol benim sabrımı sınama!
ADAM: "Kabadayı mı kesildin?"
Barış'ın yumruklarını sıktığını gören birkaç çevredeki sürücü, araçlarından indi. Durumun büyümesini engellemeye çalıştılar.
Bir adam, Barış'ın kolunu tutarak sakinleştirmeye çalıştı.
ADAM 2: "Tamam kardeşim, sakin ol. Değmez."
Barış, derin bir nefes aldı ve dişlerini sıkarak geri çekildi. Kendi öfkesinin kontrolünden çıktığını fark etmişti ama artık umursamıyordu.
Adam arabasına geri bindi ve öfkeyle uzaklaştı. Barış, kendi aracına dönerken hâlâ sinirden titriyordu. Motoru çalıştırdı ve Derin'in evine doğru yola devam etti.
Yolda kendi kendine mırıldandı:
BARIŞ: "Her şey üst üste geliyor a*k."
On dakika sonra Derin'in evine ulaştı. Arabayı sertçe park etti ve kapıyı çalmadan önce birkaç kez derin nefes aldı. Öfkesini kontrol altına almak için uğraşıyordu ama gözlerindeki kızgınlık hâlâ belirgindi. Kapı açıldığında Derin'in endişeli yüzüyle karşılaştı.
DERİN: "Barış? Ne oldu sana? İyi görünmüyorsun."
Barış, içeri adım attı ve oturma odasına geçti. Derin kapıyı kapatıp onun peşinden geldi.
BARIŞ: "Derin... Sana anlatacaklarım var ama önce biraz sakinleşmem gerek."
Derin, ona dikkatle baktı ve yumuşak bir sesle konuştu:
DERİN: "Tamam, acele etme. Otur, ben sana bir şeyler getireyim."
Barış, başını salladı ve kanepeye oturdu. Derin mutfağa giderken, Barış elleriyle yüzünü kapattı. İçindeki karmaşayı ve öfkeyi bir türlü susturamıyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/365099163-288-k591146.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönlümün mafyası...
Romansaİstanbul'un karmaşık ve gölgeli sokaklarında, mafya lideri olan Barış Kaya, beklenmedik bir saldırı sonucunda ağır yaralanır ve hastaneye kaldırılır. Hastanede görev yapan, genç ve güzel doktor Derin Arslan ile karşılaşır. İkilinin arasında, zıt dü...