9.3 JEAN (yeni bölüm)

47 11 1
                                    


"Draco seni öldürmeye çalışacak." dedi Jean, rujunu tazelerken. Arkada patlayan silah sesleri umurunda değildi. Az sonra zaten arzı endam edecekti.

Tom, silahının şarjörüne mermi takarken sordu, "Onun zihnine ektiğin tohumların filizlendi ha?"

Jean ise omuz silkti, "Malfoyları gücendirmeden Draco'yu öldürecek bir yol arıyordun. İşte sana onu veriyorum. Ama önce Dumbledore'un işini bitirmeye çalışacak."

Tom viskisinden küçük bir yudum aldı, "Daha iyi. Pis işi bizim yapmamızdansa Zümrüdüanka'dan birilerinin aradan çıkarmasını tercih ederim."

"Ondan neden bu kadar çok nefret ediyorsun?"

"Zavallının sana aşık olmasından başka mı?" dedi Tom alaycılıkla ve ayağa kalktı. Jean gülümsedi, "Bu sadece acınası bir detay, Tom. Gerçek sebebini söyle." 

Tom elini Jean'in beline doladı ve onu kendine yaklaştırdı, "Çünkü çok gri." dedi dudaklarını onun dudaklarında gezdirirken. "Ona asla güvenemem. Güvenemeyiz. Suçluluk duygusuyla Zümrüdüanka için çalışabilir. Hırs yapıp bizim için çalışabilir. Ama o sadece bir cambaz. Hangi yöne düşeceğini kestirmeye çalışmak gereksiz bir fayda/efor. Buna değmez... Elimdeki kartların arasından çıkmasını istiyorum sadece."

Jean tutkuyla Tom'u öptü. Bu esnada dışarıdan mermi sesleri gelmeye devam ediyordu.

"Potter senin." dedi Tom sakince.

"Sen de benimsin." diye yanıtladı Jean. Tom'un dudakları memnuniyetle yukarı kıvrıldı. 

Ve sonra ufak odadan ayrıldılar. Birkaç saat sonra her şey sonuçlanacaktı. Ve nihayetinde Jean'in tek istediği odasında Tom'la birlikte olmaktı.

* * * * 

Londra'nın arka sokakları karanlık bir atmosferle sarılmıştı. Akşam karanlığı şehri yavaşça yutarken, dar yolların köşelerine yoğun bir sessizlik yerleşti. Sadece uzaktaki tramvayın metalik uğultusu, tünellerin içindeki yankılarla birleşerek kesiliyordu. Fakat o gece, Londra'nın alt sokaklarında bir şeyler farklıydı.

İki güç, şehirdeki karanlık hâkimiyetini ele geçirmek için yıllarca süren bir gerilimde nihayet karşı karşıya gelmişti. Bu gece, artık tek bir tarafın zaferiyle sonuçlanacak bir anı işaret ediyordu.

Öfke, pişmanlık ve suçlulukla dolu Potter ve ekibi, arka sokaklardan birine sessizce adım attılar. Ekip, sırtlarında derin gölgelerle dolu, klasik siyah takım elbiseleriyle son derece dikkatli bir şekilde ilerliyordu. Yanlarında George ve  Oliver Wood vardı. Hızla köşeyi dönerken, Harry'nin cebinde parmakları tabancasının soğuk metaline dokundu, gözleri karanlığa alışmaya çalışıyordu. Yavaşça nefesini verdi ve kısa bir an, ölümcül bir tuzağa düşüp düşmediklerini sorguladı.

"Hazır mıyız?" diye fısıldadı Harry, sesi sakin ama kesindi.

George, başını hafifçe sallayarak "Her şey yolunda," diye yanıtladı. Ancak Dumbledore'un yüzündeki yaşanmışlık ve gizemli ifadesi, gerilimi hissedilebilir hale getiriyordu. Ekip, ellerinde tüfeklerle kenarda gizlenen pozisyonlarını aldı. "Krum'um ekibine dikkat edin. O Bulgarlar oldukça acımasızdır."

Tam o sırada, karşı sokaktan karanlık siluetler belirdi.

Birkaç saniye sonra, patlayan ilk silah sesiyle birlikte her şey hızla kontrolden çıktı. Kısa bir çığlık ve ardından yere düşen bir adam, tüyler ürpertici sessizliğe son verdi.

Harry'nin gözleri anında kırmızıya döndü. "İleri!" diye bağırdı, ama sesinin yankısı yere düşen ilk bedenle birlikte havada kayboldu. Çelik mermiler, duvarları delip geçerken George ve Wood, hızla karşılık vermek için silahlarını çektiler. Angelina Johnson ve Alicia da ellerindeki tüfeklerle hazır biçimde bekilyorlardı. Flitwich ve Profesör Vector bile buradaydı. Aritmansi profesörü Vector Jean'le göz göze geldiğinde hayal kırıklığı ve korkuyla karışık şekilde ona baktı.

O anda, bir başka silah sesi daha geldi. Lestrange, karanlık siluetiyle görünmeden önce bir kurşun gönderdi. Harry hemen silahını ateş etti, mermisi, Bellatrix Lestrange'in sağ kolunu sıyırarak duvara yapıştırdı.

"Daha hızlı!" diye bağırdı George, ancak sokağın sonunda bir başka tehdit yükseliyordu.

Riddle ve ekibi, şehri adeta ele geçirmek üzereydi. Krum ile olan işbirlikleri ciddi bir avantaj sağlamıştı. Bir adım önde durarak, soğuk bir gülümsemeyle Harry'ye bakıyordu. Gözlerinde, bu savaşın galibi olacağına dair bir güven vardı.

"Bu geceyi senin kazanman mümkün değil, Potter," dedi Riddle, soğuk bir şekilde.

Harry, derin bir nefes aldı. "Bu, sadece bir gece değil. Sonra diğerleri gelecek."

Riddle'in gözleri kısık, elleri tetikteydi. Onların planı daha büyük, daha korkutucu ve daha karmaşıktı. Ancak Harry, ekibiyle birlikte bir adım daha ileri atarak, sokağın karanlık köşelerinde mücadeleye hazır hale geldi.

McNair, hızla silahını doğrultarak ateş etmeye başladı. 

Savaş devam ediyordu. Her iki grup da birbirlerinin stratejilerine karşı daha sert hamleler yapıyor, her kurşun bir kaybı işaret ediyordu. Sonunda, Harry'nin elindeki silah bir kez daha mermiye sarıldı ve Riddle'i hedef aldı.

"Senin gibi birine asla teslim olmayacağım" diye mırıldandı Harry. Ama bilinçaltında, Harry, Londra'nın karanlık sokaklarında asla gerçek bir huzur olmayacağını biliyordu. Çünkü bu şehirde her gece, bir başka mücadeleye adım atılıyordu. Ardından ateş etti. Mermi, Riddle'ın arkasındaki duvara saplanırken Jean tüm şarjörünü Harry'ye doğru ateş ederek boşalttı. Angelina Johnson elindeki pompalı tüfekle sertçe karşılık verirken Jean arabanın arkasına saklandı. Viktor Krum, ve adamları yaklaşırken bir el daha ateş sesi duyuldu. Ancak bu ses ortalığı ölüm sessizliğine büründürmüştü.

Dumbledore'un beyaz renkli takım elbisesinde kırmızı renkli bir iz git gide büyüyordu. Elindeki silahın dumanı tüten tek kişi ise Draco Malfoy'dan başkası değildi.

Harry şok içerisinde bir Dumbledore'a bir Malfoy'a baktı... "SEN!" diye kükredi. Çok geçmeden Oliver Wood ve Angelina Johnson silahlarına sarınmış, Harry'yi yakasından geriye doğru çekerek tabancalarını ateşliyorlardı.

Riddle ve ekibi arabalarının arkasına saklandı. Ancak Draco Malfoy, Angelina Johnson'ın tabancasından çıkan kurşunlarla dizlerinin üzerine çökmüştü bile.

Jean, yere eğilip Draco'nun yanına doğru ilerledi ve zorlukla Draco'yu ceketinden tutarak arabanın yanına doğru çekti. Başını dizlerinin üzerine koydu. Kesik kesik, zorlukla nefes alan Draco bakışlarını ona çevirdi.

"İstediğini yaptım mı Jean?" dedi dudaklarının kenarından kan gelirken. "İstediğin..." öksürdü, ve etraf kana bulandı ama konuşmaya devam etti, "İstediğin... Buydu öyle değil mi?"

"Evet Draco..." diye mırıldandı genç kadın.

"Sana yaptıkları... Hainlikti. Onların tarafına asla geçmezdim... Hermione. Senin için yaşadım ve şimdi..." öksürdü, zorlukla bir soluk aldı, "ve..şimdi de ölüyorum.." 

Hermione Jean, silah çatışması tekrar başlayarak kulaklarını doldururken Draco'nun yanağını okşadı. "Teşekkür ederim, Draco. Bunu unutmayacağım."

"Cennete görüşürüz."

"Üzgünüm, oraya yalnızca sen gidiyorsun." 

Draco Malfoy parmaklarını uzatıp Jean'in dudaklarına dokundu. Ve sonraki an, fırtına grisi gözleri donuklaştı. Eli yana düştü. Draco Malfoy'un ruhu bedenini terk etmişti. 

Jean yavaşça ayağa kalktı. Ardından boşalmış silahına tek bir kurşun koydu. Dikkatlice karşıya baktı ve Harry Potter'ı gördü. Alnındaki şimşek şeklindeki yara izine doğru hedef aldı.

Derin bir nefes aldıktan sonra mırıldandı, "Sen beni mahvettin Potter. Şimdi sıra bende." 

Ve tabancasını ateşledi.

-9.3. Bölümün Sonu-

Şaşırdınız dimi :) ay ben de şaşırdım evet yeni bölüm gelmesine

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 28, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

I Need a GangsterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin