8.2 DRACO

901 107 111
                                    

  Satır arası yorumlarınızı bekliyorum :3 lütfen yorum yapmayı ihmal etmeyin. Keyifli okumalarrr  🖤❤


"Acınası olmayı bırak Draco. En azından artık bırakmak zorundasın."

Draco uykusuzluktan kan çanağına dönmüş gözlerini Blaise'e çevirdi. Etrafta tonlarca boş viski şişesi ve sigara izmariti vardı.

"Evlendi."

"Evet, evlendi. Olacağı buydu çünkü onlar nişanlılardı. Tom'dan ayrılıp seninle birlikte olacağını mı sanıyordun?"

"..." Draco yanıt vermedi. Elbette öyle olmayacağını biliyordu fakat bunu hazmetmek... zordu.

"Karargahta toplanıyoruz. Saldırı planı artık netleşti. Krum'un adamları geldi. Saldırı yarın olacak. Toparlanmalısın, yarın baskına bu halde gidersen, ölürsün."

Draco kendine bir sigara yaktı. Baskında gitmezse de Ölüm Yiyenler kendisini öldürürdü. Ama Draco gidecekti... en azından Jean'i korumak için.

"Bir şeyler ye." dedi ve önüne bir kese kağıdı bıraktı. "Yokluğun da daha fazla fark edilmeden bir saat içerisinde karargaha dön. Seni zemin katta bekliyor olacağım. Ginny Weasley görevini bize verdiler."

Blaise kapının ardında kaybolurken Draco da Malfoy malikanesindeki odada yere uzandı ve kollarını iki yana açtı. Üzerinde yattığı İran halısı yumuşacıktı ve bir zamanlar parlaktı. Ama şimdi içki lekesi ve küllerle kaplıydı... Draco'nun kendisi gibi. Tavanı seyrederken düşündü... Dananın kuyruğu kopacaktı. Artık son dönemeçteydiler. Draco bundan sonrasında kendisi için bir son olduğunu biliyordu. Sonsuza dek böyle devam edemezdi zaten. Jean'in peşinden nereye kadar gidebilirdi? Hayır... Draco çatışmaya öldürmek için değil  ölmek için gidecekti. Ölecek kadar şanslı olabilir miydi peki, işte bu muammaydı. Ama Jean'i korumak için elinden gelen her şeyi yapacaktı. Çünkü Tom'un Jean'i sevme biçimi... tehlikeliydi. Bazen adamın kendi menfaatlerini mi yoksa sevgilisini sevdiğini ayırt edemiyordu. Jean Granger'ı sevdiği apaçıktı. Peki ya Hermione Granger'ı? Ve bu konuda şüpheye düşmesi bile onların ilişkisinin ne kadar sağlıklı olup olmadığını sorgulatıyordu.

 Yavaşça yattığı yerden doğruldu. Üzerindeki kirli beyaz gömleği çıkarıp top haline getirerek odasının bir köşesine fırlattı. Ardından banyoya girip ellerini yıkayıp yüzüne soğuk bir su çarptı. Soğuk su nefesini keserken havluyu suratına bastırdı ve aynaya baktığında gördüğü dağılmış sarı saçlı yıkık bir adamdı. Bir Malfoy'un külleriydi. İşte Draco kendisini gördüğü o an içinde bir şeyler koptu. Draco Lucius Malfoy bu değildi. Bir kukla değildi. Bir oyuncak değildi. Yıkık bir adam hiç değildi. 

Elindeki havluyu aynaya fırlattı ve üzerindekileri tamamen çıkararak kendini soğuk bir duşa attı. Alnını duşun soğuk mermerine yasladı ve son bir yılda olan her şey zihninden film şeridi gibi aktı. Üzerindeki hastalıklı düşünceler ve duygular üzerine yağan soğuk suyla birlikte akıp gitti.  Arınmak için girdiği duştan çıktı. Havluyu beline bağladıktan sonra aynalı dolaptan çıkardığı usturayla kirli sakalından kurtuldu. Beklemeden kurulandıktan sonra üzerinde tertemiz ve jilet gibi beyaz bir gömlek, koyu renk bir pantolon geçirdi. Gömleğini pantolonunun içine kattı ve siyah deri kemerini taktı. Banyodaki aynaya geri döndü ve dolabın içerisinden tarağını çıkarıp saçlarını geriye doğru taradı. Gri renkli gözleri artık ölü bir duman gibi değil, çakmaya hazır şimşek gibi bakıyordu. Odasının öteki tarafındaki dolaba gidip ceketini giydi ve eline deri eldivenlerini taktı. Son olarak paltosunu giydi. Yatağının karşısındaki boy aynasına baktığında gördüğü kişi ise... olması gerektiği kişiydi. Dik duran, uzun boylu, klas biriydi. Bir Malfoy'du. Gerçek bir Malfoy. Ancak eksik olan bir şey vardı.

I Need a GangsterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin