Draco, revir olarak kullandıkları odada Pansy ona pansuman yaparken sabırsız bir biçimde işinin bitmesini bekledi. Neyse ki kurşun kolunu sıyırıp geçmişti. Pislik Weasleylerden biri ateş etmişti. Kızıl kafayı seçmişti fakat hangisi olduğunu bilmiyordu. Pansy işini bitirdikten sonra Draco'nun yanına oturdu. "Yaptığın çok cesurcaydı, Draco.." dedi elini onun elinin üzerine koyarak. Ancak Draco hemen elini kaçırdı ve ayağa kalktı. "Dinlensem iyi olacak." dedi ve revirden hızlı adımlarla çıktı.
Riddle'ın niyetini anlamıştı. Zümrüdüanka Yoldaşlığının Kılkuyruk'a dahi açıklamadığı ateş gücü hakkında bilgi sahibi olmak için üç kişiyi yem niyetine kullanmıştı. Draco biliyordu ki bir iki kişi fazla olsalardı onları ezip geçerlerdi. Üçe karşı yedi asla adil değildi sonuçta. Yine de ucuz kurtulmuşlardı. Evet, öfkeliydi. Üstelik yaralanmıştı. Ama Malfoy güçlü tarafta olduğunu biliyordu. Sadece sabırlı olmalıydı. Longbottom ölmüştü ve bu iyi haberdi. Barty Crouch'un ise Alastor Moody'nin işini bitirecek olması akla yakındı. Gerçi Moody çetincevizdi. Ama buna rağmen yaşlanmıştı. Sıkı bir mücadeleden sonra Crouch onu yere sererdi.
Rabastan ve Bellatrix zaten yakında birkaç suikast düzenleyeceklerdi ve en zayıf oldukları anda Zümrüdüankaları vuracaklardı. Yine de Riddle haklı olarak kritik detayları erkenden açıklamıyordu.
Draco ayağa kalkıp ağır adımlarla ekip evi olarak kullandıkları binanın salonuna gitti. Kendine bir bardak brendi koyacaktı. Üşümüştü, canı sıkkındı ve rüyasız bir uyku için en iyi seçenekti. Loş ışıklı salona adımladığında Blaise Zabini'ye başıyla kısa bir selam verdi ve koltuklardan birine yığıldı. Pansy de arkasından salona girdi. Bu esnada Riddle'ın ofisinin kapısının açılma sesi geldi ve iki adam dışarı çıktı. Malfoy göz ucuyla onların Rookwood ve Yaxley olduğunu fark etti. Yaxley koltukta oturan Draco'yu görmedi ve ayakta duran Zabini ve Parkinson'a acele bir selam verip yoluna devam etti ve merdivenlerden aşağı indi.
Blaise Zabini de kendisine ve Pansy'ye birer kadeh brendi koyduktan sonra Draco'nun karşısına oturdular. Üçü de Ölüm Yiyenler'in yeni üyeleriydi ve fazla bir geçerli sözleri yoktu ortada. Fakat yavaş yavaş yükseleceklerdi. Buna rağmen asıl şaşırtıcı olan şey; aynı yaşta olmalarına ve zamanında düşman çetenin önemli bireylerinden biri olmasına karşın Granger'ın burada oldukça yüksek bir konumda olmasıydı. Riddle'ın özel ilgisi sayesinde olduğu aşikardı fakat şu da bir gerçekti; Hermione Granger artık Draco'nun ufakken sataştığı kız değildi. Zaten 'Hermione' ismini dahi kullanmıyordu.
Draco'yu genelde görmezden geliyordu zaten.
Birden salondaki telefon çaldı. Bir süre üçü de telefonu açmaya niyetsizce oturdu. Pansy tam kalkıyordu ki bu esnada Riddle'ın ofisinin kapısı bir kez daha açıldı. Topuklu ayakkabının tahta zemine vuruşu yankılandı koridorda. Ardından Jean Granger göründü ve telefonu açtı.
"Dinliyorum Selwyn.....Anlıyorum.....Gayet güzel.....Evet dediğim gibi yap....Yarın öğleden önce bekliyorum. İyi geceler."
Granger telefonu kapattıktan sonra zehir gibi bakan gözlerini alçak ahşap sehpanın etrafında oturan üçlüye dikti. "Zabini, Malfoy. Yarın sabah dokuzda burada olun. Parkinson sen ise merkez ofise git. İçki satışlarını yaptığımız. Goyle serseminin işleri batırmasına engel ol. Yasal konuları iyi biliyorsun."
Pansy "Tamam" anlamında hevesle başını salladı. Sık olmasa da birilerinden övgü duymak Pansy'yi mutlu ediyordu. Granger bunun pekala farkındaydı. Elemanlarının özelliklerini iyi bilirdi. Pansy'yi övmenin de genç kızın işine dört elle sarılmasına neden olacağının bilincindeydi.
Draco'nun merak ettiği asıl şey Blaise ile kendisini yarın niçin çağırıyor oluşuydu. Ama bunu şimdi sormaması daha akıllıcaydı.
-1.4'ün Sonu-
1. Kısım Böylece bitti. Yarın 2.1 ile başlayacağız :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Need a Gangster
Fanfiction(Tomione Gangster AU) !!! Yüksek miktarda Dark Hermione içerir !!! (Okuyunca neden böyle demeyiniz) Uyarı: Şiddet, olumsuz ögeler, rahatsız edici detaylar içerir. Yıl 1950lerin İngilteresi...İkinci Dünya Savaşı'nın yankıları sürmeye devam ederken s...