Güneşin ilk parıltıları mor renkli tepelerin ardından ışıldarken Hermione uyandı. Saat beşti. Bir saat içinde alt kattaki toplantıya hazırlanmalıydı. Marvolo ve Jean ofis olarak kullandıkları birkaç katlı apartmanda geç saatlere kadar çalıştıkları takdirde ikisi haricindeki kişilerin girmesinin yasak olduğu en üst kattaki evde kalırlardı.
Yatağın sağ tarafına uzandığında bulduğu soğuk çarşaflardan başka bir şey değildi. Tom daha erken kalkmış ve ofisine geçmiş olmalıydı. Yaxley'in getirdiği haberlerin gerçekten kritik önemi olduğunun farkındaydı.
Gerinerek doğruldu, gece pek uyumamışlardı. Ama yine de kendini dinlenmiş hissediyordu.
Siyah elbisesini giyip aynanın karşısına geçti. Koyu kırmızı tondaki rujunu sürdü dikkatlice. Tom bu rengi severdi. Jean ise bu rujun Tom'un dudaklarında bıraktığı rengi severdi.
Saçlarını tarayıp parfümünü sıktı. Ardından saate baktı, hala zamanı varken alt kattaki mutfaktan bir fincan sade kahve kapabilirdi. Odadan çıkıp odanın olduğu katla ofisi ayıran dev kapıyı geçti ve merdivenlerden aşağı inerek alt dairenin girişine ulaştı. Burnuna kahve kokusu geldiğinde memnun oldu. Bellatrix ile ortak özellikleri sabah kahvesine her ikisinin de bayılmasıydı. Araları buz gibiyken aynı ortamda kalmamak için kahvelerini alır almaz mutfaktan kaçarlardı fakat artık ayak üstü sohbet de eder hale gelmişlerdi. Ayrıca Ölüm Yiyenlerden kendisinden ödü kopmayan tek kişi -Barty ve Tom haricinde- Bellatrix'ti. Jean, Bella'nın Tom'a olan hayranlığının da pek âla farkındaydı ve normalde onun yerinde olmak istediği için de hırçın davrandığını anlamıştı. Ama kadın Rodolphus'a aşık olduktan ve Ölüm Yiyenler arasında yaptıkları ufak nikah töreninden sonra araları yumuşamıştı. Aslında hiç de fena biri değildi. Yaratıcıydı. Ama biraz serseri mayın misaliydi ve Jean bu yüzden daima gözlerini üzerinde tutuyordu."Günaydın."
"Günaydın." Dolaptan iki fincan alıp kahve doldurdu. Sonra Tom'un yanına uğradı, "Kahve?"
Tom bakışlarını önündeki defterden Jean'e çevirdi, "Harikasın." Jean fincanı önüne bırakıp kendisininkini dudaklarına götürdü.
"Erken gitmişsin."
"Yaxley senin toplantından önce bilmek isteyebileceğimiz şeyler söyledi. Onunla ilgilendim."
"Hımm.." diye cevapladı, ruj izinin kaldığı kahve fincanını Tom'un masasına bırakarak. Sonra onun koltuğunun arkasına geçti ve kollarını ona dolayarak omzunun üzerinden eğildi, "Canını sıkan ne Tom?" diye fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Need a Gangster
Fanfiction(Tomione Gangster AU) !!! Yüksek miktarda Dark Hermione içerir !!! (Okuyunca neden böyle demeyiniz) Uyarı: Şiddet, olumsuz ögeler, rahatsız edici detaylar içerir. Yıl 1950lerin İngilteresi...İkinci Dünya Savaşı'nın yankıları sürmeye devam ederken s...