Severus öldükten sonra Tom'un yaptığı ilk şey adamdan kalan parçaları çuvala sokmaları için Ölüm Yiyenler'e haber verip ardından Dumbledore'un kayıtlı adresine göndermek olmuştu. Albus'un orada olmadığını biliyordu. Ancak paketin geldiğini bilecekti. Dumbledore her şeyi bilirdi.
Sırada ilgilenilmesi gereken Ginevra Weasley vardı ve Dumbledore'la Potter ikilisinin yakın zamanda harekete geçecekleri kesindi. Viktor Krum'la yaptıkları kârlı bir anlaşma olmuştu. Artık tek gereken son darbeydi...son darbe.
Tom'un içinde sona yaklaştığını bilmenin verdiği tuhaf bir his vardı...bir ukte. Bu savaşı zaferle sona erdirmeyi şevkle arzuluyordu. Bir yandan da bu mücadelenin kendine kazandırdıklarına büyük bir saygı duyuyordu. İçindeki uktenin sebebiyse belki de içten içe bu savaştan zevk almasıydı. Ama en muhteşemi Dumbledore'un gözlerinden ruhunun gidişine şahit olmak olacaktı. Bu savaş Jean'in gelişi ile başlamış sayılırdı. En büyük silahları olarak gelmişti, en zeki savaşçıları olmuştu, en büyük aşkı olarak kalmıştı.
Başını kaldırdı ve yatakta uyuyan Jean'i seyretmeye koyuldu. Gün henüz doğmamıştı. Tepelerin ardından tatlı bir ışık süzülüyordu yalnızca. Henüz güneş yüzünü göstermemişti. Zemin kattaki nöbetçiler dışında Ölüm Yiyen karargahında sessizlik hakimdi.
Jean'e yaklaşıp saçlarını okşadı ve pürüzsüz boynuna bir öpücük kondurdu. Jean yavaşça başını çevirdi ve gülümseyerek ona baktı. "Günaydın."
Marvolo, onun gülümsemesiyle bir kez daha idrak etti...Jean'i asla kaybedemezdi. Uzun zamandır aklında olan şeyi artık gerçekleştirecekti.
"Şimdi kalkıp hazırlanabilir misin? Nöbetçileri de Yaxley'i uyandırmaları için göndereceğim. Barty, Bellatrix, Rabastan. Üçüne de telefon açtıracağım."
Jean uykuyla şişmiş gözlerini kıstı, "Neden?" diye fısıldadı.
"Çünkü...artık papaz bulmanın tam zamanı." dedi dudaklarının yukarı kıvrılmasına engel olamayarak.
* * * * * * * * * * * *
JEAN
Siyah...Siyah...Siyah...Gri?...Siyah...Bordo...Koyu kahve...koyu yeşil...Hım...
Jean kıyafet dolabının önünde kafası karışık biçimde otururken Kingsley Shacklebolt'u öldürmüş olmanın tören için giyeceği beyaz- ya da en azından açık renk -bir elbise bulmaktan daha kolay olduğunu düşünüyordu.
Pekala, diye düşündü. Belki bu kez beyaz bir elbise satın alabilirdi. Bu esnada kapının tıklatılmasıyla irkildi ve eli direkt bıçağına gitti istemsizce. Fakat Bellatrix'in sesini işitince rahatladı, "Girebilir miyim?"
"Gel, Bella." dedi sakince ve kapısı açık giysi dolabının önünde oturmaya devam etti suratı asık bir halde.
Bellatrix elinde bir paketle içeri girdi ve Jean'in yanına oturdu. "Sen de mi aynı dertten muzdaripsin?" dedi gülerek.
"Hangi dert?"
"Rodolphus ile evlenirken giyebileceğim hiçbir şey yoktu, ahaha... Narcissa da bana bunu dikmişti, bizzat kendisi."
Hermione kaşlarını kaldırdı ve merakla Bellatrix'in elindeki paketi açmasını seyretti. İçinden çıkan şeyse...muhteşemdi. Omuzsuz kırık beyaz elbisenin kenarları siyah desenlerle işlenmişti ve yer yer kan rengi yakutlarla süslenmişti. Bir servet değerinde olmalıydı. Fakat elbisenin büyüleyiciliği pahasından katbekat fazla idi.
"Bu...fevkalade bir parça."
"Elbette öyle... tören için bunu giymek isteyebileceğini düşündüm. Ayrıca Yaxley papazla birlikte gelmek üzere olmalı. Aklını buna yoracağına yarın Weasley kızını nasıl konuşturacağımızı düşünmeye yormanı tercih ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Need a Gangster
Fanfiction(Tomione Gangster AU) !!! Yüksek miktarda Dark Hermione içerir !!! (Okuyunca neden böyle demeyiniz) Uyarı: Şiddet, olumsuz ögeler, rahatsız edici detaylar içerir. Yıl 1950lerin İngilteresi...İkinci Dünya Savaşı'nın yankıları sürmeye devam ederken s...