Hastaneye gitmek için hazırlandım. Bugün faklı bir gün çünkü hastane çıkışında dansa çalışmak için Min Jun'un şirketine gideceğim. Bu çok heyecan verici... Hayatımda ilk defa sahneye çıkacağım gerçek bir sahneye! Ve yanımda Min Jun olacak. Sanırım bu hayal edebileceğimin ötesinde. Yaşayıp göreceğiz.
Odamda bekliyordum yeni bir hastamı fakat kimse içeri girmedi. Dışarı çıktım. Bugün Ah Jin izinli olduğu için bütün işleri ben yapmak zorunda kalıyordum. 'Bayan Choi Ha Ni burada mısınız?' diye bağırdım. Tam o sırada bir silah sesi geldi. Ve bir tane daha... Birileri dışarıda katliam yapıyordu. Herkese sakin olması için bağırdım ve koşarak aşağı indim ben inene kadar sekiz el daha silah patladı. Koşarak bahçeye çıkıyordum ki yanımdan Bay Chin Hwa'da koşuyordu aynı anda birbirimize bakıp kapıdan çıktık. Üzerinde bombaya benzer bir şey taşıyan bir adam silahını bize doğrulttu.
-Sen Chin Hwa mısın?
-Evet benim ben! Sakin ol tamam mı?
-Yanında ki umarım asistanındır çünkü ona ihtiyacın olacak.
-Evet asistanım! Benim asistanım. Lütfen silahınızı indirin.
-Şimdi beni dinle Chin Hwa! Karımı sadece sen iyileştirebilirsin. Eğer yapmazsan buradaki herkes ölür.
-Bakın! Sizi tanıyorum Chul Mooshi değil mi?
-Nasıl da bildin. Daha önce bu hastaneye geldim. Karımda görülen bu nadir hastalığı iyileştirebilecek tek ekipman sizin hastanede fakat siz reddettiniz çünkü benim param yoktu! Ama şimdi yapacaksınız!
-Tamam Bay Chul Moo yapacağım yeter ki artık kimseyi vurmayın.
Evet. Yerde yatan kanlar içinde yatan tam sekiz doktorumuz vardı. Eğer hemen müdahale edilmezlerse ölebilirlerdi. Karısı adamın arkasında gözyaşları içinde titriyordu. Adamın üzerinde bomba olduğu için polis hiçbir şekilde yaklaşamıyordu ve ateş edemiyordu. Bay Chin Hwa ve ben kadını ameliyathaneye aldık. Adam silahla peşimizden geliyordu. Bir anestezi uzmanı, İki ameliyathane hemşiresi, Doktor Chin Hwa ve ben ameliyatı yapmak üzere ekipmanlarımızı giydik. Daha önce hayatımda yapmadığım bir ameliyat yapacaktım Zaten şu ana kadar sadece sekiz ameliyata girdim. Fakat onlar çok basit ameliyatlardı. Yapmamız gereken bir beyin ameliyatıydı ve bunu normal şartlarda iki beyin cerrahı birlikte yapmalı. Fakat hastanemizdeki diğer beyin cerrahı yan ameliyathanede kanlar içinde yatıyordu. Yani bunu yapmak zorundaydık. Bay Chin Hwa ameliyata başlamadan önce herkesi bilgilendirdi ve bana yapmam gerekenleri söyledi. Nasıl yapabileceğim bilmiyorum ama Bay Chin Hwa'ya yardım etmek zorundaydım. Ameliyata başladık. Chin Hwa tek tek yapmam gerekenleri söylüyordu. Kafatasının iki yanından aynı anda yarık açtık ve mekanizmayı taktık. Zorlu ameliyat sürecini atlattık. Ama adam hala arkamızda eli silahlı ve üzeri bombalı bir şekilde bizi bekliyordu. Bay Chin Hwa adama dönüp:
-Ameliyat başarılı bir şekilde bitmiştir. Lütfen şimdi teslim olun. Biz eşiniz için elimizden geleni yapacağız. Emin olabilirsiniz.
Adam silahı yere atıp ağlamaya başladı.
-Bu ameliyatı yapmanız için bunları gerçekten yapmam mı gerekiyordu. Para insan hayatından daha mı önemli artık? Böyle olmak zorunda mıydı?
İçim acımıştı. Adam o kadar haklıydı ki kimse sesini çıkaramadı. Adamın eşinin hayatını kurtarmak için seçtiği yol yanlış olsa da söylediklerinde sonuna kadar haklıydı.
Polisler bomba imha ekibi ile birlikte içeri girdi. Adam hiç itiraz etmeden teslim oldu. Ama biz bu sırada iki doktorumuzu kaybettik. Bu herkes için üzücü bir sonuçtu. Bugün olan tek iyi şey bir kadının hayatının kurtulmasıydı...
Olayların hepsi bittikten sonra bizi psikiyatri bölümüne gönderdiler. Kontrolleri yaptıktan sonra neyse ki kimsede bir tramva oluşmadı. Bunca olayı yaşadıktan sonra akşam Min Jun'la dans çalışmaya başlayacağız. Bugün benim için çok tuhaf bir gündü. Bir daha yaşamak istemeyeceğim türden bir tuhaflık.
Telefonum çaldı bir anda. Arayan Min Jun.
-İyi misin? Bir şeyin yok değil mi? Sana bir şey olmadı değil mi? Melis cevap versene!
-Sakin ol iyiyim ben. Bir şeyim yok merak etme. Zaten yoldayım şirkete geliyorum. Bugün çalışmamız var biliyorsun.
-Saçmalama! Hemen eve gidiyorsun ve ben de geliyorum.
Yine telefonu kapattı. Nedense onun bu itiraz edilemez buyrukları çok hoşuma gidiyordu. Eve doğru taksiyi çevirdim. Fazla heyecanlı beyaz adamı karşılamalıyım...
Ben kapının önüne geldiğimde beyaz adam çoktan oradaydı.Soğuktan donmak üzere olduğu çok belliydi.
-Ne zaman geldin? Donuyorsun! İçeri gir hemen!
-Yeni geldim ben de ya. Öyle birazcık üşüdüm sadece iyiyim ben. Asıl sen nasılsın? Haberleri izlerken yüzün berbat görünüyordu.
-E tabi biraz korktum. Ama iyiyim. Yani bende bir şey yok ama iki arkadaşım hayatını kaybetti. Altı tanesi de ağır yaralandı. Neyse ki onlar atlattılar durumu. Kahve mi istersin çay mı? Bak yanımda türk kahvesi getirdim dene istersen.
-Olur. Kahve olsun. Soğukta iyi gider.
Adımlarımı hızlıca mutfağa attım. Varlığı beni öylesine heyecanlandırıyor ki kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissediyorum. Gözlerine bakınca duruluyorum. O gülünce gamzesi bana resmen hayat veriyor. Kendime geliyorum...
Kahveleri yapıp yanına gittim. Televizyou açmıştı ve haberleri izliyordu. Yine haberlerde bizim hastane vardı.
-Bu kaostan incinmeden çıkmam çok güzel. Şirketteydim. Dans ederken yoruldum biraz televizyon izleyeyim dedim. Açar açmaz haber kanalında canlı yayınla sizin hastaneyi gösteriyordu. Bir an çok korktuğumu hissettim. Senin için yani...
Bu ne demekti şimdi? Bu cümleden ne anlamam gerektiğini bilmiyorum. Ama bir şey var ki bu cümlede beni aşırı mutlu etti.
-Bir şey yok ya iyiyim ben. E bugün dans da edemedik nasıl başlayacağız?
-İstersen şimdi çalışmaya başlayabiliriz.
-Şimdi? Burada?
-Neden olmasın? Yani evin büyük görünüyor. Çalışabileceğimiz bir yer mutlaka vardır.
-Peki o zaman. Arka odanın eşyaları döşenmedi. Oraya özellikle dans edebileceğim bir hale getirmiştim. Ayna taktırdım. O zaman oraya geçebiliriz.
-Süper! Tamamdır.
v
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En fazla Aşk
RomanceÖnce valizler karışır. Sonra duygular. Önce bir fotoğraf çekiminde karşılaşır iki insan sonra kalpleri birleşir tek bir fotoğraf çerçevesinde... Yeni bir hayata yelken açan kadın bilmiyordu en zor aşkı bu yeni ülkede bulacağını... Gerçek duygula...