27-Kırmızı Çizginin Ötesinde Kalanlar: Kalp Sıkışması

1 0 0
                                    

Duştan çıktığımda zil delicesine çalınıyordu. Bornozumu giyip kapıya doğru ilerledim. Kapıda bir kadın duruyordu.
Gözüme bir yerlerden tanıdık gelmişti ama çıkaramamıştım. Kapıyı hafif, sadece yüzüm görünecek şekilde açtım. Bornozum ayak bileklerime geliyordu, epey uzundu. Ayrıca üst bölgem de bornozun kemeri sayesinde kapanıyordu. Bu yüzden problem yoktu.

"Atlas nerede?" Dedi kadın.

"Niye ki?" Dedim kaşlarımı çatıp. İçimde bir kıskançlık hali dalgalanmıştı.

Kadın gözlerini kısmış, beni süzüyordu. Sanki kim olduğumu anlamaya çalışıyor gibiydi. Ben de onu süzdüm. Benim yaşlarımda, benden biraz uzun boylu, koyu kahverengi saçları omuzlarına dökülmüş biriydi. Üzerinde pahalı görünen bir trençkot vardı. Bu kıyafetler onu olduğundan daha da huysuz gösteriyordu.

"Atlas'a söylemem gereken önemli bir şey var," dedi, sesi sertti.

İçimdeki kıskançlık hissi iyice kabardı. Onu tanıyor olmalıydı. Ama kimdi? Atlas’ın hayatında nasıl bir yeri vardı? Kapıyı biraz daha açtım, bir elimle kemerimi sıkılaştırırken diğer elimle kapının kenarına yaslandım.

"Atlas şu an burada değil," dedim. "Benden ona bir şey iletmemi ister misiniz?"

Kadının bakışları soğuktu, yüzünde belirsiz bir gerginlik vardı. Dudaklarını ince bir çizgiye dönüştürdü, sonra başını iki yana salladı.

"Hayır," dedi ve hızla arkasını dönüp gitti.

Kapıyı kapattım ama içimde bir huzursuzluk vardı. O kadın Atlas için neden bu kadar önemliydi? Ve ben neden bu kadar kıskanmıştım? Neden olacak canım, Atlas benim sevgilimdi de ondan!

Atlas zaten bugün bir garip davranmıştı. Benimle birlikte her zaman geldiği yürüyüşe gelmemiş, üstüne üstlük benimle gelmek yerine uyumuştu. Neydi yani dünün büyüsü bozulmuş muydu? O beyaz atlı prens Çirkin'e*, ben de kül kedisine mi dönüşmüştüm?

Kapıyı kapattıktan sonra derin bir nefes aldı. İçinde bir şeyler kaynıyordu ama adını koyamıyordu. Kıskançlık? Evet. Sinir? Evet. Ama sadece bunlar mıydı? Midesinde düğüm gibi sıkışan hissin sebebi neydi?

Atlas ona aitti. Bunu kendisi seçmemişti, böyle hissetmesinin sebebi o değildi. Birini sevdiğinde, insan onu her şeyiyle sahipleniyordu işte. Atlas’ın sesini, gülüşünü, başkasının bilmesini istemiyordu. Ama o kadının gözlerinde bir şey vardı; eski bir anı gibi, geçmişten süzülüp gelen bir bakış gibi. Atlas’ı tanıyordu. Ama nasıl?

İçinde tuhaf bir korku kabardı. Atlas’ın ondan önce bir hayatı olduğunu biliyordu elbette. Ama insan, bilmekle hissetmek arasındaki farkı en acı şekilde anladığında büyüyordu. O kadının kapıda durması, geçmişin ansızın geri dönmesi gibiydi. Atlas’ın anlatmadığı bir şeyler mi vardı? Dün gece elini tutan adamla, bu sabah yürüyüşe gelmeyen adam aynı mıydı?

Banyoya döndü, aynaya baktı. Bornozunun kemerini sıktı, sanki bu hareket içindeki karmaşayı da toparlayacakmış gibi. Gözleri biraz kızarmış mıydı, yoksa bu sadece yorgunluk muydu? Suçluluk hissetti. Atlas ona hiçbir şey yapmamıştı ki! Ama ya yapıyorsa? Ya o kadın onun hayatında gerçekten önemli biriyse?

Sahiplenmek ve güvenmek… Bu ikisi arasındaki çizgi ne kadar da inceydi. Eğer ona güveniyorsa, bu kıskançlık neden? Eğer kıskanıyorsa, güveni ne kadar sağlamdı?

Bunları Atlas’a sorsa ne derdi? Gülüp geçer miydi? Yoksa gözlerinin içine bakıp onu rahatlatacak bir şey mi söylerdi? Daha kötüsü, belki de kaçamak cevaplar verirdi. O zaman ne yapardı?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 16 hours ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

OYUNCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin