3 Ay sonra
Gözlerimi onun yanında açtım. Sarı saçları yastığın üzerinde dağılmış, tıpkı bir çocuk gibi masum görünüyordu. Bir an onu uyandırmadan uzun uzun izledim. Atlas'ın yüzünde, yazılarında sıkça geçen o huzursuzluğun izleri hâlâ silinmemişti, ama uyurken bu izler biraz olsun yumuşamış gibiydi.
Yavaşça doğrulup üstümdeki pijamaları düzelttim ve mutfağa gittim. Dolabı açıp birkaç kahvaltılık çıkardım, ardından mutfak barının üzerine dizdim. Çayın altını yakarken, "Sanırım artık uyanma zamanı geldi," diye mırıldandım.
Atlas'ın yanına geri döndüm. Yüzüne düşen saçlarını nazikçe alnından geriye çektim. Onu öpüp uyandırmayı düşündüm, ama bir şey beni durdurdu. Tam o sırada, gözlerini yavaşça açtı. Gözlerindeki şaşkınlık bir an korkuya dönüştü.
"Günaydın," dedim gülümseyerek, sesim yumuşak ama içimdeki heyecanı gizleyemeyecek kadar canlıydı. "Nasılsın?"
Atlas bir süre hiçbir şey söylemedi, sadece yüzüme baktı. "Dün burada uyuyakalmışım," dedi sonunda, sanki açıklama yapması gerekiyormuş gibi.
Perdeyi araladım, odanın içine güneş ışığı doldu. Atlas gözlerini kısmak zorunda kaldı, elleriyle yüzünü ovuşturdu. "Günaydın," dedi mahmur bir sesle.
"Merak etme, kızmadım," dedim gülümseyerek. "Kahvaltıyı hazırlıyorum. Çay mı kahve mi istersin?"
Atlas önce bir şey söylemedi, sonra kısık bir sesle "Çay," diye mırıldandı.
Mutfağa döndüğümde, peşimden hafif adımlarla geldiğini fark ettim. O, mutfak barına oturup pijamalarının kollarını sıvazlarken, ben de bardakları hazırlamaya başladım.
"Dün gece bir rüya gördüm," dedi aniden. Sesi hâlâ uykulu ama bir yandan da dalgın bir tonu vardı.
"Ne gördün?" diye sordum, hafifçe arkamı dönerek ona baktım.
Atlas'ın yüzünde düşünceli bir ifade belirdi. "Tam olarak hatırlamıyorum," dedi, gözlerini yere indirerek. "Ama... garip bir huzur vardı. Uzun zamandır hissetmediğim bir şey."
Bir an elimdeki işi bırakıp ona baktım. Atlas'ın sözleri bir şekilde içime dokundu. Belki de yazdığı onca hikaye, taşıdığı onca ağırlık, onu bir türlü bu huzura ulaştırmamıştı.
"Huzur güzeldir," dedim sonunda, sesim farkında olmadan yumuşadı. "Belki bugün birazını buluruz."
Atlas gözlerini kaldırıp bana baktı. Gözlerinde ilk defa bir umut kıvılcımı gördüm. "Belki," dedi, sesi bu kez daha netti.
Kahvaltıya başladığımızda, her zamankinden farklı bir sessizlik vardı. Konuşmamız gerekmiyordu. Sanki bu sessizlik, ikimiz arasında söylenmemiş ama hissedilmiş cümlelerle doluydu.
Bir süre sonra Atlas, çatalını usulca tabağa bıraktı ve derin bir nefes aldı. Gözleri bir an masaya, sonra bana kaydı. "Sezin..." dedi, sesinde bir kararlılık vardı.
"Dinliyorum," dedim, ona doğru hafifçe eğilerek.
"Sadece... burada olmak," dedi, kelimelerini dikkatle seçerek. "Senin yanında olmak bana iyi geliyor."
Bir an ona baktım, sonra gülümsedim. Bu kadar basit bir cümlenin, bu kadar güçlü hissettirebileceğini o an anladım. "Burada olmana sevindim, Atlas," dedim.
Atlas'ın gözlerinde beliren o minik ama gerçek gülümseme, tüm sabahı daha güzel kılmaya yetmişti.
Yerimde biraz kıpırdandıktan sonra koltuğun üzerinde ekranı yanan telefonumu gördüm. Hızlıca koşup telefonumu aldığımda Cemre'nin aradığını gördüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNCU
Chick-Litİyi bir oyuncusunuz, iyi bir sevgiliye sahipsiniz ve iyi bir aileniz var... Peki bu güzel şeyler bir ihanetle yerle bir olsa? ✨Yıldızlar mükemmel şekilde sıralanmışlardı, sonra dünya karardı.✨ -Kafa dağıtmak için yazılan bir kurgudur- Başlangıç: 2...