21-Nesin Sen? İyilikler Prensi Falan Mı?

15 6 2
                                    

Sezin, gözleri neredeyse yarı kapalı olarak eve girip hızla ışığı açtığında gözleri kamaştı. Elleriyle gözlerini kapattıktan bir süre sonra ışığa alıştı ve elini gözlerinden çekti.

Atlas ise onun bu haline kıkırdadı.

Sezin, Atlas'ın kahkahasını duyunca kaşlarını çattı ve ona dönerek, "Ne gülüyorsun yine?" diye sordu. Gözleri hâlâ biraz mahmurdu, ama sesindeki sertlik inandırıcı olmaktan uzaktı.

Atlas, oturduğu koltukta arkasına yaslanıp ellerini havaya kaldırarak, "Bir şey yok, sadece... biraz komik göründün," dedi. Yüzünde, her zamanki o hafif alaycı gülümsemesi vardı.

Sezin, gözlerini devirdi ve ayakkabılarını çıkarıp çantasını bir kenara bıraktı. "Bu hâlimle dalga geçmeyi bırak da, biraz kahve yapmayı düşün. Yoksa şu an yere yığılıp kalabilirim."

Atlas yerinden kalkarak, "Emredersiniz, Sezin Hanım," diye mırıldandı. Gülümsemesi daha da belirginleşirken mutfağa doğru ilerledi. Sesini yükselterek ekledi: "Ama unutma, bu kahve seansının karşılığında hikayeme bir paragraf daha yazmanı isteyebilirim."

Sezin, koltuğa uzanırken hafifçe gülümsedi. "Tamam, Atlas Bey. Ama paragrafın büyüklüğünü benim yorgunluk seviyem belirleyecek."

Atlas, mutfakta kahve makinesinin başında bir yandan kahveyi hazırlarken bir yandan Sezin'e laf atmaya devam etti. "Senin yorgunluk seviyenle, bir cümle bile alamayacağız gibi hissediyorum. Bu bahaneyi çok kullanıyorsun, biliyorsun değil mi?"

Sezin, koltukta gözlerini kapatmış, ellerini başının altına koymuş bir şekilde gevşemişti. Gözlerini hafifçe açarak seslendi: "Ben sana bahane mi yapıyorum? Atlas, benim hayatımın temposunu sen bir gün yaşasan, büyük ihtimalle ikinci saatte pes ederdin."

Atlas, kahveleri tepsiye koyup salona geri döndü ve tepsiyi sehpaya yerleştirdi. Kahvelerden birini Sezin'e uzatırken alaycı bir ses tonuyla, "Haklısın, senin kadar yoğun olamam. Düşünsene, bir yandan setler, bir yandan röportajlar, bir yandan da... bitmeyen mızmızlanmalar," dedi.

Sezin, kahveyi alıp kaşlarını kaldırarak ona baktı. "Mızmızlanmak mı dedin? Ben mi mızmızlanıyorum?" Sesindeki tehditkâr ton, alaycılıkla karışmıştı.

Atlas, kahvesinden bir yudum aldı ve omuz silkerek, "Yani, her seferinde yorgunum, çok çalıştım diye yakınıyorsun. Ama o kadar güzel bir bahanen var ki, insan kızamıyor."

Sezin, kahvesinden bir yudum aldıktan sonra bardağını sehpanın üzerine bıraktı. Atlas'a doğru eğilerek, "Biliyor musun, sana gerçekten çok büyük bir iyilik yapıyorum. O kadar konuşmana rağmen hâlâ yanımda oturuyorsun ve kahve içiyorsun," dedi.

Atlas, bu sözlere gülümseyerek karşılık verdi. "Haklısın. Senin bu inanılmaz sabrın olmasa hayatım çok sıkıcı olurdu."

Sezin, gözlerini devirdi ve hafifçe gülümseyerek arkasına yaslandı. "Neyse, konuşmayı bırak da şu hikaye meselesine dönelim. Ne yazmamı istiyorsun?"

Atlas'ın gözleri parladı. "Sonunda! İşte beklediğim an. Tamam, dinle: İtalya'da geçen bir sahne hayal et. Güneş batmak üzere, bir sokak sanatçısı keman çalıyor ve bir çift, kalabalığın arasında birbirine bakıyor. Hikaye burada başlıyor..."

Sezin, başını hafifçe yana eğerek dinlerken kahvesinden bir yudum daha aldı. "Pekala," dedi, gülümseyerek. "Ama bu sahnenin sonunu benim tarzımda yazacağımı biliyorsun, değil mi?"

Atlas, gözlerini kısarak ona baktı. "Tabii ki. Tam da bu yüzden heyecanlıyım."

Bu konuşmaların öncesinde henüz limuzinde ikisi şarkı dinliyordu. Ve Sezin Atlas'ın neredeyse göğsüne uzanmıştı. Gözleri tamamen uykuyla ve alkolün de hafif etkisiyle kapanmadan önce de, "Seni seviyorum," demişti.

OYUNCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin