Telefonu kapatıp birkaç dakika bekledi Sezin. Sonra numaraya geri döndü, cevap alamadı. Üzgün bir biçimde evin içinde dolanırken içine oturan duyguyla kalbi sıkıştı. Tam arabasının anahtarlarını arıyordu ki az önce cevap alamadığı numara onu geri aradı.
''Merhaba,'' dedi bir kadın sesi. Aslında konuşan kişinin sesi bir kadından çok bir kız çocuğuna benziyordu.
''Kiminle görüşüyorum?'' diye endişeli bir biçimde sordu Sezin
Karşı taraftaki ses derin bir nefes aldı ve birkaç saniye tuttuktan sonra geriye verdi. O sırada Sezin bunları duyuyordu.
''Kim olduğunu sordum!'' dedi sinirli bir biçimde sesin yükselterek.
''Sezin Hanım ben İstanbul Başakşehir Şehir Hastanesi'nden arıyorum. Hemşire Banu Begüm HAN.''
Dediğinde, Sezin oturacak bir yer aramaya başladı. Uzun bir sessizlikten sonra telefonun ardından bir ses daha geldi: ''Hanımefendi iyi misiniz?''
'Hı-hı,'' diye bir ses çıkardı Sezin. ''Devam edin lütfen.''
''Sevgiliniz Atlas KARASU, Başakşehir yayınevi yakınında bir kaza yaptı. Acil olarak hastaneye sevkedildi. Telefonun acil durumda aranacaklar listesinde sadece sizin numaranız olduğundan sizi aradık.'' dedi.
''Ne?'' dedi Sezin. ''Nasıl olur bu?!''
Çokça bağırmıştı. Kadın ürpererek derin bir nefes aldı tekrardan. Kekelememek için çabalıyordu.
''Hanımefendi sakin olun lütfen. Atlas Bey'in durumu hakkında verebileceğim bilgiler şunlar: şu anda yoğun bakımda. Nefes almakta güçlük çekiyor. Ve hayati tehlike şu anlık sürüyor. Siz gelirseniz daha fazla bilgi verebiliriz.'' dedi Hemşire.
Sezin titriyordu, gözleri dolmuştu. ''Tabii, hemen geliyorum.'' dedi ve telefonu kapattı.
Hemen arabasının anahtarlarını bulup hastaneye doğru yola çıktı. Endişe ve korkuyla dolu bir kalple, Atlas'ının başında olmak için hızla ilerliyordu. Yolda, Sezin'in aklı bir yandan endişeyle doluydu, bir yandan da Atlas'ın başında olma arzusuyla yanıp tutuşuyordu. Hastaneye vardığında koşar adımlarla acil servise doğru ilerledi. Danışmaya hızla koşup, ''Atlas!'' dedi nefes nefese. ''Atlas...Karasu...Odası?''
''Sakin olun hanımefendi.'' dedi danışmadaki kadın.
''Hanımefendi bakın ben Sezin Ateş'im. Bana odayı, yoğun bakımı...Her neyi söylüyorsanız söyleyin lütfen.'' dedi.
Kadın dudaklarını büzdü ve bilgisayarda birkaç tuşa baktı.
''Atlas Karasu yoğun bakımda gözüküyor. Görmeniz mümk...''
Sezin, koşar adım bir doktorun önünde durdu.
''Yoğun bakım nerede?'' dediğinde adam onun yüzüne ters ters baktı. Sonra onu tanımış olacak ki, bakışları yumuşadı.
''Diğer blokta, girişten ilerleyin dümdüz. sağda.'' dedi.
Sezin hızla diğer bloğa doğru ilerledi. Kalbi hızlı bir şekilde atarken, endişe ve korku içindeydi. Atlas'ın durumu hakkında herhangi bir bilgi alamamış olmanın verdiği çaresizlikle doluydu. Yoğun bakımın bulunduğu odaya ulaştığında, kapıyı hızla açıp içeri girmeye çalıştı ama kapı kilitliydi. Kapıyı ileri geri zorlarken kadın bir doktor belirdi önünde.
"Hanımefendi, siz de kimsiniz?" Dedi kadın.
"Ben Sezin Ateş. Atlas...Atlas için gelmiştim o iyi mi? Durumu nasıl doktor? Ne yapabiliriz?"
Doktor, ciddi bir ifadeyle Sezin'e baktı.
"Neyi oluyorsunuz?"
"Sevgilisiyim. Beni aramıştı hastane."
"Anlıyorum hanımefendi durumu kritik gözüküyor. Şu an için beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok."
Sezin'in gözleri dolu doluydu.
"Onun yanına girebilir miyim?"
"Maalesef," dedi doktor. İzin vermemekten memnun değildi ama...Vermemesi gerekiyordu işte.
"Sadece 5 dakika. Size söz. Hatta siz bekleyin burada, yemin ederim sadece 5 dakika."
Kadın derin bir nefes bıraktı ortaya.
"Tamam, sadece 5 dakika." Dedi. Elindeki anahtarla kapıyı açarak. "Lütfen çıkarken zorluk çıkarmayın. Yoksa güvenliği çağırmak zorunda kalırım."
Sezin tam içeriye adımını atıyordu ki, doktor, "Durun," dedi. Sezin de kadının sözüne uyarak durdu. Yanlarından rastgele geçen bir hemşireye birkaç şey söyledikten sonra sadece birkaç dakika içinde hemşire kız geldi. Ona eldiven, bone ve önlük giydirdiler.
"Şimdi gidebilirsin." Dedi kadın.
Sezin odaya girip kapıyı kapattı.
Atlas'ın yanına yaklaşıp onun elini, kendi avucuna aldı."Lütfen dayan, seni bırakamam" diye fısıldadı.
Sezin, Atlas'ın elini nazikçe sıktı, yüreği endişeyle ağırlaşmıştı. Daha da yakına eğildi, onun solgun yüzünü incelerken nefesi boğazında kalıyor, karşı karşıya olduğu her türlü sıkıntıyla savaşmasını istiyordu.
Gözlerinden birkaç yaşlar aktı ama onun hatırı için sakin kalmaya çalıştı.
"Yemin ederim sen çok güçlüsün Atlas," diye mırıldandı, sesi fısıltıdan biraz yüksekti.
"Sen her zaman benim kayamdın, sığınağımdın. Lütfen beni şimdi, bu hâlde bırakma. Ne olur..."
Yanında öylece dururken zaman bulanıklaşıyor gibiydi, ufacık umuda tutunurken her geçen saniye sonsuzluk gibi geliyordu, bir iyileşme, bir canlılık emaresi görmek için içinden dualar ediyordu.
Sezin, Atlas'ın yanında kaldı, düşünceleri birlikte geçirdikleri zamanın anıları, kahkahalar tarafından tüketiliyordu.
Üstesinden geldikleri zorluklar ve paylaştıkları şeyler... Kahveler ve kitaplar...
Alnına yapışmış bir tutam saçı sevip geriye attığında dokunuşu nazik ama kararlılıkla doluydu.
"Bana sonsuza kadar söz vermiştin, Atlas," diye fısıldadı, sesi duygudan titriyordu.
"Savaşmana, bana geri dönmene ihtiyacım var. Hâlâ yapacak çok işimiz var, bizi bekleyen pek çok maceralar, işler var Atlas. Sen işlerini ertlemeyi sevmezsin di'mi? Kalk hadi de gidelim eve. Söz İtalyan yemekleri yapmana karışmayacağım, sana en en en iyi
İtalyan restoranını bulacağım. Ben de bundan sonra sağlıklı besleneceğim..."
Alnına şefkatli bir öpücük kondurdu, sevgisinin bilinçsiz haldeyken ona ulaşmasını diledi.Her geçen an kararlılığı güçleniyor, umutsuzluğa kapılmayı reddediyordu.
"Burada olacağım," diye yavaşça yemin etti, eli asla onun elinden ayrılmadı.
"Ne olursa olsun yalnız değilsin. Seni asla bırakmayacağım."
Sezin, makinelerin bip sesleriyle dolu o küçük, steril odada umudunu korumaya çalıştı. O an fark ediyordu ki Atlas'a olan sevgisi sarsılmaz ve boyun eğmezdi. Onu gerçekten seviyordu.
Saate baktı. Sadece 2 dakikası kalmıştı. Atlas'ın hemen yanındaki sandalyeye oturup, Atlas'ın boş olan elini tutmaya devam ederken, onun elinin üzerini nazikçe öptü.
"İyi olacaksın. Sana söz Yazar Bey."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNCU
ChickLitİyi bir oyuncusunuz, iyi bir sevgiliye sahipsiniz ve iyi bir aileniz var... Peki bu güzel şeyler bir ihanetle yerle bir olsa? ✨Yıldızlar mükemmel şekilde sıralanmışlardı, sonra dünya karardı.✨ -Kafa dağıtmak için yazılan bir kurgudur- Başlangıç: 2...