Hayır sadece kendimi kandırıyordum. İnanmak istemiyordum. Daha çok sağır olmak istiyordum. Hiç bir şeyi duyamamak, duymak istememek.
Ama sadece kendim uğraştığım yapmakta çaba sarf ettiğim o çabanın içine takılıp düşekalıyordum. Beni kurtarmak için attığım ipler önce kollarıma sonra ise boynuma sarılıyordu.
Ne cansız ellerimin titreyişini durdurabiliyor, ne de boğazıma yapışan o korkunun nefesime engel olmasını durdurabiliyordum.
Kendiliğinden süzülmeye başladığında gözyaşlarım, karşımdaki duvarı görmeme engel oluyordu. Ama duvar siyah değildi. Benim kendimi yavaş yavaş kaybedişim ve korkuya hapsettiğim düşüncelerimdi.
Her yer biranda kararmaya başlamıştı.
Sesler gelmeye devam ediyordu.
Her geçen saniye daha fazla zorlanıyordum nefes almaya.
Burda öylece kalakalamazdım.
Geriye doğru sendelediğimde başımın dönüş hızı ile aniden yere düşerken son anda kurtarmıştım kendimi.
Odama girmem ile kapıdaki anahtarı sola çevirmem bir olmuştu.
Bacaklarım daha fazla dayanamayarak o an kendilerini serbest bırakmış, ben de o sayede olduğum yerde oturakalmıştım.
Önce diz kapaklarımı bedenimin arasına sarmış. Sıkıca kollarımı birbirine kenetlemiştim.
Düşüncelerim bir uçurumdu ve ben ise o düşüncelerin etrafında gezip dolaşan küçük bir kız çocuğuydum. Düşersem uçacakmışım düşüncesi o minik kız çocuğuna aitti. Ama ben büyümüştüm. Ben o kız çocuğu değildim.
Düşersem ölürdüm...
En son annem ile babam hayattayken ölmekten korkan bir kızdım.
Korktuğum en kötü şey önce ailemi avcunun içine aldı.
Sonra ise o korkunç nedenin ben olmam ile beni her gün avcunun içinde almaya devam ediyordu.
Doğru ya, her cani katilin bir meçhulü olurdu.
Benim caniliğimin nedeni ise annemi ve babamı ölüme kendim itmemdi.
O uçurumda yürümekten korkmuyordum artık.
Küçük bir kız çocuğu değildim ama
Defalarca o uçurumun kenarında sendeleyebilirdim.
Düşmek için kendimce oyun bile oynayabilirdim... Çünkü ben bunu göze almıştım artık, eskiden korkan o küçük kız çocuğu artık korkmuyordu. Onun için ölüm bir oyundan ibaretti, ve o ölümü bile isteye defalarca kez göze almıştı. Ablası ise bunu gördüğünde onun sakarlığı sanarak sadece uyarmıştı. Oysa bilmiyordu ben ölmeyi istiyordum. Kendi cansız bedenim olsun istiyordum. Her genç kadının hayalleri farklı olur, benimki de işte farklıydı. Daha fazla nefes alamıyordum. Yavaşca ayağa kalkmaya çalışarak masanın önündeki telefonuma doğru adımlar atmaya çalıştım. Bu adımlar o kadar yavaştıki normal bir insan bu adımlarla yere düşmezdi. Ama ben normal değildim, şu an yaşadığım şey beni daha da kötü hâle getiriyordu. Bir kaç adımın ardından, dengemi yitirip yerle bir oldum. Diz kapaklarım yere sert değdiği için acıdan inledim. Ama fazla oyalanamazdım.. Adam muhtemelen duymuştur. Bir kaç adım mesafe önümde olan telefona uzanmaya çalıştım, çünkü yürüyecek takatim kalmamıştı. Telefonu elime aldığım an arama yerine girip Atlas'ı arattım. Bir kaç kez çalışın ardından telefon açılmıştı. Ardıyla o güzel ses tonu kulaklarım da yankılandı.Evet arayacağıma kadar her şeyi biliyordum ama şimdi hiç bir şey konuşmak istemiyordum. Sadece susup onu dinlemek istiyordum. Gerçi neden Atlas'ı aramıştım? Biliyordum ben yalnızdım, bu koskoca yalnızlıkta sanki ne söylersem Atlas bana güvenecek gibi geliyordu. Eğer ablamı arasaydım bunun bir şaka olacağını düşünüp benimle eğlenecekti. Ama Atlas böyle değildi en azından iç sesim bunu böyle düşünüyordu.
"Sezin" dedi ve devam etti "Orda mısın? İyi misin? " Demişti ardıyla sorduğu sorularla. O kadar düşüncelerime dalmıştım ki, ona hiç bir şey söylememiştim. Sesimin şimdiden titrediğini hissedebiliyordum. Yavaşca nefesler alıp veriyordum. Karşı taraf beni dikkatlice dinlediğinin farkındaydım. Kendimi hazır hissetmesem bile konuşmaya çalıştım.
"Buradayım" dedim titreyen sesimle, devam edemedim sanki nefesim kesildi ama kendimi toplamam gerekliydi. Bir kaç nefes alışverişlerin ardından kendimi konuşmaya hazır hissetmiştim. "Yardım etmen gerekli, evde biri var" dedim konuşmak bile artık zor geliyordu. Atlas bir şeyler söyleyeceği an, işte o beklediğim şey olmuştu. Kapının sert bir şekilde vurulması sesi kulaklarımda çınlamıştı, ardıyla adım sesleri gelmişti. Telefonu daha fazla tutacak gücüm yoktu, telefon elimden yavaşca kayıp düşmüştü. Birinin saçımı çekmesi ile inlemem bir olmuştu. Saçlarımın acısını tüm iliklerime kadar hissedebiliyordum. Kalbim hızlı-hızlı atıyor, nefes almamı zorlaştırıyordu. O elin sahibi ellerini saçlarımdan çekip, kendine doğru çevirmişti beni. Gözlerim onun siyah hareleri ile buluşmuştu. Bana zaman bile vermeden boğazıma yapışmış ve nefesimi kesmişti. Hiç bir şey düşünemiyor, hayal edemiyordum. Atlas'ın sesini tam duyabiliyordum ama.....

ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNCU
ChickLitİyi bir oyuncusunuz, iyi bir sevgiliye sahipsiniz ve iyi bir aileniz var... Peki bu güzel şeyler bir ihanetle yerle bir olsa? ✨Yıldızlar mükemmel şekilde sıralanmışlardı, sonra dünya karardı.✨ -Kafa dağıtmak için yazılan bir kurgudur- Başlangıç: 2...