Yusuf'un ağzından:
Saatlerdir burada dikilmiş, Isparta otobüsünün otogara gelmesini bekliyordum.Sanırım beklemekten kök salmıştım.Dal çıkarmaya başlamazsam iyiydi.Sayısını hatırlayamayacağım kadar saate bakıp bir paket sigara içmiştim.Ama hala otobüs gelmemişti.Görende Isparta otobüsünü fizandan geliyor zannederdi.Biraz daha otobüs gelmezse burada,ayakta bile uyuyabilirdim.Zaten günlerdir doğru dürüst uyuyamıyordum.Bu yüzden fazlasıyla yorgun ve uykusuzdum.İşten geç bir saatte eve dönebiliyordum.Bu da yetmezmiş gibi gece gördüğüm 6.7 şiddetindeki sarsıcı kabuslarda yorgunluğuma yorgunluk katıyordu.Çokcukken bile bu kadar çok kabus görmemiştim.Gecenin bir vakti kan ter içinde uyanıyor rüyamda ne gördüğümü de hatırlayamıyordum.Hele şu son bir aydır gördüğüm parça parça hatırladığım kabuslar gerçektende psikolojimi alt üst etmeye başlamıştı.En kısa zamanda bir psikoloğa görünmeliydim.
Babaannemin de dediği gibi Serra yüzünden çıldırıyor muydum?Acaba bu kabusların nedeni de Serrayla nişanlanacak olmamdan mı kaynaklanıyordu?Sonuçta bu zamana kadar hür bir adamdım ve kısa bir süre sonra Serra'nın egemenliği altında yaşamaya başlayacaktım.Hatta nişanlandıktan sonra büyük bir ihtimal attığım her adımın,aldığım her nefesin hesabını Serra'ya vermek zorundayım.
Sabahın köründe Serra'yı arayıp babaannemin İstanbul'a geleceğini söylediğimde bunun hiçte komik bir şaka olmadığını söylemişti.Oysa şaka falan yaptığım yoktu.Asıl şakayı babaannemin yaptığını düşünmüştüm.Çünkü babaannem ölüm kalım olmadıktan sonra hayatta İstanbul'a gelmezdi.
Sabaha karşı aldığım uyku ilacından sonra kendimi uykunun tatlı kollarına bırakmıştım ki telefonumun melodisi duyuldu.
Sabahın köründe birisi beni aradığına göre ya çok önemli bir şey olmuştu ya da her zaman ki gibi beni beğenen kadınlardan birisiydi.Sonuç olarak etkileyici, oldukça zeki ve ultra yakışıklı bir adamdım.
Dolayısıyla her kadın benimle birlikte olmak isteyebilirdi.Yine de ilk iki aramayı reddettim.Ama karşı taraf hiç pes edeceğe benzemiyordu.İlla ki tatlı uykumun içine edecekti.Üçüncü kez telefon çaldığında gözlerim yarı açık bir şekilde telefonu açtım ve kulağıma götürdüm."Ne istiyorsun Allah'ın belası,haa ne?"
Duyduğum kadın sesinden sonra titreyerek yataktan zıpladım.
"Eşek herif ne ara bu kadar terbiyesiz oldun sen?Benimle nasıl böyle konuşabilirsin?"
"Şeyy babaanne öyle demek istemedim.Yani bilirsiz işte uyku sersemliği çıkıverdi ağzımdan."
"Neyse kes Yusuf!Bugün İstanbul'a geliyorum.Otogara gel beni al.Haa hatırlatayım da sonra demedi deme.Gelirken o mendebur suratlı kızı yanında getirme.Gelir gelmez onu görmek istemiyorum.Tamam mı?"
Mendebur suratlı kızdan kastı %100 Serra'ydı.Onunla dört yıldır çıkıyordum.Yinede birbirlerini bir türlü sevememişlerdi.Babaannem Serra'nın şımarık,kendini beğenmiş özenti bir kız olduğunu,onun göremediğim bir yüzü daha olduğunu söylüyordu.
"Babaanne Serra'ya karşı böyle sözler sarfetme lütfen,ileride eşim olacak kadın için düzgün kelimeler kullanırsan sevinirim."
"Adam olmuşta benim nasıl konuşmam gerektiğini söylüyor.Sus terbiyesiz daha dün tanıştığın kız için bana bunları nasıl söylersin?"
"Babaanne daha dün tanıştığın dediğin kızla tam dört yıldır çıkıyorum.Ayrıca bildiğin gibi Serra çocukluk arkadaşım.Ve ailelerimde yıllardır birbirlerini tanıyorlar."
"Ailesini bilmem Yusuf ama o kızda sevmediğim bir şeyler var oğlum.Anla beni bir türlü içim ısınmadı o kıza."
"Babaanne Serra'yı tanımıyorsun.Lütfen İstanbul'a geldiğinde onu yakından tanımaya çalış.O zaman sende göreceksin Serra'nın tahmin ettiğin gibi bir kız olmadığını."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA ÇİÇEĞİ
Ficción GeneralYaşadığı onca acıya rağmen hayatta kalmaya çalışan kimsesiz kalmış,hamile bir kız.Yıllar sonra aşkın ne demek olduğunu unutmuş bir adamla çarpışırsa ne olur? Aşk onların yollarını yıllar sonra tekrar kesiştirdiğinde birbirlerine olan aşklarını hatır...