25.Bölüm

6.2K 285 12
                                    

Yusuf küçük bir çocuğun annesine yapışıp az ileride gördüğü şekeri arzuladığı gibi elini elime uzatmış onu bu karanlık çukurdan çekip çıkarmamı bekliyordu.Katran karası gözlerini çıkışı olmayan labirentte dolaştırır gibi acizce gözbebeklerime dikmiş benden bir cevap bekliyordu.Kalbim elini tutup dört nala onunla birlikte uçsuz bucaksız vadilere, yorgunluktan ölene kadar koşup gitmek istiyordu.Peki ya aklım?Mantığım bunu kabul ediyor muydu?Gencecik bir kızın sevdiği erkeği elinden alıp gitmek ne derece doğruydu.Kaldı ki böyle bir günde.Kafamda ki Oylum saçlarını eliyle düzeltip etrafına bakınıyor bir yandan da bana sesleniyordu.
"Yusuf sana elini uzatmış tutmak için neyi bekliyorsun aptal?"Diğer Oylum ise kirlenmiş elbiselerinin eteklerinden tutmuş kırılmış kanatlarını güçsüz çırpınışlarla kaldırmaya çalışıyor "Asla böyle haince bir şey yapmaman gerekiyor." diyordu.Melek ve şeytan diye adlandırdığım iki Oylum durmadan konuşup zehirli oklarına beynime batırıp çıkarmaya devam ediyorlardı.Vicdanım ve kalbim iki ucu keskin kılıcını savurup canımı yakmaya başlamıştı bile.Bir karar verecektim.Kafamda ki umursamaz Oylum bir adım öne çıktığında Yusuf'a doğru elimi uzattım."Baştan beri yapman gerekeni yapıyorsun."Hayır çok pişman olacaksın ama iş işten geçmiş olacak."
Düşünce alemimi bir kenara bırakarak yüreğimde kilitli kalmış kafesleri açtım ve rengarenk kuşları azad ettim.Yusuf'un elini tutup hiç bırakmamak istiyordum.Hataların getirdiği pişmanlıklar ve keşkeler umrumda dahi değildi.Çekingen bir tavırla sağ elimi Yusuf'un avcunun içine bıraktım.Bedenim onun dokunuşlarına ev sahipliği yapmak istiyor içimi titretecek şekilde heyecanlanmamı sağlıyordu.Başımı kaldırıp Yusuf'la göz göze geldiğim an geniş ve yakışıklı çehresinde bir gülümseme belirdi.Beni kendi bedenine aniden çekerek demir kadar güçlü,pamuk kadar yumuşak kollarının arasına aldı.Sağ eliyle belimi kavramış sol eliyle de boynumun hemen altından tutuyordu.Gözlerimi şaşkınlığımdan olsa bir kaç kez kırpıştırdıktan sonra huzurla kapattım.Kollarımı boynuna dolayarak ellerimi birleştirdim.
Burnunu boynuma bastırarak kokumu içine çekti.Dizlerimin bağı çözülmüş güçlükle ayakta duruyordum.Kafasını boynumdan kaldırmadan konuşmasına devam etti."Kokun bende saklı kalan boşluğu tamamlıyor."Ellerimi çözerek bedeninden uzaklaşmaya çalıştım.Gözlerimden yaşlar firar etmeye başlayınca başımı yere doğru eğdim.Ona verebilecek bir cevabım yoktu.Kurmak istediğim cümleler boğazımda düğümlenip can veriyordu.Eskisi gibi konuşabilmek istiyordum.Yusuf eliyle çenemden tutarak başımı kaldırdığında gözlerimi kaçırdım.Yüzümde ki göz yaşlarını temizlerken konuşmaya başladı."Şiştt ağlama,neler hissettiğini anlayabiliyorum."Başımı sağa sola hayır anlamında sallayarak onu reddettim.Bedenim de ki ve ruhumda ki eksikliğin ne demek olduğunu asla anlayamazdı.Yusuf güven verircesine ellerini omuzlarında gezdirirken sıcaklığıyla sakinleşmeye çalıştım."Söz veriyorum iyileşmen için elimden gelen her şeyi yapacağım güzelim ama son saniyelerime oynuyoruz.Eğer biraz daha burada kalmaya devam edersek her şey için çok geç kalmış olacağız."Cümlenin sonunda kullandığı biz eki sebepsiz yere heyecanlanmamı sağlamıştı.Tuttuğum nefesimi dışarıya bırakarak başımla onu onayladım.Yusuf parmaklarımızı birbirine geçirip aceleyle yürümeye başladığında onu takip ediyordum.Pencereden süzülen ışığa baktığımda güneşin çoktan batmış gecenin dünyaya hüküm sürdüğünü farkettim.Büyük bir ihtimal davetlilerin çoğu aşağıda yerini almıştı ve gözleri nişanlanacak gençlerin arayışındaydı.Merdivenlerden aceleyle inerken bir an için Serra'nın nerede olduğunu düşündüm."Lanet olsun,etraf hınca hınç misafir kaynıyor."Yusuf kendi kendine söylenirken durup hızlıca etrafımızı bakınarak gelen gidenin olup olmadığını kontrol ettim."Bende seni arıyordum oğlum.Hava kararmaya başladı.Misafirlerimizin hepsi geldi.Serra'nın elbisesinde ufak bir problem olmuş.Apar topar terzisine gitmek zorunda kaldı.Neyse ki terziden dönmek üzereymiş.Hadi müstakbel nişanlını kapıda karşıla da bahçeye geçin.Herkesin gözü şimdiden sizi arıyor.Ah benim yakışıklı oğlum hala bu kadar çabuk büyümüş olmana inanamıyorum.Her şeyy mükkemmel ve unutulmaz olmalı."Esra teyze yi gördüğümde hızlıca ellerimi Yusuf'un ellerinden kurtararak merdivenlerde iki basamak geri çıktım.Esra teyze üzerine oturan mürdüm rengi bir elbise,boyunu olduğundan çok daha uzun gösterecek topuklular giymiş birbirinden abartılı takıları ve makyajıyla geceye damga vuracak gibi duruyordu.Yusuf'un kravatında bir süre oyalandıktan sonra bakışlarını bana doğru yönlendirdi.Ne söyleyeceğini bulamamış olacak ki ağzını bir kaç kez kapatıp açtı."Oylum sana inanamıyorum.Harika olmuşsun sence de öyle değil mi Yusuf?"Yusuf gözlerimin içine bakarak gülümsedi ve elleri cebinde konuşmasını sürdürdü."O her zaman çok güzel anneciğim."Yaptığı iltifatla beraber başımı yere eğerek parmaklarımla oynamaya başladım."Hadi güzelim biz içeri geçelim seni misafirlerle tanıştırayım."Esra teyzenin istediğiyle suratım kıpkırmızı oldu.Ne diyeceğimi bilmiyordum.Neyse ki imdadıma Yusuf yetişti."Annecim Oylum'un tuvaleti gelmiş.Sen gelmeden biraz önce biz de tuvalete gidiyorduk.""Yusuf sen manyak mısın oğlum?Kocaman kadın kendi tuvaletini kendi yapamıyor mu?""Öyle değil anne.Oylum tuvaletteyken biri kapıyı çalmaya kalkarsa kız ne yapacak?""Kapı kilitlenmiyor mu oğlum?""Anne bahçeye gidip misafirlerimizle ilgilenir misin?""Aa aaa ne dedim ben şimdi.Dua et heceyanına veriyorum.Babası gibi yaşlandıkça gerizekalı olmaya başladı bu çocuk."Esra teyze topuklarına vura vura bahçeye çıktığında ellerimi ağzıma kapatarak kıkırdadım."Bak sen haine nasıl da sinsi sinsi gülüyor?"Yusuf'un sözleriyle birlikte daha çok gülmeye başladım.Güç bela evin arka kapısından çıktığımızda Yusuf kolunu belime dolayarak yürüyüşümüzü hızlandırdı.
Bahçenin bu yüzüne anlaşılan misafirler geçiş yapamıyordu.Çünkü etrafımızda bizden başka kimsecikler yoktu.Arabanın yanına geldiğimizde Yusuf kapımı açarak ultra lüks koltuklara oturmamı sağladı.Kendide biraz önce özenle yapılmış olan kravatını gevşeterek arabanın etrafından dolandı.Üzerinde ki ceketi ve kravatı çıkartarak arabanın arka koltuğuna yerleştirdi ve sürücü koltuğunun kapısını açarak yerine oturdu.Arabayı gözlerimin içine bakarak çalıştırdığında heyecanım hat safhada yükselmeye devam ediyordu.Bunu yapabildiğime inanamıyordum."Heyecanlı mısın ellerin titriyor?"Yusuf'a doğru baktığımda kaşlarını çatarak ellerime baktığını gördüm.Vücudumu ona doğru döndüm ve önemli bir şey olmadığını anlatmaya çalıştım."Pişman mısın?Benimle gelmek istemiyor musun?""Gözlerimi büyüterek Yusuf'a baktığımda benden bir cevap beklediği çok belliydi.Oturduğum koltukta hareketlendim ve kollarımı Yusuf'un boynuna doladım.Yüzümü omzuna yaslayarak erkeksi kokusunu içime çektim.Aynı şekilde kollarını belime doladığında kıkırdayarak boynuna dudaklarımı sürttüm."O Oylum hanım tehlikeli sularda yüzüyorsunuz haberiniz yok.Güzelim biliyorum sende beni istiyorsun ama bunun için biraz sabretmen gerekecek."Kollarımı Yusuf'un omuzlarından hızlıca çekerek ona inanamıyorum gibisinden bir bakış attım.Surat ifademi gören Yusuf dayanamayarak kocaman bir kahkaha attığında hayranlıkla inci gibi beyaz dişlerine,gülümsediğinde çok hafif belli olan yüzünün sol tarafında ki gamzesine baktım."Bir daha parfüm sıkma.Kendi kokun daha güzel."Yusuf bedenimi kendi bedenine doğru aniden çektiğinde dudaklarımın arasından tuhaf bir ses çıktı.Elleriyle yüzümü avuçlayıp alnıma bir öpücük bıraktığında kalbim yerinden çıkmak üzereydi.Yusuf belimde ki elini karnıma doğru kaydırıp bir süre elbisemin üzerinden karnımı okşadı.Avuçlarının içinden yayılan sıcaklıkla inlememek için kendimi zor tutuyordum."Pakizecim annen bana çok fena şeyler yapıyor."Ben bir şey yapmıyorum anlamında gözlerimi devirerek tekrar yerime oturdum.Daha doğrusu biraz sonra alev alacak konuşmayı sonlandırmaya çalıştım.Bence gitme vaktimiz gelmişti."Kemerini bağla güzelim."

BELA ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin