32.Bölüm

4.1K 165 9
                                    

Gülümseyerek lavabodan çıktım. Yusuf'a her şeyi anlattıktan sonra içim rahatlamıştı. Kahvaltımızı dışarıda yapacaktık. Zaten evde yiyebileceğimiz bir şey de yoktu. Üzerimi değiştirmem gerekiyordu çok paspal gözüküyordum. Fakat üzerimdekilerden başka giyebileceğim tek parça kıyafetim yoktu. Bu şekilde dışarı çıkmam ne derece uygundu bilmiyordum.Neler yapabileceğim hakkında düşünmeye başladım.

"İşin bittiyse çıkalım güzelim.Ben çok acıktım."

Üzerimde ki tişörtün uçlarından tutarak başımı hayır anlamında salladım. Bu şekilde dışarı çıkıp insanlara rezil olmak istemiyordum.

Yusuf gülümseyerek bana doğru yürüdü. O yaklaştıkça vücuduma bir utanç dalgası yayılıyordu. Kulaklarımın ve yanaklarımın kızardığına emindim. Üzerimde ki tişörtün uçlarını sıkmaya başladım. Yusuf karşıma gelerek ellerimi sıktığım tişörtten kurtardı. Ellerimi ellerinin içerisine aldı. Parmaklarıyla sadece ellerimi değil aynı zamanda yüreğimi okşuyordu. Utanarak başımı eğdim.

"Sen her halinle çok güzelsin. Hem gideceğimiz yerde kıyafetlerine dikkat edeceklerini sanmıyorum hadi çıkalım."

Başımı tamam anlamında sallayarak ellerimi ellerinden yavaşça çekmeye çalıştım. Dilim damağım kurumuştu. Hava mı çok sıcaktı bilmiyorum ama terlemeye başlamıştım. Yusuf benden önce davranarak sol elimi tuttu. Parmaklarımızı birbirine geçirdiğinde kaçacak yerimin kalmadığını anlamıştım. Umarım heyecandan ve utançtan avuç içlerim terlemezdi. Girişte Yusuf ayakkabılarını giyerken ben de ne giyeceğimi düşünüyordum.

"Dolapları karıştıralım belki sana uygun bir ayakkabı vardır."

Başımı tamam anlamında sallayarak Yusuf'u izledim. Yusuf girişteki dolapları karıştırırken rafın birinden tozlu,beyaz bir çift spor ayakkabısı buldu.

"Bunlar çok tozlu ama sildikten sonra bir dene istersen?"

Tekrar başımı tamam anlamında salladım ve etrafta ayakkabıları silebileceğim bir şeyin olup olmadığına bakındım.

"Mutfakta bez vardı ben getireyim sen otur şuraya,yorulma."

Yusuf'un işaret ettiği tekli koltuğa doğru yürüyerek koltuğun ucuna gelişi güzel oturdum. Çok geçmeden Yusuf elinde ıslattığı bir bezle geliyordu. Koltuktan kalkmak için hareketlendiĝim sırada Yusuf müdahale etti.

"Sen otur ben silerim."

İnanamayan gözlerle Yusuf'u izlemeye devam ettim. Eren de bana bir çok konuda yardım ederdi. Yemek, bulaşık, temizlik vs ama Yusuf kadar her işi yapmayı seven bir erkek daha görmemiştim. Yusuf hızlı bir sekilde ayakkabıların ikisini de sildi.

"Bu kadar temizlenebiliyor. Bir dene bakalım."

Yusuf elinde tuttuğu ayakkabılarla yanıma geldi ve tam önümde eğildi. Hızlıca ayakkabıları giymek için eğildiğimde kafalarımız birbirine çarptı. İkimizde acı içinde inleyerek kafamızı tutuyorduk.

"Off ne kadar kalın kafan varmış Oylum. Kafamı deldin galiba."

Kızgınca bakmaya çalışarak yumruk yaptığım elimi omzuna geçirdim.
Oysa içimden kahkaha atıyordum.

"Tamam şaka yapıyorum,vurma hemen. Elinde çok ağırmış senin."

Kahkaha atarak gülmeye başladığında onunla birlikte bende gülmeye başladım. Yusuf ayakkabıları dikkatli bir şekilde ayağıma geçirip iplerini bağladı. Kendimi bakıma muhtaç küçük bir çocuk gibi hissediyordum.

"Biraz büyük oldu sanki. Yürüsene nasıl olmuş bir bakalım."

Ayağa kalkarak bir kaç adım attım. Ayağıma tam olmasada çok da büyük sayılmazlardı. En azından yürürken ayağımdan çıkmıyorlardı.

BELA ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin