35.Bölüm

5.2K 230 33
                                    

İstanbul'a dönmemizin üzerinden neredeyse iki hafta geçmişti. Döndüğümüz günde dahil olmak üzere Yusuf'ta çok büyük değişimler olmuştu. Geceleri eve hep geç bir saatte çok alkollu bir şekilde geliyor, sabahları ise ben uyanmadan evden çıkıp gidiyordu. Aramızda mecburi konuşmalar haricinde hiç bir konuşma geçmiyordu. Yusuf'la neden böyle davrandığı hakkında konuşmayı denediğimde ise  gözlerini kaçırıp ona sadece biraz zaman vermem gerektiğini söylüyordu. Neden bu şekilde davrandığına anlam veremesem de içimde hiç iyi hisler yoktu.

Emine Teyze iki gün önce eve gelerek dost hayatı yaşar gibi aynı evde yaşayamazsınız deyip artık onunla kalmam gerektiğini söylemişti. Başka zaman olsa Yusuf babaannesinin bu isteğine karşı çıkar ne olursa olsun onunla kalacağımla ilgili sözler söylerdi. Fakat bu sefer bana fikrimi dahi sormadan babaannesinin isteğini kabul etmiş haklısın size buraya yakın uygun bir ev buluruz deyip yine odasına çekilmişti. Galiba İstanbul'a dönünce yaptıklarımızı bir hata olarak görmüştü veya başı belâdan kurtulmayan bir kızı yakasından atmak istemişti. Sonuçta alımlı, zengin ve bilgili bir kızın yanında ben kimdim ki?

O kadar çok şey üst üste gelmişti ki artık hiçbir şeyi tuhafsayıp kendi içimde çok büyük acılar çekemiyordum. On gün önce Yusuf'un büyük ısrarlarıyla bir psikologa gitmeye başlamıştım. Haftada iki gün doktora gidiyordum. Başlarda bir faydası olacağına inanmasam da biriyle yazarak dahi konuşmak, içini dökmek veya yeniden konuşmaya teşvik edilmek bana iyi geliyordu. Doktorun faydasını şimdiden görmeye başlamıştım. Keşke tek iyiye giden taraf ben olmasaydım.

Bebeğim altı aylık olmak üzereydi. Sürekli uykum geliyordu ve çok halsizdim. İştahım iyice açılmış bol bol yemek yiyordum. Kilo bile almaya başlamıştım. Bebeğimde gün geçtikçe büyüyordu. Şuan en çok istediğim şey onu kollarımın arasına sağlıklı bir şekilde alabilmekti.

Ece ile bağımız  kopmamıştı. Yusuf'un bir hafta önce aldığı telefon ve bilgisayar hediyesi sayesinde akşamları bol bol mesajlaşıp görüntülü konuşabiliyorduk. Onunla konuşmak beni çok rahatlatıyordu. Tam bir zeka küpüydü akıllı bıdık. Yusuf'un telefonda birkaç kez Ahmet Beyle konuşmalarına şahit olmuştum. Hala o adamdan hiç haz etmiyordu.Hatta telefon kapandıktan sonra okkalı bir küfür savurmuş asla onunla görüşmemem gerektiğini tembihlemişti. Bunun sebebi olarakda Ahmet Beyin numaramı istemesini örnek göstermişti. Ahmet Beyde o konuşmadan sonra anlaşılan saygısızlık yapmamak için numaramı Ece'den almamıştı.Konuşma çabalarım sadece bununla sınırlı kalmamıştı. Üç gün önce Ece ile görüntülü konuşmamıza Ahmet Bey çekinerek dahil olmuştu. Bana ulaşmaya çalıştığını ve Yusuf ile birlikte buluşma teklifinin olumsuz bir cevapla sonuçlandığını söylemişti. Neden buluşmak istediğini ve yaptığı mesleği anlatarak merakımı gidermişti. Ahmet Bey özel bir klinikte ben gibi hastalara işaret dili eğitimi veren bir hocaydı. Konuşmaya tekrar başlasam bile böyle bir ortama gelip benim gibi olan insanlarla tanışmamın çok güzel olabileceğini söylemişti. Haklıydı da. İşaret dilini öğrenirken orada kendim gibi insanlarla arkadaşta olabilirdim. Bu konuyu en kısa sürede Yusuf'a söylemeliydim. Çekindiğim nokta Ahmet Beyin çalıştığı bir yere gitmemi Yusuf'un nasıl karşılayacağı ve özel bir klinikte bu kurs ücretinin fiyatının ne olduğuydu.

Uzandığım koltuktan toparlanarak kalktım. Sürekli evde tek başına durmaktan çok sıkılmıştım. Üstelik yapabileceğim pek bir şeyde yoktu. Dışarı tek başıma çıkmam yasaktı. Üfleyerek mutfağa doğru yürüdüm. Kendime çikolatalı puding yapacaktım. Kapının çalmasıyla gülümsedim. Belki Yusuf gelmiştir diyerek kapıyı bir hevesle açtım.

"Merhaba Oylum."

Yusuf'un annesini görmemle yutkunarak gözlerimi kaçırdım.

"İçeri geçmek istiyorum müsadenle."

BELA ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin