Burnuma daha önce duymadığım, yoğun bir koku geliyor. Güvenle, huzurla harmanlanmış bir koku bu. Gözlerimi açmadan, sıcaklığın ve kokunun tadını çıkarıyorum.
Bu, uykumun açılmaya başlaması ile son buluyor. Yavaşça gözlerimi aralıyorum ve gördüğüm tek şey, kirli sakal ve boyun oluyor. Belimi güçlüce saran kolları hissettiğimde kafamı biraz daha geriye çekiyorum. Ve onu görüyorum. İfadesiz bir şekilde uyuyor. Tek kolunu, beni bırakmayacakmış gibi sarmış ve şimdi yatakta vücut sıcaklıklarımızın verdiği rahatlık hissi ile yatıyoruz. Yutkunuyorum.
Sarı saçları hafifçe dağılmış ve kıpırdamadan uyumaya devam ediyor. Afallıyorum.
Dün gece uyuyakaldığıma inanamıyorum.
İçimde bu anı hiç bozmamak gibi aptal bir istek beliriyor. Daha önce onu uyurken hiç görmemiştim.
Gözlerim gömleğinin açıkta kalan kısmına kayıyor. Belimi saran kolların kaynağının bu güçlü vücut olduğunu bir kez daha anlıyorum. Rüyadan uyanırmış gibi kafamı sallıyorum ve hızla kolundan kurtuluyorum.
Ani hareketim karşısında, hareket ediyor ve yavaşça gözleri açılıyor. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Ama onun düşündüğü gibi basit biri olmamam gerek.
"Neden beni uyandırmadın gece?!"
Uyku sersemliğini üzerinden atmaya çalışıyor, sonra derin bir nefes verip kafasını yastığa bırakıyor.
"Uyurken daha az rahatsız edicisin, biliyor musun?" dediği zaman, alayla gülüyorum.
"Aa ama malesef canım, o Selin'i her zaman göremezsin."
Dudakları kıvrılıyor. Neden söylediğim her şeye bu tepkiyi veriyor ki?
Hızla elimle saçlarımı düzeltiyorum.
"Senin de yeter artık uyuduğun, kalk. Bu arızaları da uyandırıp yiyecek bir şeyler almaya gidelim. Burda hiçbir şey yok."
"Ya sen beni neden huzurlu uykumdan uyandırıyorsun ki?" diye itiraz ediyor, gözleri hala kapalıyken.
"Ya.. Kalksana!"
Yeniden yatağa tırmanıp, omzundan onu dürtmeye başlıyorum.
"Şşşt, sana diyorum. Kalk."
Aniden gözlerini açıyor, dik dik bana bakıyor.
"Ya sen benim başıma bela mısın? Gece de yapıştın zaten bana."
Gözlerim kocaman açılıyor.
"Asıl sen o kocaman kolunla zapt etmişsin beni! Tabii Selin nasılsa kendinde değil, faydalan hemen!"
"Kezbanlarla işim olmaz benim.." dediğinde yüzümü kırıştırıyorum.
Yataktan iniyorum.
"N'oldu, alındın mı yoksa?" dediğinde bilerek sesimi çıkarmıyorum. Çünkü biliyorum, cevap vermezsem ve didişecek birini bulamazsa, delirecek.
Odanın kapısını açıyorum.
"Selin?"
Cevap vermeden odadan çıkıyorum. Oradan uzaklaşırken yüzümde anlamsız bir sırıtış beliriyor. Kendime geliyorum.
Dün gece oturduğumuz odaya girdiğimde, ağzım şaşkınlıkla açılıyor.
"Aa??"
Nazlı ve Savaş, dünkü koltuğun üzerinde kafalarını birbirlerine yaslamış bir şekilde uyuyorlar. Savaş, kolunu Nazlıya atmış ve Nazlı iyice ona sokulmuş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ah Bu Ben
FanfictionOkyanus gözlü çocuk ve onun yaralarını sarmaya hazır güzeller güzeli bir kız. Herkes yaralarını iyileştirmek ister, birçoğu bunu başaramaz. Ama onlar birbirine sahipler. Kalbi kırık küçük bir erkek çocuğu ile acı çeken küçük kızın hikayesi.