Deniz

14.7K 856 135
                                    

Haftalardır yeni bölüm güncellemediğim, oldukça da sevilen hikayelerim olmasına rağmen yine sizi kıramadım ve çok geçmeden yeni bölümü yazmaya karar verdim. Bundan sonrası için ricam, sürekli yeni bölüm için bana baskı yapmamanız ama :) Ben zaten sizi çok da bekletmeden güzel bölümleri yayınlayacağım içiniz rahat olsun.. Tabii siz de oy ve yorumlara özen gösterirseniz :) İyi okumalar.

Ne diyeceğimi bilemiyorum. Sadece boş bakışlarla Tuğçeye bakıyorum. Ali, endişeli görünse de sırıtıyor.

"Tuğçe.. Ne dediğini kulağın duyuyor mu senin? Benim bu kezbanla ne işim olur?"

Bunu her ne kadar Tuğçeyi ikna etmek için söylese de, yine de canım sıkılıyor. Ama bozuntuya vermiyorum.

"Bana bak.." diyorum bir adım daha Tuğçe'ye yaklaşıp. "Uğraşacak başka şeytanlıklar bulamadın da şimdi bana iftira mı atıyorsun?"

Tuğçe, alnını kırıştırıyor.

"Neden sabaha karşı Ali'nin odasına sinsi sinsi girdin o halde? O kapıyı neden kilitledin?"
Boğazım kuruyor, ellerim terliyor. Yeniden Aliye bakıyorum.

"İma ettiğin şeye bak.. Ben evde bir keresinde gece onu korkuttum, aklı sıra bu kezban da intikam almak istemiş. Gece beni korkutmaya çalıştı, başaramayınca çekti gitti."

Alinin giderek daha öfkeli çıkan sesi karşısında Tuğçe'nin aklı karışıyor.

"Böyle bir şey görmedim," diyorum çantamı koluma takarak. "Bu iftiralara da daha fazla katlanamam."

Hızla evden çıkıyorum. Alinin söyledikleri her ne kadar ikna edici olmasa da, Tuğçeyi bir şeylere inandırabilir. En azından böyle umuyorum.

Alinin bağırarak bir şeyler dediğini işitiyorum. Bu sırada gidip kırmızı spor arabasının içine oturuyorum.
Çok geçmeden Ali de evden çıkıyor. Tuğçe'nin kapıdan kafası karışmış bir şekilde bize baktığını görüyorum.

Önüme doğru bakıyorum. Ali arabaya biniyor ve hızla çalıştırıyor. Oradan uzaklaşırken de yüzümü asıyorum. Fakat içimde büyük bir korku beliriyor. Tuğçe'nin bize inanmamasından ölesiye korkuyorum.

Yol boyunca pek fazla konuşmuyoruz. İkimiz de gergin bir şekilde arabada ilerliyoruz.

Eve yaklaşırken,

"Merak etme, Tuğçe'nin kafası karıştı bile. İkna olur," diyor beni rahatlatmak için.

Cevap vermiyorum.

"Selin.."

"Senin bir kezbanla olabileceğini düşünmeyeceği için ikna olabilir, evet."

Canı sıkkın bir şekilde nefesini veriyor.

"Ne deseydim? Evet dün Selin benim odamda kaldı mı?"

Yine cevap vermiyorum. Bu halim onu delirtiyor. Evin bahçesine giriyoruz. Annem, Haluk abiyle birlikte bahçede oturuyor. Geriliyorum.

"Alllah," diyorum sessizce. "Şimdi yandık."
Yavaşça arabadan iniyorum. Suç işlemiş çocuklar gibi annemin yanına gidiyorum.

"Geldin mi kızım? Sabah çok erken çıkmışsın... Nereye gittin?"

Şaşırıyorum. Ama pek de belli etmiyorum tabii.

"Şey.. Annecim.. Arkadaşlarımla kahvaltıya gittim, kusura bakma sana da haber veremedim biraz ani oldu."

Annem her şeyden habersiz bir şekilde gülümsüyor. Bunun için Nazlıya büyük bir teşekkür borcum olduğunu biliyorum.

"Ali de sizinle miydi?"

Ah Bu BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin