Selin Yılmaz Evreleri

12K 719 115
                                    

Neden içimde biriktirdiğim küfürleri savurmadığımı ya da neden akmak için kendini parçalayan gözyaşlarımı bırakmadığımı bilmiyorum. Tıpkı şuan karşımda oturan Ali ve yanındaki kızın üstüne neden saldırmadığımı bilmediğim gibi.
Nazlı belirli aralıklarla bakışlarını benim üzerime dikiyor. Ben de masa örtüsünün üzerindeki saçma çiçek desenlerine odaklanmaktan başka hiçbir şey yapmıyorum.
Samimiyetsiz ailenin, en samimiyetsiz akşam yemeğini geçiriyoruz. Bir ara, Elif isimli yaratık yerinde kıpırdanıyor. Ali'nin kulağına eğilip bir şeyler söylüyor. Dişlerimi kırılacakmış gibi sıkıyorum.
Annem, Elif'i daha yakından tanımak için sorular sormaya başladığında, bu saçmalığa daha fazla katlanamayacağımı anlıyorum. Sertçe sandalyemi çekerek masadan kalkıyorum.
"Benim pek iştahım yok, size afiyet olsun."
Ne dedikleri ya da ne diyecekleri umrumda olmuyor. Koşar adım odama çıkıyorum. Kapımı kırarcasına sertçe kapatıyorum. Yatağa tırmanıp, dizlerimi göğsüme çekiyorum.
"Gerizekalı, gerizekalı, ge-ri-ze-ka-lı!"
Bunu kendime mi, Ali'ye mi yoksa o kıza mı söylüyorum, onu da bilmiyorum.
Saatlerdir biriktirdiğim gözyaşları yüzümü sırılsıklam ediyor. Hıçkırmamak için dudaklarımı birbirine bastırıyorum.
Beynimde sürekli, Ali'nin Elif'i bizimkilere tanıttığı sözler yankılanıyor.
Bir haftadır birliktelermiş.. Bir hafta.
Ben evde yemek yemeden, uyumadan acı çekerken, onlar-
Avcumu alnıma bastırıyorum. Ali'nin benden başka birine bakması fikri bile yeterince acı vericiyken, bana dokunduğu gibi bir başkasına dokunması..
# Sertab Erener – Rüya #
Başıma çileden çıkarıcı bir ağrı saplanıyor. Sakinleşmek için derin derin nefesler alıyorum. Fakat aldığım her bir nefes, daha çok nefessiz bırakıyor sanki beni..
Yatağımdan kalkıp, penceremi açıyorum. Olabildiğince ciğerlerimi temiz hava ile doldurmaya çalışıyorum. Elimin tersi ile gözyaşlarımı siliyorum.
Tam o sırada, birtakım sesler dikkatimi çekiyor.
Ali ve Elif, evden çıkıp Ali'nin arabasına doğru yaklaşıyorlar. Nefesimi tutuyorum ve gözümü kırpmadan onları izliyorum.
Elif, şoför koltuğunun yanındaki koltuğa geçiyor.
"Gitme onunla, hayır, hayır burda kal," diye fısıldıyorum, benim bile zar zor duyduğum bir şekilde.
Eli arabanın kapısını bulduğunda, beni fark ediyor. Yerinde öylece kalakalıyor, ben de hareket etmiyorum. Bir süre bakışıyoruz. Gözümdeki yaşlar istemsizce dökülüyor.
Dudaklarını birbirine bastırıyor ve gözünü kırpmadan bana bakıyor. Birkaç saniye sonra, bakışları boşluğa düşüyor. Çevik hareketlerle arabanın kapısını açıp, biniyor.
Alt dudağımı dişlerken, sıcaklık dudağıma yayılıyor. Dişlediğim dudağım sızı şeklinde kanamaya başlıyor. Ali'nin arabası evden ayrılıyor.
Hipnoza girmiş gibi pencereden dışarıyı seyrediyorum. Hissizleşiyorum.
Ne kadar pencerenin önünde dikildiğimi bilmiyorum. Kendime geldiğim zaman, sersem adımlarla kendimi odanın dışına atıyorum. Daha fazla dört duvar arasında kalamam. Nefes almam gerek.
Benimle konuşmak isteyen Nazlı'yı başımdan savıyorum ve evden çıkıyorum.
Her an takılıp düşecek gibi attığım hızlı adımlar, beni evin yakınındaki sahile getiriyor.
Deniz havası yüzüme çarptığında, duruyorum. Önüme düşen saçlarımı sertçe arkama atıyorum. Hemen dibimdeki banka çöküp, tıpkı az önce odamda yaptığım gibi boş bakışlarla denize bakıyorum.
"Ali bana bunu nasıl yaparsın?"
Sanki karşımdaki deniz, dile gelecek ve hatalarımı yüzüme çarpacak gibi hissediyorum. Suçlarken, suçlanıyorum.
Onunla gitmedim. O da kendine eşlik edecek başka birini buldu.
Kalbim bunu milyon kez inkar etse de, beynimin gazabına uğruyorum. Sol gözümden akan yaş ruju silinmiş dudağıma düşüyor.
Titreyerek, derin bir nefes alıyorum.

ALİ

"Sağol Ali, beni evime kadar bıraktığın için."
Parmaklarımla direksiyonda ritim tutuyorum. Aklım hala pencere başında, üzgün koca gözlerini bana diken güzelde. Pencere güzelinde.
"Önemli değil," diyorum sakince, boğazımı temizliyorum.
İnmek üzereyken kendini durduruyor.
"Sen, bu oyun işinden emin misin? İkiniz de çok üzgün görünüyorsunuz."
Bilmiyorum. Kahretsin ki bilmiyorum.
Sessiz kaldığımı görünce, bacağıma dokunuyor.
"Son iki haftada arkadaş olduğumuz için ben çok memnunum. Sen çok iyi bir insansın. Burada yalnızken, sana arkadaşlık etmeme izin verdin. Eğer o gün barda seni dağılmış halde bulmasaydım, böyle olurmuyduk bilmiyorum ama.."
Selin'in benimle gelmeyişinin ardından soluğu İstanbul'da alışım, kendimi alkole verdiğim günlerden bahsediyor. Bir gün benim yine dağıttığım bir zamanda, yanıma gelip derdimi dinledi. Selin'in yeniden eve geleceğini öğrendiğim zaman da, sevgililik oyunuma katılmayı kabul etti.
Israrcı sessizliğim karşısında pes ediyor. Düşüncelerim ile boğuştuğum anda yanağımda kısacık bir sıcaklık hissediyorum.
"İyi geceler" diyor, yanağıma kısacık bir öpücük kondurduktan sonra. Kendime geliyorum. Duruşumu düzeltiyorum.
"İyi geceler Elif."
Gülümsüyor ve arabadan iniyor. Ben ayrılana kadar evinin önünde bekliyor. Fazla beklemeden yanından ayrılıyorum.
Arabanın camını açıp, sol kolumu camdan sarkıtıyorum. 
Evime gitmeden önce, konağa gitme gibi çılgınca bir düşünce geliyor aklıma. Yapmamam gerekse de, kendime engel olamıyorum.
Eve doğru giden yokuşa girmeden önce arabayı durduruyorum. Gitsem ne olacak?
Dudağımı dişliyorum ve yolumdan geri dönüyorum. Biraz hava alırım diye sahile doğru kırıyorum direksiyonu.
Fakat sahilde hava alma planım, arkası bana dönük şekilde bankta oturan Selin ile son buluyor. Arabadan inmeden onu fark ediyorum. Omuzları düşük, yüzünü ellerinin arasına almış. Ağlıyor..
Kısık sesle bir küfür savuruyorum ve direksiyona vuruyorum.
Aptalsın oğlum sen. Senin yüzünden ağlıyor. Tek bir gözyaşını görmeye dayanamadığın kızı, sen ağlatıyorsun.
Kapıyı açmaya yelteniyorum. Bu sırada kafasını kaldırıyor. Olduğum yerde kalıp hareketlerini izliyorum. Ayağa kalkıyor, saçlarını arkaya savuruyor. Etrafındakilere "Ben güçlü ve dimdik ayaktayım" mesajını, güzel saçlarını arkaya savurması ile veriyor.
Hızlı hızlı adımlarla sahilden ayrılıyor. Gidişini izliyorum. Gidişini izlemekten başka hiçbir şey yapmıyorum.
Kafamı sertçe geriye atıyorum, gözlerimi kapatıyorum.
Yüzlerce duyguyu sanki bir saniyeye sığdırıyorum. Kızgın değil, kırgınım. Ama onu da kırıyorum. Çünkü böyle anlaşabiliyoruz, bu mu?
Gözümün önünden ağlarken dudaklarını birbirine bastırdığı hali bir an olsun gitmiyor.
Aptalsın oğlum işte, diyorum yeniden kendime kızarak.
Hızla arabayı çalıştırıp evime doğru giden anayola kırıyorum direksiyonu. 

Ah Bu BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin