Aptal Elbise

17.2K 790 98
                                    

Hızla yerimden doğruluyorum. Ali de doğrulabilmem için biraz geriye çekiliyor. Sessizce yüzünü inceliyorum, ne diyeceğimi bilemiyorum.

"Ali... Şaka yapıyorsun değil mi? Haluk abi mi yaptı onları?"

Ali sorumu cevaplamak istemiyor, gözlerini kaçırıyor. Elimi yanağına götürüyorum, bana bakmasını istiyorum.

"Evet.." diyor. Sesinde daha önce duymadığım bir derinlik beliriyor. "Evet, o yaptı."

O an sanki dünyalar başıma yıkılıyor. İnandığım yeni güzel dünyamın duvarlarının parçalanışını hissediyorum sanki..

"Annem," diyorum şok etkisinde bir fısıltıyla. Ağzımdan çıkan tek kelime bu oluyor.

Ali omuzlarımı kavrıyor.

"Hayır... Sakın. Bunu annene söyleyemezsin.."

"Ama sana bunu yapan birinden bahsediyoruz!" Elimi telaşla alnıma götürüyorum. "Annemin o adamla evlendiğine inanamıyorum."

Ali, birkaç kez beni hafifçe sarsıyor.

"Selin.. Selin.. Selin! Beni dinle."

Okyanus maviliğine odaklanıyorum.

"Annen bunu öğrenirse, geri dönersiniz. Lütfen iyi düşün.."

"Ama annem.. tehlikede-"

"Hayır hayır.. Birkaç öfke nöbetiydi hepsi bu. Annene çok bağlı. Ona öyle bir şey yapmaz. Buna ben de izin vermem."

Kafam allak bullak oluyor.

"Annene çok iyi davranmıyor mu? Hem.. kötü bir şey olsa annen ona katlanır mıydı?"

Ali'nin sözleri her ne kadar mantıklı olsa da, içim içimi yiyor.

Sonra düşüncelerim annem ve evliliğinden uzaklaşıp, Aliye geliyor. Üstü çıplak olsa da, sırtı dönük olduğu için yaralarını göremiyorum.

"Bunu sana nasıl yapabilir ki?" diyorum. Sesim ağlamaklı çıkıyor. Ali'nin yüzüne acı yayılıyor.

Boynuna sarılıyorum. Kolları ile beni kavrıyor.

"Şimdilik anneme bir şey söylemeyeceğim.." diyorum sakince. Derin bir nefes alıyor.

"Ama sana yeniden bunu yapmaya kalkışırsa, Ali sadece buna teşebbüs ederse bile herkese onun gerçek yüzünü anlatırım."

"Pekala.."

Ali yatağa uzanıyor, ben de ona sokuluyorum. Dakikalarca sessizce duruyoruz. Ben hala duyduklarımı hazmetmeye çalışıyor, annemin ya da bizim başımıza gelebileceklerden endişelenmeye başlıyorum. Saatin kaç olduğunu bilmediğim bir zamanda, Ali'nin düzenli nefeslerine odaklanıyorum. Kafamı hafifçe kaldırıyorum, boynunun üstünden uyuyakalmış yüzüne bakıyorum.

Bunu ona nasıl yapabilir ki? Peki ya Ali? Bunca acı ve sevgisizliğe rağmen, gözlerinde parlayan o umut ışıltısını bir an olsun kaybetmiyor. Yüzüne taktığı mutluluk maskesini düşürmeden, başka hayatlara ilham verebiliyor.

"Haluk kişisi," diyorum fısıltıyla. Sesim tükürür gibi çıkıyor.

'Kalbi kırık küçük bir erkek çocuğunun gözleri var sende.' demiştim hastanedeyken ona. Bu mükemmel kalbi kıranın, Ali'nin hayatındaki en önemli kişi olduğunu bilmiyordum. Nereden bilebilirim ki?
Ali'ye bunu yaşattığı için ondan nefret ediyorum.

*

Kapımı yumruklayan Nazlı'nın sesi ile gözlerimi aralıyorum.

"Selin, kızım öldün mü kaldın mı içerde açsana şu kapıyı!"

Ah Bu BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin