Sizler için seçtiğim, bölümü okurken akışına eşlik edecek güzel parçaları dinlemeyi ihmal etmeyin. İlk parça medyada yok, ikincisi mevcut :)
İyi okumalar💋Duyduklarımı sindirebilmek biraz zaman alıyor. Beynimden bağını koparmış ayaklarım geriye doğru adım atıyor. Sinem gözlerini kırpıştırıyor ve endişe ile saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırıyor.
"Selin, duydukların-"
Parmak uçlarıma kadar sinir hücrelerim sıkışıyor sanki.
"Sen, Melisa ile.. Melisa'nın çevirdiği dolaplardan haberin var mı yani?! Onunla mı birlik oldun?!!"
Yanıma gelip, sinirden parça parça kurduğum cümlelerimi bölüyor.
"Bak, her şeyi anlatabilirim sana.. Ama beni dinlemen gerek!"
Omuzlarımı kavradığı ellerini, sertçe kendimden uzaklaştırıyorum.
"Onun beni kaçırdığını biliyor muydun?! Ali ile beni tehdit ettiğini?"
Sersem hareketler ile başını sallıyor.
"İnanamıyorum.. Benim- benim Ali'ye bunu anlatmam lazım."
Odasından çıkmak için hamle yaptığımda benden hızlı davranıyor ve kapı ile benim arama giriyor.
"Bunun sizinle bir ilgisi yok! Benim tek derdim amcamla!"
Kaşlarımı çatıyorum.
"Anneme de Haluk'un katil olduğunu sen söylemiştin.. Yalan mıydı?! Bizi ayırmak için mi yaptın?"
Duydukları karşısında şaşırıyor.
"Sen Hakan olayını nerden biliyorsun? Annen mi söyledi?"
Dişlerimi sıkıyorum.
"HAYIR AMA BEN DUYDUM!"
Ellerini şakaklarına götürüyor ve derin nefes alıyor.
"Hayır Selin. Sana her şeyi anlatmama izin ver, lütfen. Ali'ye bunu anlatamazsın."
Kafam karışıyor. O da bundan faydalanıp kolumdan tutuyor ve beni yatağına oturtuyor.
"Sana her şeyi anlatacağım. Yemin ederim, tüm gerçekleri anlatacağım. Lütfen önyargılı olma."
Dudaklarımı ıslatıyorum. Kafamı, onun söylediklerini mantıkla dinleyip yargılamak için toparlamaya çalışıyorum.
"Öncelikle, duyduğun yalan değildi. Haluk Mertoğlu, sevgilim Hakan'ın ölümüne sebep oldu ve bunu örtbas etti."
Bunu söylerken zorlanmıyor.
"Neden?" diyebiliyorum sadece. Yani, Haluk'un onun sevgilisi ile ne işi olabilir?
Bu sözüm, onun zorlanmasına sebep oluyor.
"Melisa'nın üvey olduğunu, kendi babasının Halukla ortak olduğunu ve esrarengiz bir şekilde kaybolduğunu biliyorsun."
Ben biliyorum ama benim bunu bildiğimi nasıl biliyor?
Tabii ya. Melisa'nın kirli işlerinin ortağı kendisi..
"Melisa'nın tek derdi, muhtemelen Haluk'un öldürdüğü babasını bulmak ve Haluk'a gereken cezayı vermek."
Susuyor.
"Ben sana bunu sormadım Sinem. Haluk Mertoğlu, neden sevgilini öldürsün?"
Sinem'in gözleri doluyor, bir süre bakışları boşlukta sabitleniyor.
"Bunu yapmak isteyen tek Melisa değildi."
Boş bakışlarla ona bakıyorum. Şuan her ne anlatıyorsa, bir halt anlamadığıma eminim.
"Hakan.. Eski sevgilim.. Melisa'nın öz abisi."
Gözlerim kocaman açılıyor. Sinem de uzun süre tuttuğu gözyaşlarını serbest bırakıyor. Ben şokun etkisinden çıkamadan konuşmaya devam ediyor.
"Ne garip tesadüf değil mi? Mertoğlu ailesinden kurtulmak için Amerika'ya gidiyorum. Orada, beni tam olarak Haluk Mertoğlu'nun pis işlerine alet edecek adama aşık oluyorum."
Yanağında sabit duran gözyaşını eliyle siliyor.
"Peki, Hakan senin onun yiğeni olduğunu bilmiyor muydu?"
Omuz silkerken gülümsüyor. Yeniden gözyaşları yanağını ıslatıyor.
"Biliyordu. Zaten benimle yakınlaşmasının sebebi bile amcam yüzündenmiş. Onun hakkında daha çok bilgi sahibi olmak için.. Bunları sonradan öğrendim. Ama aşkın nasıl bir şey olduğunu en iyi bilenlerden biri belki de sensin Selin. Aşık oldum ona. O da bana oldu.."
Onu böyle görmek, ne olursa olsun içimi eziyor.
"Haluk, onu öğrendi. Buna eminim. Onu öğrendi ve ortadan kaldırmak istedi. Çünkü Hakan çok yaklaşmıştı.."
Gözlerimi kırpıştırıyorum.
"Neye çok yaklaşmıştı."
Elini dizimin üstüne koyuyor.
"Haluk Mertoğlu'nun tüm varlığını kaybetmesini sağlayacak gizli işleri, evrakları. En başından beri Hakan bunun peşindeydi. Şimdi Melisa'nın yaptığı gibi. Eğer başarırsa... başarırsak.. Mertoğlu ailesi tüm mallarını kaybedebilir."
Bunu nefretle ve soğukkanlılıkla söylemesi, kanımı donduruyor.
"Ama sen de bir Mertoğlu'sun. O senin de mirasın.." diyorum sanki Mertoğlu ailesinin avukatı gibi.
Gözlerini kaçırıyor.
"Umrumda değil. Onlara ait hiçbir şey istemiyorum. Benim değer verdiğim tek şey, onlar yüzünden yok oldu. Haluk yüzünden. Şimdi ben de onun tek değer verdiği şeyi, mal varlığını yerle bir edeceğim."
Alt dudağımı kemiriyorum. Sersemce ayağa kalkıp olduğum yerde gezinmeye başlıyorum.
"Melisa sizi bu işe sokarken benim haberim yoktu. Sizi hep bu işten uzak tutmak istedim. Uzun zamandır Melisa'nın sizi rahatsız etmemesi de bu yüzden."
Aldığım nefesimi yavaşça burnumdan dışarıya veriyorum.
"Mertoğlu ailesinde değer verdiğim şeylerden biri de Ali ve Savaş. Onlara zarar verecek bir şey yapmam."
Gezinmeye ve az önce duyduklarımı mantığa oturtmaya çalışıyorum. Ayağa kalkıyor ve elimi tutuyor.
"Bunu Ali'ye söyleyemezsin."
Tek kaşım kalkıyor.
"Neden? Seni durdurur diye mi?"
Başını olumsuz anlamda sallıyor.
"Haluk'un ona ne yaptığını biliyorsun. Bir de babasının katil olduğunu öğrenirse yıkılır. O zaman Ali'den kalan parçaları biz bile toplayamayız."
Omuzlarımı dikleştiriyorum.
"Ben yapabilirim. Daha önce Ali'nin yaralarını saran bendim."
"Ama şimdi onun hayatında değilsin. Değil mi?"
Bu cümlesi beni yıkıp geçiyor. Beynim içinde bulunduğum ikilem ile uğuldamaya başlıyor.
"Bunu gizli tutman gerek Selin. Benim için değil. Ali için."
Karnım kasılıyor, ellerim terliyor. Belki de sonradan pişman olacağım kararı verirken, dolu olan gözlerine bakıyorum.
"Tamam," diyorum düz bir sesle.
"Ali öğrenmeyecek. En azından şimdilik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ah Bu Ben
Fiksi PenggemarOkyanus gözlü çocuk ve onun yaralarını sarmaya hazır güzeller güzeli bir kız. Herkes yaralarını iyileştirmek ister, birçoğu bunu başaramaz. Ama onlar birbirine sahipler. Kalbi kırık küçük bir erkek çocuğu ile acı çeken küçük kızın hikayesi.