Biranda ne olduğunu anlayamayan Yuri şaşkınlıkla yüzüne kapanan telefona bakarken 'Ah, olamaz' dedi, farklı yerlere çekilmeye müsait saçma sapan bir cümle kurmuştu. Oyalanmadan Jeong'un ofisine gitti, zaten Jeong da o sırada gömleğini değiştirmiş çıkıyordu. Karşında Yuri'yi görünce şaşıran Jeong 'Ne oldu?' diye sordu, yetişmesi gereken bir toplantı vardı.
Gözlerini elindeki telefona dikmiş ne yapması gerektiğini düşünen Yuri ise, Yuhwa'nın aradığını söyleyip söylememesi gerektiğini düşünüyordu. En sonunda 'Telefonunu düşürmüştün Jeong'
'Öyle mi, teşekkür ederim' diyerek gülümseyen Jeong telefonu Yuri'nin elinden kapıp asansöre yönelmişti ki, Yuri'nin sözleriyle duraksadı
'Bayan Yuhwa aradı'
'Şimdi mi?' diyerek heyecanla telefonuna bakan Jeong 'Bir şey söyledi mi?'
'Şey aslında, seninle görüşmek istediğini söyledi ve bende gömleğini giydikten sonra seni arar dedim.' Başını eğip 'Sanırım yanlış anladı'
Gözleri kocaman olmuş bir şekilde Yuri'ye bakan Jeong 'Kahretsin' dedi. Zaman kaybetmeden Yuhwa'yı aradı fakat karşıdan gelen ruhsuz ve metalik "Aradığınız kişiye şuan ulaşılamıyor..." sesini duyunca telefonu kulağından indirip sıkıntıyla söylendi. Toplantıdan sonra tekrar deneyecekti
Öte yandan o hastane koridorunda duvarlar üstüne üstüne geliyormuş gibi hisseden Yuhwa, ne bir doktorla konuşabilmiş ne de Jeong'u aklından atabilmişti. Duvarın dibinde elleriyle yüzünü kapatıp aklını toplamaya çalışıyordu ama biranda duyduğu sesle ayağa kalktı. Ağlayarak gelen Hye Siwon'un bulunduğu odaya girmek istiyordu, sonuçta hemşireydi ancak izin verilmedi. Kendi acısını geri plana atıp Hye'nin yanına gelen Yuhwa 'Sakin ol' dedi hıçkırıklarla ağlayan genç kadının omzuna elini koyup 'O iyi olacak'
Hye kıpkırmızı olmuş gözleriyle 'Yuhwa, kalbim acıyor dayanamıyorum. Onun yanında olmam gerekiyor' diyerek Yuhwa'nın boynuna sarıldı 'Ben... Ben çok korkuyorum. Ona bir şey olursa dayanamam, Yuhwa yaşayamam' dedi fırtına da sığınacak bir liman bulmuş gibiydi.
'Anlıyorum ama sakın korkma. Biliyorsun o güçlü bir erkek kıytırık bir mermiye mi yenilecek?' Yuhwa dimdik durmuş kendisine sarılan Hye'ye destek olmaya çalışıyordu onun çektiği acıyı tahmin edebiliyordu, aşık olduğu adam orda acı çekerken hiçbir şey yapamamak... Bu bir kadını mahvetmek için yeterliydi. 'Ağla' dedi Hye'nin saçlarını okşarken 'Ağla ki, Takım Lideri Choi uyandığında gülümseyerek bakabilesin gözlerine''Peki' dedi genç kadın, zaten ağlıyordu. Gözyaşları Yuhwa'nın omzunu ıslatırken 'Teşekkür ederim fıstık' diye fısıldadı tıpkı Siwon'un ona hitap ettiği gibi 'Nasıl bu kadar güçlü durabiliyorsun bilmiyorum ama o gamzeli yakışıklı tatlı lanet polisin kardeşi olduğun belli oluyor'
Zorda olsa gülümseyen Yuhwa ne diyeceğini bilemedi. Güçlü olmak zorundaydı, zaten kalbi çoktan buz tutmuştu en azından kalbi hala sıcacık olanlara yardım etmeliydi. Sevdikleri söz konusuyken kendi çekeceği acıyı düşünmez onların iyiliği ve huzuru için gerekeni yapardı, tıpkı bir "kraliçe" gibi. Zaten Ken'den de yine onun için ayrılmıştı. Sevdiği adamı en kendisine en ihtiyaç duyduğu zamanda bırakıp gitmişti, sadece onun yaşamaya devam edebilmesi için...
Yuhwa tam Hye'nin ellerinden tutup duvara sabitlenmiş mavi bekleme koltuklarına oturturken odadan çıkan doktoru görünce iki kadın da ayağa fırladı. Hye sormaya cesaret edemediği için Yuhwa sözü aldı 'Choi Siwon'un durumu nasıl?'
'Hayati tehlikesi yok kurşun kalbinin yakınında değildi, omuz kemiğine de gelmediği için çok hasar yok, biraz kan kaybetmişti onu da 1 ünite kanla telafi edebildik. Yaptığımız operasyonla da kurşunu çıkardık, hasta şimdi iyi ve zamanı gelince göreceksiniz' diyerek elini Hye'nin omzuna koyan 40larının sonundaki dikdörtgen gözlüklü doktor, geçmiş olsun dileyip ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz İçindeki Aşk [Tamamlandı]
General Fiction•Her şeyin doğrusunu bilen güçlü bir kadın. Asla düşünmeden, hesap yapmadan hareket etmez. • Her şeye sahip olan ama ne yapacağı hiç belli olmayan serseri mayın bir adam. Bir sonraki adımının ne olacağını ise kimse hesaplayamaz. •Ve kaderle satranç...