Sofradan kalkan Jeong, bir kaç adım attıktan sonra durdu sırtı Yuhwa'ya dönük bir şekilde 'Sanırım...' dedi hafifçe boğazını temizledikten sonra devam etti 'Sanırım, konuşmamak ikimiz için de en huzurlusu oluyor'
Jeong'un bu sözleriyle Yuhwa'nın o ana kadar yaşadığı tüm mutluluk buhar olup uçmuştu.
Yüzüne yayılan acı bir gülümseme ile birlikte 'Haklısınız, birbirimiz için görünmez olduğumuz sürece bir tatsızlık yaşanmayacaktır. Bu arada...' dedi söyleyip söylememek konusunda hala tereddüt ediyordu 'Sabah haddimi aştım, size sesimi yükseltmemeliydim, özür dilerim'
Haklı olsa dahi özür dilemek Yuhwa'nın en büyük silahıydı çünkü biliyordu ki karşısındaki kişi eğer biraz adalet duygusuna sahipse bu özür altında ezilecekti nitekim şuan öylede oluyordu.
Jeong aniden gelen bu özre şaşırsa da daha çok kendini kötü hissetmişti. Hızla odasına çıktığı için de karısının gözünde biriken yaşları görmemişti. O yaşların akmaması için başını yukarı kaldıran Yuhwa, kendini zor tutuyordu. Ağlamasını tutmaya çalıştığı her an gibi gözleri yanıyor ve boğazı ağrıyordu, boğazına takılan kötü hisle birlikte öksürünce göz yaşları da hapishaneden kaçmak için fırsat bekleyen mahkumlar gibi Yuhwa'nın yanaklarından aşağı kaymışlardı işte.
Sinirle gözyaşlarını silen Yuhwa "Çok kötüsün Jeong, çok kötüsün!" diye söyleniyordu "Beni üzmek bu kadar mı hoşuna gidiyor!"
Çantasında ki çikolataya uzanan Yuhwa bir yandan ağlıyor öbür yandan da ağladığı için kendine kızıyordu. "Pislik şey! Yüzün ne kadar güzelse kalbin de o kadar acımasız!"
Sabah olduğunda birkaç saatlik uykuyla uyanan Yuhwa hala bitkin hissediyordu kendini.Öte yandan Jeong ise çalışma odasında gece geç saatlere doğru masanın üstünde uyuya kalmıştı. Sabah her yerini saran ağrıyla uyandı, kendini hasta hissediyordu. Hafif bir şarkı mırıldanarak odasına gidip üstünü değiştirdi neyseki bugün çok işi yoktu. Dışarı çıktığında gördüğü kişiyle şok olmuştu, bu ne cüretti böyle!
Hissettiği kızgınlığı saklamaya çalışarak, arabasına yaşlanmış ıslık çalarak Yuhwa'yı bekleyen Siwon'un yanına gitti.'Boşuna beklemeyin Memur, Yuhwa çoktan çıktı' diyerek yalan söyledi, açıkçası bundan hiçte rahatsız değildi.
Siwon bir süre Jeong'un tavırlarını inceledi onu rahatsız eden bir şey vardı 'Nasıl oluyor da hala Yuhwa'nın adını ağzına alıyorsunuz.'
'Asıl siz kim oluyor da evli bir kadınla bu kadar rahat zaman geçirebileceğinizi sanıyorsunuz'
'Bana bak!' diye Jeong'un yakasına yapışan Siwon 'Sen evli olduğun halde başka kadınlarla fingirderken Yuhwa'yı hiç düşünmemiştin ama!' Siwon hala o olayın sinirini atamamıştı üstünden eğer görev için şehir dışında olmasa gelir o gün Jeong'un kemiklerini eline verip o ukala suratını dağıtırdı. 'Eğer bir daha Yuhwa'yı üzersen! Ona saygısızlık yaparsan! Yemin ederim o sahip olduğun gökdeleni kafana yıkarım'
Jeong, Siwon'un tehditlerinden korkmamıştı ama ciddi olduğunu anlaması çok sürmedi. Sert bir hareketle Siwon'un yakasındaki ellerini sökerken 'Kendini ne sanıyorsun sen! Kimsin!'
Bu sözlerle iyice sinirlenen Siwon zorlukla tuttuğu balyoz gibi yumruğunu Jeong'un suratına geçirirken 'Ben kimmiyim? Ben Yuhwa'nın her şeyiyim!' dedi gözlerinden ateş çıkıyordu.
Yediği yumrukla yere düşen Jeong, elinin tersiyle ağzından akan kanı silip hızla ayağa kalktı ona karşılık vermek isterken, Siwon'un telsizinden gelen "Tüm ekiplerin dikkatine 14. bölgede silahlı çatışma iki polisimiz yaralı derhal takviye gerekmektedir" anonsuyla havaya sıktığı yumruğunu indirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz İçindeki Aşk [Tamamlandı]
General Fiction•Her şeyin doğrusunu bilen güçlü bir kadın. Asla düşünmeden, hesap yapmadan hareket etmez. • Her şeye sahip olan ama ne yapacağı hiç belli olmayan serseri mayın bir adam. Bir sonraki adımının ne olacağını ise kimse hesaplayamaz. •Ve kaderle satranç...