Yuhwa üstünde hissettiği gölge yüzünden gözlerini açtığında karşısında Jeong'u görünce nutku tutulmuştu ama daha gördüğü şeyin rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu kavrayamadan Jeong'un üstüne düşmesiyle 2. bir şok dalgasına daha kapıldı.Zorlukla kendini toparlayıp Jeong'u üstünden iten Yuhwa, yatakta doğrulmuş oturuyordu. Elini kalbinin üstüne koyup derin bir nefes aldı 'Ne işiniz vardı orda?'
'Şey ben...' Jeong telasla gözünü etrafta gezdirdikten sonra 'Ben saate bakacaktım' dedi, gözleriyle Yuhwa'nın yanında duran küçük beyaz saati işaret edip
Yuhwa inanmadığını belli eden gözlerle Jeong'a bakıp 'Telefonunuzun zaten saati yok mu?' diye üsteledi. Normal bir anda olsa durumu hemen anlar ve daha ileriye gidilmemesi için hemen uzaklaşırdı ama sabah sabah daha afyonu patlamamıştı bu yüzden düşünmeden konuşuyordu.
Jeong ise bu sefer fena yakalandığını fark edip hemen bir çıkış yolu aramaya koyuldu. Bir anda sağ eliyle sol bileğini tutup acı çektiğini belli eden inleme türü bir ses çıkardı. Yuhwa dehşetle açılmış gözleriyle Jeong'a baktı 'Bir şey mi oldu?' dedi elini tutarak
Jeong kendini geri çekip 'Yok bir şey, önemli değil. Biraz sızlıyor o kadar' dedi sanki çok acıyormuş da saklamaya çalışıyormuş gibi... Evet eli kayınca canı yanmıştı belki ama anlık bir şeydi ve hemen geçmişti şimdi ise aklına gelen bu küçük acısı onun kurtuluşuna neden olmuştu. Tek yapması gereken biraz daha abartmaktı o kadar.
Yuhwa 'Yinede bir bakayım' dedi uzanıp elini tuttu. Hafifçe bileğinin etrafına dokunup bir sorun olup olmadığını anlamaya çalışıyordu 'Ciddi bir şey yok gibi duruyor ama yinede saralım en azından rahatlar' dedi ve ayağa kalkıp banyoya gitti orda sargı bezi gördüğüne emindi.
Yuhwa gittikten sonra "Pis cadı! Yine en can alıcı noktada işi bozdu!" diye söylendi neden bir kadını öpmek için bu kadar uğraşıyordu ki¿
Çok geçmeden elindeki sargı beziyle gelen Yuhwa çok abartmadan bileği sardıktan sonra işini bitirmek üzereydi, o sırada Jeong boşta kalan eliyle Yuhwa'nın saçını düzeltmek isteyince hiç beklemediği bir şeyle karşılaştı. Kendini geri çeken Yuhwa, Jeong'un dokunmasına izin vermemişti. Aslında uyku sersemliğini üstünden atar atmaz Jeong'un gerçekte saate bakmak istemediğini fark etmişti hatta bu bileğim acıyor sözü bile numara olabilirdi. Bunu fark edince kendi aptallığına kızdı. Neden hemen gitmesi gerekirken, boş boğazlık edip daha da büyütmüştü ki?
Öte yandan Yuhwa'nın bu hareketi Jeong'u çok kızdırmıştı. Kendisi lütfedip de bir kadına dokunacak fakat o kadın bunu istemeyecekti, öyle mi? Bu ne cüretti böyle! Kesinlikle kabul edilemezdi.
Yuhwa, Jeong'da ki bu değişimin farkına varmıştı ancak nedenini anlayamadı bir anda ne olmuştu da Jeong'un gözbebeği koyulaşmış ve çenesindeki çizgi gerilmeye başlamıştı? Ama yinede sormaya cesaret edemedi, zaten daha demin karşılaştığı durum dolayısıyla onun gözlerine bakmaya çekiniyordu. Tutması için avuç içini de sarıp ayağa kalktı 'Sanırım bitti'
Buz gibi bir ifadeyle teşekkür eden Jeong, Yuhwa'ya aldırmadan giysi odasına giderken t-shirtünü çıkardı. Bir anda Jeong'un Yunan heykelleri gibi heybetli vücuduyla karşılaşan Yuhwa, kafasını başka tarafa çevirecek iradeyi kendinde bulamıyordu. "Bu kasları yapmak için çok uğraşmış olmalı" diye düşündü.
Yuhwa'nın bakışlarını üzerinde hisseden Jeong, buna hiç şaşırmadı. Kadınlar böyle şeyleri hiç kaçırmazdı. Ama memnun da olduğu söylenemezdi aslında alışmıştı bu duruma kadınlar tarafından hep beğenilirdi. Siyah takımını giydikten sonra içeri geldiğinde Yuhwa'nın çoktan çıkmış olduğunu gördü, elindeki sargıya bakıp yumruğunu sıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz İçindeki Aşk [Tamamlandı]
General Fiction•Her şeyin doğrusunu bilen güçlü bir kadın. Asla düşünmeden, hesap yapmadan hareket etmez. • Her şeye sahip olan ama ne yapacağı hiç belli olmayan serseri mayın bir adam. Bir sonraki adımının ne olacağını ise kimse hesaplayamaz. •Ve kaderle satranç...