Jeong oturdukları kafede karşısına Yuhwa'yı almış aklından geçenleri dökmek adına söze başlamıştı "Bence artık yalnızken bile gerçek bir evli çift gibi davranmamızın zamanı geldi" diyerek bir çırpıda eteğindeki taşları döken genç adam cadı kadından gelecek cevabı beklemeye koyuldu.
"Nasıl?" Diye şaşkınlığını belirten Yuhwa, şokun boyutunu belirten ses tonuna engel olamamıştı. Hemen ardında bir de Jeong'un elini tutmasıyla ikinci bir şok dalgasına daha kapıldı
Genç adam sinsi bir şekilde gülerek "Duydun işte, normal evli çiftlerin yaptığı şeyleri yapalım. Beraber zaman geçirelim, eve gelince birbirimizle konuşalım aynı yatakta yatalım"
"Ne!?"
Bir anda panikle ayağa kalkan Yuhwa Jeong'un gülmesine neden olmuştu. Sakinleştirmek için ayağa kalkıp onu tutmak isteyen genç adam hić beklemediği bir şekilde Yuhwa'nın engeliyle karşılaşmıştı. İki elini de havaya kaldırıp öne doğru uzattı "Tamam, tamam... Şuan için yataklarımızın ayrı olması daha akıllıca sanırım ama onun dışında pek de kötü bir fikir değil ha, ne dersin?" Jeong'un suratı bir anda şirin küçük bir çocuğun suratına dönüşmüştü Yuhwa'nın hala temkinli olduğunu görünce daha fazla rezil olmamak adına ciddileşip "Ne var yani sadece şakaydı" dedi tekrar kalktığı koltuğa otururken. Ukala kadın yine bozmuştu havasını.
O sırada karşısındaki adamı kuşkuyla süzen Yuhwa yine de hemen gevşemeyip "Ben de öyle tahmin etmistim" dedi ve ardından oturup kahvesinden bir yudum aldı. Temkinli olmakta yarar vardı.
Yuhwa'nın bu kesin itirazına içten içe sinirlenen Jeong 'Ben reddedilecek biri değilim' diye söyleniyordu.
"Ee?Ne düşünüyorsun sence de uygun mu?"
"Siz... Siz ciddi olamazsınız"
"Tabi ki ciddiyim" diyerek kaldırdığı fincanı tekrar yerine koyan Jeong sağ işaret parmağını fincanın sağına, sol işaret parmağını da fincanın soluna koyup iki düz çizgi çekti. Ellerini kaldırmadan Yuhwa'ya dönüp "Önceden tıpkı bu çizgiler gibi iki farklı hayatımız ve kaderimiz vardı. Sonra birgün bu iki çizgi..." dedi ve iki parmağını masanın üstünde çapraz götürüp yakınlaştırdı, "Biz hiç anlamadan biranda birleşti."
Yuhwa'nın gözlerinin içine bakan Jeong bir süre dalıp gitse de sonra tekrar toparlanıp devam etti."Tabi biz bu birleşmeyi kabul etmedik ve hala sanki iki farklı kaderimiz varmış gibi davranmaya çalıştık ama senin de fark ettiğin gibi bu durum elimizde patladı dahası bizi yani... en azından beni büyük hatalara sürükledi"
Jeong böyle söyleyince kendini kötü hisseden Yuhwa kocasının elini tutup gözlerine baktı "Siz hep mükemmel oldunuz" dedi onu asla peşin peşin suçlamayacağını bilmesini istiyordu.
"Teşekkür ederim"
Derin bir nefes alan Jeong devam etti, "Yani söylemeye çalıştığım şu; biz kaderimizi görmezden gelmeye çalıştıkça o bizi daha çok zorladı bunun olmasını engellemek için yapmamız gereken şeyi yapalım ve evliliğin getirdiği sorumlulukları yerine getirelim. Bir evliliğin sorumluluğunun alınması için illa tarafların birbirine aşık olması mı gerekmiyor değil mi?"Yuhwa durdu kahvesinden ufak bir yudum alıp gözlerini fincandan ayırmadan, "Bunu istediğinize emin misiniz?" diye sordu. İtiraf etmek gerekirse teklifi anlamıştı ve makul bulmuştu
"Tabi ki emini sonuçta diğer türlü de denedik ve çok yıprandık. Şimdi sen söyle kararını, kabul ediyor musun?"
Gülümseyen Yuhwa kendini evlilik teklifi almış gibi hissetmişti, "Peki, nasıl isterseniz" dedi uzlaşmacı bir ses tonuyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz İçindeki Aşk [Tamamlandı]
General Fiction•Her şeyin doğrusunu bilen güçlü bir kadın. Asla düşünmeden, hesap yapmadan hareket etmez. • Her şeye sahip olan ama ne yapacağı hiç belli olmayan serseri mayın bir adam. Bir sonraki adımının ne olacağını ise kimse hesaplayamaz. •Ve kaderle satranç...