Bir anda kaçtığı adamı karşısında gören Yuhwa sertçe yutkundu, lanet olası kocası çok zekiydi! Büyük hasar veren bir hücumun ardından daha Yuhwa'nın toparlanmasına izin vermeden ikinci kez taarruza geçiyordu. Ve Yuhwa'nın değil sathı müdafa, hattı müdafa yapacak bile gücü yoktu. Geri çıkmayı denedi ancak arkadaki ahjusshiye çarptı, bu sırada Jeong Yuhwa'nın kaçmaması için daha sıkı kavradı karısını "Evet, bana kızgınsın. Tamam, benden nefret ediyorsun ve hayatından çıkıp gitmemi istiyorsun"
"Doğru bildin!" Sinirlenen Yuhwa Jeong'un taktiğini kullanacaktı, bu ne miydi? Tabi ki taktiksizlik. Jeong olduğu gibi davranıyordu. O an ne hissediyorsa, içinde ne fırtınalar kopuyorsa aynısını yansıtıyordu karşı tarafa ve karşı taraf onun kadar güçlü olamadığı için bu yoğun duygu bombardımanında ağır hasarla çıkıyordu. Kocasının elinde bulundurduğu silah ne Pentagon, ne Mossad, ne de Pyongyang tarafından geliştirilebilmişti. Bu kimyasal -daha doğrusu duygusal- silah sadece kocasında vardı ve kendisine karşı kullanmaktan hiç çekinmiyordu. Bir iki durak boyunca hiç konuşmadılar, gerçi ikisi de bu durumdan memnundu fakat Yuhwa çok yorulmuştu ve başını Jeong'un göğsüne yaslamamak için kendini geri çekip kastığından boynu ağrımaya başlamıştı.
Eşinin kulağına eğilen Jeong "İnat kötü bir özelliktir, çoğu kişinin olmadık yere arasını bozar biliyorsun öyle değil mi cadı?"
"Onursuz olmak daha kötü bir şeydir, Kim Jeong Hoon. En sonunda benim gibi fahişe damgası yemek de muhtemel olabilir"
Genç adam gözlerini devirdi, "Seni cadı! Bu sözleri beni üzmek için söylüyorsun öyle değil mi? Akıllı bir kadınsın ve daha o sözler ağzımdan çıkar çıkmaz söylemek istediğimin asla görünen şey olmadığının farkındasın. Ama yine de bana ceza vermek için kaybetme korkusuyla kurduğum o cümleyi bana karşı kullanıyorsun" durdu. Sözlerini bitirdikten sonra Yuhwa'nın yanağına bir öpücük kondurmak için eğilmişti ki kadın hemen farkedip kendini geri çekti. Sinirle,
"Hıh! Kaybetme korkusuymuş. Kim Jeong Hoon aptal bir fransızı kıskanacak öyle mi? Komikmiş!""O aptal benim kraliçeme göz dikmişse tabi korkarım!" O sırada Yuhwa'nın bakışlarındaki parlaklığı gören Jeong kırdığı potu fark etti "Şey... Yani cadıma göz dikmişse diyecektim" diye çevirmeye çalıştı ama duyan duyacağını duymuştu zaten.
"Ya öyle mi? Ben de bir an farklı bir şey söyledin sandım"
Çenesini kaldıran Jeong "Sana öyle gelmiş!" dedi yakalanmamak için bakışlarını kaçırıp "Hem konuyu dağıtma gülümsemeni görmeye çalışıyorum şurada! Konsantrasyonumu bozdun ne diyeceğimi unuttum"
"Benim gibi ahlaksız bir kadın için ne diye uğraşıyorsan? Üstelik hiç düşünmeden kırdıktan sonra"
Yuhwa'yı daha sıkı kendine çeken Jeong elinde olsa içine alacaktı "Seni kötü kalpli cadı, neden böyle konuşup beni üzüyorsun? Asla öyle şeyler söylemek istemedim, sadece o aptal yüzünden kurduğun cümlenin saçmalığını göstermek içindi. Hem sen benim hayatıma girmiş en değerli kadınsın Yuhwa, inan bana"
"Tabi evet"
Sözlerine güvenilmemesine sinirlenen Jeong kaşlarını çatıp, "Yah! Benim için değerli olmasan neden burda olayım söylesene!? Neden peşinden koşup da, bir Range Rover ile evime gitmek yerine sıkış tıkış bir metroyla hiç bilmediğim bir yere gitmek isteyeyim? Söylesene!"
Artık yorulan Yuhwa, güçlü durmaya çalışmayacaktı "Bilmiyorum Kim Jeong Hoon, inan bana hiçbir şey bilmiyorum"
"Benim için önemli olduğunu bilmen yeterli" Jeong karısını rahat bırakıp elini çekti belinden. Belli ki düşünmeye ihtiyacı vardı ancak hiç beklemediği bir şey oldu. Kollarını Jeong'un beline saran Yuhwa başını onun göğsüne yaslayıp kalp atışlarını dinlemeye başladı içinde büyük bir ağlama hissi vardı. Son iki gündür kocasına çok ihtiyacı vardı ama sanki Jeong gökyüzündeydi. O kadar uzaktı ki şimdi yakalamışken bırakmak istemedi, normal bir kadın gibi eşinden destek almak istiyordu. Onun sayesinde ayakta durup, gözyaşlarını özgürce akıtabilmek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz İçindeki Aşk [Tamamlandı]
General Fiction•Her şeyin doğrusunu bilen güçlü bir kadın. Asla düşünmeden, hesap yapmadan hareket etmez. • Her şeye sahip olan ama ne yapacağı hiç belli olmayan serseri mayın bir adam. Bir sonraki adımının ne olacağını ise kimse hesaplayamaz. •Ve kaderle satranç...