52 // fiance

4.8K 252 78
                                    

Justin Bieber

"Beyaz kıçının yanmasını istemiyorsan odama gel, Bieber!"

Bay Wilson'ın odasından gelen boğuk bağırışıyla oturduğum yerde istemsizce zıpladım. Bu adamdan ciddi anlamda nefret ediyorum. Sıkıntıyla nefesimi vererek sandalyeden kalkıp hızlı adımlarla Bay Wilson'ın odasının önüne geldim, kapıyı birkaç kez tıklattım. İçeriden onay verdiğini belirtircesine bir ses geldiğinde kulpu çevirerek odaya girdim.

Daha "Bay Wilson," bile dememe izin verilmeden suratıma yediğim bir dosya ile araladığım dudaklarımı geri kapattım. Yere düşmekten son anda kurtardığım dosyayı elime alırken Bay Wilson'ın yine sesini yükseltip, "Bir işe yara ve şu dosyayı incele." demesiyle tek kelime etmeden odadan geri çıkıp andropoza girmiş Bay Wilson'ın kırmızıya dönüşmüş suratını arkamda bıraktım.

Tekrardan masaya doğru ilerlemeye başladım, tam sandalyeye oturacağım sırada sarışın bir kadının benim yerime oturmasıyla olduğum yerde durdum. Aslında sarışından kastım, dip boyası gelmiş Savanna'ydı. Oflayarak ellerimi belimin iki yanına yerleştirdim ve ondan cevap beklercesine onunla gözlerimizi birleştirdim.

"Ne istiyorsun?" diye sordum kaba bir şekilde. "Eğer duymak istediğin Lydia ve benim ayrılığımsa, fazla geriden geliyorsun." İnce kaşları öfkeyle çatıldı. Üst üste attığı bacaklarını yere indirdikten sonra ayağa kalmasıyla sandalyemi geri çekip eski yerime oturdum.

Bu kadından da cidden nefret ediyorum.

"Sadece eski arkadaşımı ziyaret etmek istedim, hepsi bu. Ve ayrıldığınızı bilmiyordum," dedi masada duran atıştırmalıklardan ağzına birkaç tane atarken. Yine masanın üzerine oturmuştu. Tam karşıma denk gelen göğüslerine bakıp gözlerimi devirdim.

"O gün aptal yalanının bizi ayırabileceğini düşündün ama tebrikler sürtük, yanıldın," Küçük bir kahkaha attığımda Savanna'nın suratında ki ifade gittikçe bozulmaya başlamıştı. Onunla -ya da göğüsleriyle mi demeliyim?- ilgilenmeyerek önümde duran dosyaya geri döndüm.

Yüzümde hala barınmaya devam eden ve yaralarımdan geriye kalan kırmızılıklara dokunmaya çalışmasıyla elini sertçe geriye ittim. Bana dokunması bile beni iğrendiriyordu. "O küçük kızı tercih ettiğine inanamıyorum." derken masadan indi ve ayağını hızla yere vurdu. Tekrardan dudaklarımdan dökülen kıkırdamayı duduramadım.

"Çünkü benim kızım, kalbime dokunabiliyor; sen ise sadece penisime dokunabiliyorsun." dememle tekrar ayağını yere vurduğunu işitmem bir oldu. Yanımdan hızlıca ayrıldığını tok bir ses çıkartan topuklularından anlamıştım. Savanna'nın gitmesinden çok geçmeden gözlerim, kolumdaki saate kaymıştı: 23.01. Siktir. Bugün Lydia, İngiltere'de ki işlerini halledip buraya gelecekti. En son konuştuğumuzda uçağa bindiğini söylüyordu ve eminim ki çoktan buraya gelmişti. Büyük ihtimal benim evime gitmişti. Yani, öyle tahmin ediyordum. Zaten yedek anahtar posta kutusunun içinde olduğu için kolaylıkla eve girebilmiştir.

Tabi Lydia'nın geleceği benim aklımdan tamamıyla çıkmıştı ve saatlerdir burada pinekliyordum.

*

"Bebeğim?" diye seslendim ayağımla kapıyı kapatmaya çalışırken. Evin içerisi karanlıktı fakat Lydia'nın ayakkabılarının burada olduğunu fark etmemle evin içinde bir yerlerde olduğunu anlamıştım. Bay Wilson'ın bana verdiği dosyayı Nate'e bırakıp buraya hızlı bir biçimde gelmeye çalışmıştım, umarım Lydia uyumuyordur. Ayakkabılarımı tekmeleyerek çıkardıktan sonra elimde ki market poşetini masanın üzerine bırakarak pizza kutusunu da yanına koydum. Eve gelirken buzdolabında hiçbir şey olmadığı aklıma dank edince ve Lydia'nın acıkmış olabileceğini de düşünüp yiyecek bir şeyler almıştım.

good night miss. terryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin