Günlerdir mutlulukla açamadığım göz kapaklarım ilk kez açılmak istercesine kıvrılmışlardı. Birkaç kez sağa sola dönüp gerindim. Sağ tarafıma attığım elim sert bir bedene çarpmıştı. Dikkatsizliğim yüzünden içimden kendimi tokatladım ve elimi geri çektim. Görüş açımın iyice güzel olması için ovuşturduğum gözlerim kapanmak için bana ihanet ediyorlar gibiydi.
Saat kaçtı bilmiyordum ama güneş çoktan gökyüzündeki yerini almış görünüyordu. Bacağının birini benim bacaklarımın arasına geçirmiş olan Justin'e baktım. Fazla delice uyuduğu kesin bir şeydi.
"Justin," Diye seslendim, ona doğru dönüp kolumu beline dolarken. "Bebeğim," Belinde duran elim tekrar yer değiştirmek isteyerek Justin'in yanağına gitmişti. Aralık dudaklarına dokunduğumda istemsizce gülümsemiştim. Onu uyurken izlemeyeli uzun zaman olmuştu. Hele o sabah kalktığındaki saf ifadesi... Tamamiyle dünyanına en şirin şeyi bu olsa gerek.
"Efendim?" Dedi boğuk sesiyle. Adem Elmasına parmaklarımın ucuyla dokundum. Dudaklarında yarım yamalak bir gülümseme belirmişti. Kıkırdadı ve göz kapaklarını zorlayarak açık kahverengi gözlerini sergiledi. Şişkin gözlerini gördüğüm an içimden yine gülmek gelmişti. Yanağını öptüm ve elimi omzuna yerleştirdim.
"Geç kalacaksın," Yarı açık gözlerini kırpıştırdı ve bir şeyler mırıldandıktan sonra bir küfür savurdu. Kolunu diğer tarafına götürerek telefonu eline alarak saate baktı. Hızlı doğrulduğunda kolum sıcak çarşafın üzerine düşmüştü. Penguen gibi hareket etmesi üzerine kahkahayı basıverdim. Bir yandan giyinmeye çalışırken bir yandan da anlamsızca bakıyordu.
"Penguen gibi görünüyorsun." Elinden tuttum ve onu üzerime çektim. Yarış ağız sırıtarak elindeki atletini yan tarafa bıraktı ve ellerini belime yerleştirerek dudaklarını dudaklarımla birleştirdi. Çıplak sırtında gezdirdiğim ellerim yüzünden olmalı ki tüm bedeni ürpermişti.
"Beni zorlamamalısın," Dedi beni bir kere daha öptükten sonra.
"Pekala, pekala." Doğruldu ve bacaklarını iki yanıma koyarak ağırlığını vermeden karnıma oturdu. Atleti elime alarak onun başından geçirdim ve uçlarını düzelttim. Üzerimden kalktı ve ardından telefonuyla cüzdanını cebine atıp beni öperek gitti.
Benden uzaklaşan sıcaklığı ile başbaşa kaldım. Canım hiç kalkıp bir şeyler yapmak istemiyordu ve üstüne üstlük çok uykum vardı. Justin'in yastığını aldım ve ona sarıldım. Gözlerimi kapattıktan birkaç dakika sonra çoktan uykuya dalmış bir vaziyetteydim.
Uyandığımda saat epey geç olmuştu. Hava kararmaya başlamış ve sokak lambaları yanmıştı. Dağılmış saçlarımı toparlayarak kalktım ve kollarımın arasındaki yastığı kenara bıraktım. Çarşaf üzerimden gittiğinde oldukça çok titremiştim -ki bu iç çamaşırlarımla durduğum içindi.
Ağrıyan boynumu ovuştura ovuştura banyoya girdim ve küçük bir duş aldım. Duşum bittikten sonra saçlarımı kuruttum ve Justin'in dolabından giyebileceğim bir şeyler aramaya koyuldum. Onun dolabında benim kıyafetlerimden birkaç parça bir şeyler bulunabilirdi. Bunu unutkanlığıma borçluyum.
Ayrıldığımızda almaya dahi gelmemiştim. Büyük ihtimal bunları yok ettiğini ya da bana getirebileceğini düşünmüştüm ama hiçbiri olmamıştı.
Günlerdir kendi dolabımı eşip bulamadığım pantolonum, Justin'in dağınık dolabındaydı. Eşofman aramıştım ama bulamamıştım bu yüzden bunu giymek zorundaydım. Bir tane de askılı bluz bulduğumda zaferle gülümseyip giyindim. Justin'in dolabı oldukça dağınık görünüyordu ve Justin, bunun içerisinde sayısız kere kaybolmuştu. Yine toplamak bana düşüyordu tabi.