Harry, Justin'e öldürücü bakışlarını atarken ona destek çıkarak bende Justin'e garip bir şekilde bakmayı sürdürdüm. Koltuğa iyice yayılmıştı ve sırtını koltuğun yanına yaslamıştı. Gözleri açık olan televizyondaydı ve elindeki birayı yudumluyordu. Umursamaz davranmasına rağmen içinden neler düşündüğünü rahatlıkla hissedebiliyordum.
"Bekle," dedi elindeki şişe havada kalırken. Bana bakan gözlerindeki duyguyu çözememiştim ama alayla yukarıya kalkan kaşları ne diyeceğini anlamama çoktan yetmişti. "Sen beni mi kıskanıyorsun?"
Kaşlarım biçimsizce çatıldı. "Tabi ki de kıskanmıyorum. Seksi bir temizlikçiyi niye kıskanayım ki?" dedim itiraz edercesine. Tabi ki de kıskanıyordum.
"Emin ol ondan kat kat daha ateşlisin," diyerek elindeki şişenin son birkaç yudumunu yavaş yavaş içti. Sehpanın üzerine bıraktığı şişe etrafta tok bir ses çıkartmıştı. İçimdeki kıskanç o şişeyi alıp Justin'in kafasında kırmamı ve ardından götüne sokmamı söylese de sakin kalmaya çalıştım.
Birkaç dakika daha sessiz kaldık. Harry, elindeki cips paketleri ve kucağındaki laptop ile bayağı rahat görünüyordu. Konuşmamızı umursamadığı her halinden belliydi. Justin ise elindeki kumanda ile televizyonu açmış, kanalları geziniyordu. Böyle davranması sinirimi bozuyordu ve bunu bildiği için bilerek yapıyordu, gıcık.
"Boşuna şansını deneme, Justin. Temizleyeceksin bu evi,"
"Yapacağımı kim söyledi?"
"Sen bilirsin. İki ay boyunca otellerde sürünürsün. En fazla bu olur."
"Hah, Harry beni eve alır. Değil mi, Harry?"
Topu Harry'e fırlattığında Harry umursamazca elini salladı ve "Umurumda değilsin," dedi. Zaferle gülümseyerek ellerimi çırptım ve ardından kollarımı birleştirdim. Justin ise suratını asmış televizyon seyretmeye devam ediyordu.
Birkaç gün sonra Justin'e evi temizleteceğim için o kadar heyecanlıyım ki. Kahkaha bile atabilirim şuan.
***
"Ama bab-"
"İtiraz istemiyorum, Lydia. Bundan sonra aylığını yarıya indireceğim,"
"O kadar az parayla hiçbir şey yapamam, baba."
"Bir işe gireceksin, bu kadar basit. Çoktan reşit oldun ve kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğrenmelisin. Sınavlarından sonra yine eski haliyle sana paranı göndereceğim." Yüzüme kapanan telefon ile yüzümü yastığa gömdüm ve küçük bir çığlık attım. Hayatın zorluklarıymış, yaşayacağım kadar zorluk yaşadım ben zaten.
Babamın bir anda aylık paramı azaltmasına anlam verememiştim. Yoksul bir aile de değildik. Durumumuz gayet iyiydi. Babam etrafında tanınan bir avukattı. Durduk yere harçlığımın yarıya indirilmesi sinirimi bozmuştu. Şimdi bir de başıma iş çıkmıştı. Daha iş aramaya çıkacağım bir de. Hem çalışıp hem nasıl sınava hazırlanabilirdim ki? Belkide Justin'le bir aylığına bağlarımızı koparabilirdik. Bunu kabul eder miydi acaba?
Yataktan kalktım ve sarsak adımlarla banyoya yürüdüm. Küçük bir duştan sonra hemen giyindim ve çantama kitaplarımı tıkarak kahvaltı yapmaya indim. Babamın beni erkenden araması iştahımı yok etmişti. Canım bir şey yemek istemiyordu ama okulda da açlıktan gebermek istemiyordum. Buzdolabından hazır bir sandviç alarak zorlana zorlana yedim kısa bir sürede. Sandviçin paketini masada bırakarak dudaklarımı peçeteyle sildim ve mutfaktan çıkıp ayakkabılarımı giydim.
Bıkkınlıkla dışarı çıktığımda tek düşündüğüm Jessica'yı aramak olmuştu ama belki de o çoktan okula gitmişti. Ona Justin'e olanları anlattığımda her zamanki gibi kızmıştı. Hatta söylediği cümle bile hala kafamın içinde: "O bir baş belası demiştim!" Bunu söylemesine gerek yoktu, zaten biliyordum.