54 // what do you want

3.2K 265 125
                                    

Gecenin karanlığı yetmezmiş gibi lambayı da açmayışım içimi karamsar ediyordu. Karanlıktan korkuyordum fakat yataktan çıkıp ışığı açmaya da korkuyordum, ne ironi ama. Karnımın üzerinden etrafıma bakınmaya başladım. Moralimi bozmama gerek yoktu, en azından karşımdaki televizyonu görebiliyordum. Gittikçe büyüyen karnım yüzünden doğrulma güçlüğü çekmeye ağır ağır başlamıştım. Tabi Justin bana bebek gibi bakıyordu; evde olduğu zamanlar doğrulmamda yardımcı oluyor, hatta tuvalete bile kendisi götürmek istiyordu. Ama bence o kadarına ihtiyaç yoktu.

Alt kapının açılma ve ardından kilitlenme sesini duyunca içimde saatlerdir tuttuğum nefesimi omuzlarım düşene kadar verdim. Çünkü bu ses Justin'in geldiğine işaretti, yani rahatlayabilirdim. Yatak odasının kapısı açılınca direk o tarafa baktım. Üzerindeki gömleğin düğmelerini hızlıca çıkarttı ve onu bir top haline getirerek odanın belirsiz bir köşesine fırlattı. Bu hareketlerinin anlamını biliyordum; yorgunum, yorgunum ve yine yorgunum.

Sallana sallana yanıma geldi ve dudaklarıma uzun bir öpücük kondurduktan sonra sıcak yatağa girince mayışıp kaldı. Dağınık saçlarını okşadıktan sonra karnımı tutarak ayağa kalktım ve ağır ağır tuvalete gittim. Uzun bir süre sonunda işimi halletmiş ve tuvaletten çıkabilmiştim. Tekrar yatağa uzanarak sırt üstü bir pozisyona geldim çünkü yan yatıp bebeklere zarar vermek istemiyordum.

Başımı sağa çevirdiğimde çoktan uykuya dalmış Justin'in ritmik bir biçimde inip kalkan göğsü ile karşılaştım. Elimi çıplak göğsüne koyarken avcumun içi onun vücudundan yayılan mayhoş sıcaklık ile dolmuştu. Ardından burnuma gelen parfüm kokusuyla karışık, parfüme göre daha ağır basan alkol kokusuyla suratıma tuhaf bir ifade yayılmıştı. Birkaç gece öncesi konuştuğumuzda bana sadece üzgün olduğu zamanlar içki içmek istediğini söylemişti. Şimdi ise canı istediği için mi yoksa canı bir şeye sıkkın olduğu için mi içmişti bunu merak ediyordum.

Aniden açılan gözleri ile ona bakakaldım. Az önce bana oldukça yorgun görünen adam niye şimdi yorgun görünmüyordu? Ya da daha çok fiziksel olarak görünmüyordu. Karanlıkta gözlerini pek fazla göremesem de umutsuzca verdiği bıkkın nefesini duymuştum. Uyuyamıyor gibiydi, bu yüzden hafifçe ona doğru dönüp kolumu sırtına doladım. Vücutlarımızın sıcaklıklarının birleşmesini seviyordum.

O üzüldüğü an, elimdeki her şeyi silip atabilecek bir duyguya kapılıyordum; dünyada ki bütün sevgiyi hak eden bir adamı kim üzebilirdi?

"İyiyim," diye mırıldandı omzuma doğru. Çeneme değen saçlarını elimle okşadım. "Cidden hiçbir şeyim yok."

"Sarhoşken yalan söylemeyi beceremiyorsun,"

"Çok güzelsin," Fısıldayarak omzumdan boynuma doğru yol aldığında başını tutup onu kendimden uzaklaştırdım. Zaten ne zaman bana bakıp temiz bir amaçla hareket ediyordu ki?

"Konuyu değiştirmen kaçabildiğin anlamına gelmiyor."

***

"Harry!" diye cırladım öfkeyle. Üzerime gelen sigara dumanını elimle bozarak ayağa kalktım ve sandalyemi alıp ondan uzak bir yere oturdum. "Söndür şu lanet şeyi!"

"Açık hava da içmenin bir suçu yok diye biliyorum," diye mırıldandı gülerek. Aylardır kestirmediği saçları yüzüne gelip durmasına rağmen o, bundan hiç rahatsız oluyor gibi görünmüyordu. Benimkilere nazaran gür olan saçlarından gözlerimi çektim ve elimi karnıma koydum.

"Bebeklerime zarar veriyorsun," Tısladım ve masada duran şeker kasesinden birkaç tane alarak ona fırlattım. Tabii hava da yakalayıp ağzına atması da bir olmuştu. Ayağa kalkınca elbisemin eteğini düzelttim ve masanın üzerinde duran telefonumu elime aldım. "Bir şeyler atıştıracağım, sana da getirmemi ister misin?"

good night miss. terryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin