Seninleyim

38 6 0
                                    

Maira nın annesi arabanın kapısını şiddetle kapattı ve koşarak evin kapısının önüne geldi. Bahçede ambulans duruyordu. Maira merdivenlere oturmuş ve başını dizlerinin arasına gömmüştü. Luke yanında oturuyor ve yeri izliyordu. Kadın metal kapıyı açtı ve koşarak maira nın yanına gitti ve kıza sımsıkı sarıldı. Maira annesinin omzunda ağlamaya başladı. Çok geçmeden polis arabasının sesi duyuldu. Luke metal kapıyı açtı ve polis arabasını içeri aldı.  Maira nın babasının cesedi sedyeyle dışarı çıkartıldığında annesi olduğu yerde yıkılıp kaldı.
    Maira artık daha iyi hissediyordu. Bugün babasının cenazesi vardı. Aynasının karşısına geçti ve gözlerini inceledi. Gözlerinin şişi inmişti. Üzerinde simsiyah bir elbise vardı. Çok sade ve basitti. Saçları herzamanki gibi yüzünün iki yanına dökülmüştü. Teyzesi maira nın yanına geldi “tatlım bana nezaman ihtiyacın olursa yanıma gel lütfen. Baban için üzüldüm.” maira başıyla onayladı. Bu kadını hiç sevmiyordu. Herkes maira nın annesine sabır ve baş sağlığı diliyordu. Maira mezarın başına gidince şiddetli bir rüzgar esti. Luke “annen montunu giymeni istedi.” maira montu giydi. Üşüdüğünü hissetmiyordu. Luke takım elbise giymişti ve çok tuhaf görünüyordu. Luke “annenin sana ihtiyacı var güçlü olmaya çalış.” otopsi sonucunda normal bir ekmek bıçağından derin yaralandığı anlaşıldı. Muhtemelen bir hırsızdı. Ama maira başka bir şeyler olduğunu biliyordu.  Maira kimseyle konuşmak istemiyordu. Annesi yanına geldi ve omuzlarından tutup onu ilerletti. Maira gri bulutlara baktı ve iç geçirdi. Annesi arabanın kapısını açtı. Maira arabaya binerken gözleri buğulandı. Hayat hiç adil değil. Uykuya dalmak üzereyken eve geldiklerini farketti. Annesi okul için bir hafta izin almıştı. Konuşmak istemiyordu ve konuşmuyorduda. Annesi de konuşmuyordu. Maira odasına girdi ve kıyafetleriyle uyudu. Telefonu çalıyordu. Dexter arıyordu. Telefonu kapattı. Yağmur yağıyordu ve hava çok soğuktu. Dexter bir kere daha aradı.  Maira iç geçirdi ve telefonu açtı. Dexter “ okula gelmeyi düşünmüyor musun? Bugün kanın yoğunluğunu değiştirmeyi öğrenecektin? ” maira nın boğazı düğüm düğüm oldu. “ gelmek istemiyorum.” Dexter ın sesi hırıltılaştı. “ herkes bir gün sevdiği birisini kaybeder ama güçlü olmalısın. Unutmaya başla ve hayatına devam et! Kapının önündeyim ve yemin ederim ki gelip seni boğarım kimse ne olduğunu bilmez!”  maira Dexter ın haklı olduğunu düşündü. Telefonu kapattı. Kotunu ve kalın bir kazak giydi.  penceresinden sarkıp havayı yardı ve kendini aşağı bıraktı. Dexter arabanın penceresini açtı.“ bu hayatını yaşamana engel değil.” maira arabanın arkasına bindi. Dexter “ benim hiç ailem olmadı.” maira “ seni leylekler getilemiştir herhalde.” Dexter “ istenmeyen bozuk paraydım. Hata çocuk. Aldırmaya paraları yoktu. Bana 3 yaşıma kadar büyükannem baktı ve beni bir yetimhaneye verdi. Zor şartlarda büyüdüm. Yetimhanedekiler iyiydi. Hiç olmayan ailem gibi görmeye çalıştım onları. Yinede alışamadım.  17imde Kötü bir çocuk oldum ve kaçtım. Aynı  gece bir vampir tarafından ısırılıp terk edildim. Tek yaşamaya alıştım ama olive ile karşılaştım. Acı bir Hayat hikayesi ondada fazlasıyla vardı. Kardeşim olabilirdi. Hiç olmayan kardeşim. Ona abilik yapabilirim. Carmen ve luke ile karşılaştık ve şimdi bir aileyiz. Aile anne ve babadan ibaret değildir. Güçlü ol.” maira alışabilirdi. Sonsuza kadar annesi de yanında olmayacaktı. Ama maira asla yaşlanmayacaktı. Belkide annesini terk etmeliydi. Maira sırt çantasını karıştırıp saç tokasını aradı. Eline bir kağıt geldi. Maira telefon ışığını açıp kağıdı okumaya çalıştı. Sana 1 ay düşünme süresi tanıdık. Sana güvenebilirim.*carl* Dexter “ ne yazıyor? ” maira “ ders notları ” Dexter gülümsedi.
yaklaşık 20 gün sonra maira psikolojisini tamamen iyileştirdi. Bu çabuk bir gelişmeydi. Kırmızı yarım bir gömlek ve yırtık kot pantolon giydi. Sırt çantasını ve siyah yağmurluğunu giydi. Annesi teyzesi ile mutfakta kahvaltı yapıyordu. Maira gülümsedi “ günaydın! ” annesi “ tatlım çok geç kaldın.” teyzesi gülümsedi “ gittikçe güzelleşiyorsun.” maira “ sağol. Ben hemen çıkmazsam geç kalacağım.” maira nın annesi gülümsedi “ teyzen ve ben Los Angeles  a tatile gitmeyi düşünüyoruz. Sende gelmelisin.” maira “ ah, hayır kalsın büyükbabayı görmeye gidiyorsunuz.”  annesi kahkaha attı. “ luke seni almaya geldi ama uyuyordun. İyi bir çocuk ona iyi davran.” maira gözlerini devirdi ve bağırdı “ umarım metro kalabalık değildir!” metro kalabalık değildi. Maira metroya girer girmez carl ile göz göze geldi. Maira tökezledi ve carl ın yanına oturdu “ nasılsın? ” carl “ ölmek üzeriyim ve... Bilirsin güzel duygular.” maira “ ne yapacağım?  her gün o hastaneye gelemem! ” carl “ istesende olmaz artık. Kristal bekçisi burda. İkimizi denemek istiyor. İçindeki kristalin ikizini bulup onu içinden nötrleştirerek çıkarmak istiyor. Avusturya da bir adada. Korkutucu bir yer değil. İnsanlar oraya tatil için gidiyor. Sadece acı ağacını bulup kristali ondan almalısın. Kolay olacak. Tatil gibi düşün istediğin zaman gidebilirsin.” maira kafasını eğdi. Bunu tek başına yapamazdı. Aklına sadece luke geliyordu. Luke a güvenebilirdi onunla dünyanın diğer ucuna yürüyerek bile gelirdi. Maira kafasını salladı. “ ilk fırsatta.“ carl “ iyi görünmüyorsun. Uyuyamadın mı?” maira sürekli rüyasında andy i görüyordu. Elini yüzüne kapattı. “ bir daha görmek zorunda olmadığım için mutluyum. ” carl gülümsedi “ öleceğim ama hala okula gidiyorum.” maira kocaman kahkaha attı “ hayır ölmeyeceksin!” metro durduğunda maira yerinden hızla kalktı ve okula doğru yürüdü.
Maira ve luke eve girdiler. Annesi hala evdeydi. Maira mutfakta yemek hazırlayan annesinin yanına gitti ve onu öptü. Annesi “ okul nasıldı?” maira “ sıkıcı. İlginç hiçbir şey olmuyor.” luke “ ikizler katy nin dolabına ölü fareler koyduğunu atlama.” maira “ çok aptallar.” maira nın annesi güldü “ hoşuna gitmiş gibi.” luke bir kere daha yeri inleterek güldü. Andrew tek hamlede luke un çengelli pıercing inden yakaladı. Luke un gelmesi kesildi ve acı acı inlemesine dönüştü. “ bunları okulda takmaya izin veriyorlar mı? Pıercing ten ne anlıyorsunuz” luke “ ah! Canım yandı.” maira ve annesi güldü. Andrew “ yemekte brokoli var.” arkasına döndüğünde ikiside bembeyaz olmuştu. Luke “ çok severim inanamazsınız.” o sırada teyzesi Bethy içeri girdi “ dış kapıyı açık bırakmışsınıız!” Andrew “  içeri geç. Ben valizimi hazırladım.“ Bethy “ tatlım biletleri alırken çok tereddüt ettim. Maira da gelmeli 20 gün evde ne yapacak?” maira gülümsedi “ başımın çaresine bakarım.” bethy yüzünü ekşitti ve luke u süzdü “ erkek arkadaşın mı?” luke “ lucas.” bethy yapmacık güldü “ maira nın en sevdiği teyzesiyim” maira “ biz dışarıda yeriz.” kapıdan çıkarken annesi seslendi “ geç olmadan dönün.”  maira  mc donalds ın önüne gelince luke a söylemenin zamanı olduğunu düşündü. Luke siparişleri aldı ve masaya oturdu “ güzel kokuyor.” maira luke a olan biteni anlattı “ kristali tek başıma almak içime simmiyor. Benimle gelir misin? ” luke “ bir şeyler olduğunu biliyordum. Gitmek istemiyorum ama seni oraya tek başına yollayamam. Carl umrumda bile değil. Bir tatil olarak düşüneceğim. Avusturya da herzaman güneşli! Ama acı ağacını nerden bulacağız?” maira “ hastaneye gidip kristalin bekçisinden daha çok bilgi alabiliriz.” Luke “ hadi gidelim.”

Maira'nın SihriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin