"Hımm, hoşbuldum." dedim aksi bir tavırla.
"Desene yine aksiliğin üstünde. Ee, hadi işe başlayalım o zaman. Gidip malzemeleri getirir misin?" diye sordu, bir yandanda atı vagonun yan tarafına bağlarken.
Ben gidip malzemeleri alırken o da suyu ayarlamakla uğraşıyordu.
Ben malzemeleri getirince işe koyulduk ben atın gövdesini köpüklerken o da bir yandan duruluyordu. Ve sürekli yaptığı şeyi yine yaptı, hortumla beni ıslattı.
"Ayy, ne yaptın sen, off ya." diye sinirle bağırdım.
"Üzgü-"sözünü yarıda kestim.
"Dur tahmin edeyim 'üzgünsün, bilerek yapmadın,' yanılıyor muyum?" çok sinirliydim.
"Aslına bakarsan bilerek yaptım," dedi sesimlilikle gülümseyerek.
"Bari itiraf edip de beni iyice sinirlendirme," kızgınlığım artıyordu ve üstümdeki ince tişört üstüme yapışmıştı.
"Ehh, demek ki işe yaramadı," dedi hafifçe sırıtarak.
"Ne işe yaramdı? Beni çıldırtmak mı? Üzülmene gerek yok işe yaradı." dedim.
"Hayır amacım seni yumuşatmaktı ama işe yaramadı,"dedi sakince.
"Senin insanları yumuşatma anlaşın bu mu? Saçlarım sırıl sıklam oldu, tişörtüm üstüme yapıştı ve buz gibi su yüzünden dondum." dedi sinirle.
"Hava sıcak serinlersin, hem bana kalırsa bu şekilde çok çekici duruyorsun." dedi pis pis sırıtarak.
Sinirden söyleyecek söz bulamıyordum. En son arkamı dönüp tam çadırıma, üstümü değiştirmeye gidiyordumki geri dönüp Tyler'ın yanına gittim ve konuşmasına veya ne yaptığımı anlamasına fırsat vermeden elindeki hortumu alıp ona doğru tutum sonrada hortumu geri eline verip üstümü değiştirmeye gittim.
***
Döndüğümde yarı çıplaktı. Zaten onun iş yaparken tişört giymesi pek nadirdir, genelde atletle gezer. Şimdi ise üstünü ıslattığım için atletini çıkarmıştı ve yıllardır akrobasinin verdiği hediyeleri gözler önüne seriyordu. Onu bu şekilde görmekten nefret ediyordum çünkü insanın gözleri ister istemez kaslı vücuduna kayıyordu.
Ben yokken yıkama işlemini bitirmişti, atı tımarlıyordu. Tek kelime etmeden diğer tarağı aldım ve Tylerla aramıza at girecek şekilde işe koyuldum.
Atla uğraşırken zaman nasıl geçiyor bilmiyordum. At tüm sinirlerimi alırdı hep.
***
Tyler "Atın işi bitti sen malzemeleri yerine koy bende vagonu yemizlemeye başlayayım, malzemeleri yerleştirince yardıma gel." dediğinde anca kendime geldim.
Malzemeleri yerleştirip vagona girdim ve hemen işe koyuldum.
"Hala küs müyüz? Beni ıslatınca ödeşmedik mi?" diye sordu Tyler sıcak bir sesle.
"Beni her ıslattığında küsecek olsaydım tüm yaz küs kalırdık." dedim başımı kaldırmadan.
"O zaman neden benle konuşmuyorsun?"
Bu sefer başımı kaldırıp loş ışıkta gözlerine baktım ve "Ahh, pardon haklısın. Biz senle sürekli çene çalarız. Benim hatam." dedim iğneleyeci bir tavırla. Ardından başımı eğip işime devam ettim.
İş bitince elimdekileri bıraktım ve dışarı çıkmak için birkaç adım atmıştım ki Tyler önümü kesti.
"Çekil önüm Tyler, " dedim sertçe.
"Evet, çekiliceğim ama bir şartım var." dedi Tyler.
"Senin şartlarınla uğraşamam. Çekil artık," dedim sıkkınlıkla. Sağ tarafına doğru kayınca o da sağıma kaydı, ardından sola kayınca o da soluma kaydı. En son yorgun olduğum için pes ettim. "Ne var? Ne istiyorsun?" diye sordum.
"Bir soruma cevap." dedi kısaca.
"İyi sor hadi," dedim.
"Neden sürekli benden kaçıyosun, buradakiler arasında sana en iyi davranan benim. Senden hoşlandığımı da söylemiştim. Hep yalnız mı kalmak istiyorsun?" bunları söylerken bir yandanda yavaş yavaş bana doğru yürüyordu ben ise onun öne attığı her adıma karşılık geriye bir adım atıyordum ve pek yerim kalmamıştı.
"Öncelikle senden kaçmıyorum ve evet haklısın burada bana en iyi davaranan sensin bunun için teşekkür ederim." dedim ve sırtım vagonun duvarına çarptığında gidecek yerim kalmadığını anladım. "Ama sen benim kuzenimsin bu yüzden sana karşılık veremem ayrıca senden hiç bir zaman o şekilde hoşlanmadın." diye ekledim.
"Neden? Senin için yeterince iyi değil miyim?" dedi ellerini iki yanımdaki duvara dayayarak.
Aslına bakarsanız yakışıklı çocuktu, koyu bir sarı, neredeyse siyah gibi duran saçları, insanın içini ısıtan yeşil gözleri ve ona çok yakışan kirli sakalı vardı ama en göze çarpan özelliği yıllardır atın üstünde yaptığı akrobasik hareketlerin verdiği kaslı vücuduydu. Ona bakan her kız dönüp bir daha bakardı. Ama sorun şu ki o benim kuzenimdi ve doğduğumdan beri o ve kardeşlerini kendi kardeşlerimden ayırmadan büyümüştüm. "Bak Tyler ben seni ve kardeşlerini kardeşim bilerek büyüdüm, hiçbir zaman farklı gözle bakmadım. Bu yüzden bu iş olmaz. Artık çekilir misin önümdem!" diyerek ondan kurtulmaya çalıştım.
Önümden çekilip gitmeme izin vermek yerine iyice yaklaştı ve bana doğru eğildi. "Kuzen olmamız veya kardeşinmişim gibi büyümen umrumda değil. Herşey değişir, duygular ve düşünceler buna dahil." dedi boğuk bir fısıltıyla.
Sonra engellememe izin vermeden aradaki kısa mesafeyi de aşarak beni öpmeye başladı. En başta hiç birşey yapamadım. Şok anım geçince sinirle inledim ve ellerimi çıplak göğsüne koyarak itelemeye başladım. Hiçbir faydası yoktu ayrıca inlemeyi ve iteleme çabalamamı yanlış anlamıştı. Öpüşü iyice yoğunlaşmıştı ve o anda tişörtümün altında bir el hissettim, oldukça hevesli bir el.
Köşeye sıkışmıştım ve ne yapacağımı bilmiyordum. Tam ümidi mi kesiyordum ki Tyler yana doğru fırlayarak düştü. Kurtarıcımın kim olduğuna bakmak için darbenin geldiği yöne döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Druid Akademisi
FantasySirkte annesi, babası, beş kardeşi, dayısı, halası ve yedi kuzeni ile dünyayı dolaşan genç bir kız... Gezici sirkin yolu Amerika'ya düşer. Buria her zaman ki gibi broşür dağıtırken garip bir adama rastlar. Adam önce kızın içini görmek istercesine sü...