Multimedya: Savaşçı Luke.
***
Merak ve heyecandan bayılmak üzereydim. Ve o an geldi başlığını çıkardı. 'Waaaooowww, çirkin olduğumu düşünmüyorum derken kendini çok küçümsemiş. Adam ciddi anlamda yakışıklı.' Düşüncelerime hakim olamıyordum zaten Luke'un karşısında ne kadar çabalasamda hakim olamazdım.
Kumral saçları ve deniz mavisi derin gözleri vardı. Hafif kirli sakalıda yüzünü tamamlıyordu.
Kendisine baktığımı görünce gülümsedi, galiba ölüyorum. "Ee, çirkin miymişim?" dedi, hala gülümsüyordu.
İçimden 'Hayır, kesinlikle yakışıklısın.' dedim, ona ise "Ehh, idare eder." dedim poker yüzümü kullanarak.
Bir süre gülümsedikten sonra başını iki yana sallayıp yeleğini çıkartıp yatağın yanında bulunan komidinin üstüne attı. Sonra ellerini başının altında birleştirerek sırt üstü yatağa uzandı. Bende daha fazla ayakta dikilmek istemedeğim için kendi yatağıma tırmandım, sırtımı dik konuma getirdiğim yastıklara dayadım, bacaklarımı ise kendime doğru çektim.
"Evet, başlamayı düşünüyor musun?" diye sordum.
"Nasıl anlatacağımı düşünüyorum." dedi.
"Niye çok mu zor?" dedim hafifçe gülerek.
"Üzgünüm hergün karşımıza senin gibileri çıkmıyor." dedi kendine özgü alaycı ses tonuyla.
"Ahh, çok üzgüldüm, eğer beni istemiyorsanız geri yollayın." dedi alaycılığımı koruyarak.
"Emin ol öyle bir şansım olsaydı yollardım." dedi ciddi bir tavırla.
"Merak etme işini kolaylaştırabilirim, sana düşen tek görev ben giderken hiçbir şey yapmamak." dedim ciddileşerek.
"O mümkün değil." dedi.
"İyi o zaman şikayet etmeyi kes." dedim sinirle.
"Sen de kes o zaman." dedi.
"Aa, o da benim için mümkün değil." dedim.
"Sen hep böyle misindir?" diye sordu.
"Nasıl?" diye sordum.
"Hazır cevap, alaycı ve baş belası," dedi.
"Hmm, evet çoğunlukla." dedim.
"Senle ne yapıcaz biz," dedi bıkkınlıkla.
"Geri yollaya bilirsiniz," diyerek öneride bulundum.
"Bak, aklına şunu sok; Akademiden mezun olana kadar buradan gidemezsin." dedi, sabrı tükendiği beliydi.
'Siz öyle sanın,' dedim içimden. "İyi. Artık anlatmaya başlasan diyorum." dedim sıkkınlıkla.
"Tamam, " dedi, biraz durakladıktan sonra o derin sesiyle başladı anlatmaya, "Milattan önce 4.ve 5.yüzyılları arasında Yeraltı Yaratıkları yeryüze çıkmayı başardı. Yeryüzüne çıktıklarında onları dünyanın başlangıcından beri orada tutan ruhani güçler dünyaya dağıldı. Ruhu güçlü olanlar bu ruhani güçleri içine emdi. Ruhani güçler içine girdiği insanlarda bazı doğaüstü yetenekler ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu güçlere sahip olanlar toplanmaya başladılar, birbirlerinin ruhunu hissedebiliyorlardı. Ama Yereltı Yaratıkları da hissediyorlardı.
"Bir çoğu bir araya geldiğinde bir tür kabile oluşturdular. Geleceği, şimdiyi ve geçmişi görenlerin kehanetleriyle karşı karşıya oldukları tehditin ne olduğunu anladılar.
"Yeraltı Dünyasının Yaratıkları bu toplumdan haberdar olunca bir savaş başlattı. Yeteneklere sahip olanların çoğu hayatını kaybettmişti. Geri kalanların en güçlü olan üç bilge ormanın ortasına bu şatoyu kurdular, burası bulabilecekleri en iyi yerdi çünkü hem insanlardan uzaktı hem de Ruhani Güçlerin dünyaya çıktığı yerdi, aynı zamanda Yeraltı Yaratıklarının da kaçtığı nokta. Böylece kaçmayı başaramayanların dışarı çıkması engellenmiş oldu.
"Güç sahipleri kendilerine 'Druid' ismini koydular. Yaşayan her Druid bu şatoya sığındı.
"Druidlerin hepsi farklı düzeylerde doğanın beş elementine kontrol sağlayabiliyordu; Hava, Su, Toprak, Ateş ve Ruh. Aynı zamanda bazıları farklı özel yeteneklere de sahiplerdi. Bu özel yetenekler üçe ayrılır; Zamanın Gözü, Karanlığın Nefesi ve Akıl Oyuncağı.
"3 Büyük Druid bu güçlerin hepsine sahipti.
"Büyük Druidler diğerlerine eğtim vermeye başladı.
"Druidler eğer belli bir düzeye ulaşırsa dünyaya açılıyor ve yeraltı yaratıklarını geri püskürtüyordu.
"Zamanla Druidlerin sayısı arttı, her Druid eğitim almaya başladı. Druidler dünyanın her yerine dağıldılar. Dünyanın bir bölümü Druidleri benimsedi. Tam zamanı bilinmez ama rivayetlere göre M.Ö. 1.- 2.
yüzyılları arasında keltik dini ortaya çıktı ve keltikler Druidleri din adamları, hakimleri, şifacıları, ve büyücüler olarak kabullendiler. Keltikler hala var ama şuanki druid saydıkları ile aramızda bir bağ yok.
"3 Büyük Druidin biri dışında hepsinin soyu tükendi çünkü yeraltı yaratıklarının en çok hissettikleri onların soyundan gelenler. Sadece Büyük Druidlerin en güçlüsü olan Yüce Druidin soyu bu devre kadar gelebildi ama son varisde 15 yıl önce yapılan bir saldırıda öldürüldü. Yani artık Büyük Druidlerin soyundan kimse kalmadı.
"Son varisin ölmesinin sebebi, ailenin Savaşçı olmak istememesiydi. Yeraltı Yaratıkları bir yolunu bularak, karı kocanın evlerine kurdukları korumada bir açıklık buldular ve ailye saldırdılar. Ve son varisi öldürdüler." dedi ve sustu."Peki neden Druidler Akademide eğitim almak zorunda?" diye sordum bir süre süren sessizliğin ardından.
"Çünkü seçimi Druidlere bıraktığımızda olaylar karmaşaya sürükleniyor. Bir ara isteyenler geliyor, isyeyenler de evde ailesi tarafından eğitim alıyordu ve sadace yıl sonunda sınava girmek için Akademiye geliyorlardı ama bu sistem uygulanırken başarı oranı düştü ve Savaşçı sayısı azaldı. Bu yüzden gücünü keşfedenlerin mezun olana kadar Akademide eğitim almaları zorunlu hale getirildi.
"Her en uzun gündüzün yaşandığı gün zamanı gelen genç Druidlerin Ruhani Yetenekleri kendini belli etmeye başlar ve aileler çocuklarını Akademiye yollar.
" Doğan her Druid çocuğu Akademinin kayıtlarına geçirilir. Bu şekilde sürekli Druid çocukları gözetim altında tutulur. Ama bazı aileler bu kurallara uymamaya başladı ve doğan çocuklarını Akademiden gizledi ve bazı düğümler ile güçlerinin başkaları tarafından hissedilmesini engellendi. Tabii bu düğümler belli aralıklarla yenilenmeli, bu yenileme süresi düğümü yapanın gücünün büyüklüğüne göre değişir. Eğer düğüm zayıflarsa bu kaçak çocukları farkederiz ve buraya getiririz." dedi bir süre durakladı ve "Peki senin gerçek ailen kim?" diye sordu, konuştuğu bunca zaman tavana bakan güzel gözleri sonunda başıyla birlikte bana döndü."Sirkte çalışanlar," dedim beklemeksizin.
"Hiç sanmıyorum. Melez dahi olsan ki Saf Kansın, ailende başka Druidlerde olmalıydı ama o sirkte senin dışında başka Druid yoktu. Belki gerçektende bizim hakkımızda birşey bilmiyor olabilirsin ama o sirktekiler senin ailen değil. Ayrıca mantıklı düşünürsek onlarla aranda en ufak bir benzerlik yok. Yani gerçek ailen kim?" dedi üsteliyerek.
"Sirktekiler," dedim kararlılıkla.
Bir süre sessizce gözlerime baktıktan sonra aniden başını yine tavana çevirdi. "İyi, gizlemeye devam et, nasıl olsa eninde sonunda öğrenirim." dedi sakince.
Bir süre sessizce durduktan sonra "Şu Melez ve Saf Kan olayıda ne?" diye sordum.
"Eğer anne veya baban ikiside Saf Kan veya biri Saf Kan, biri Melezse, Saf Kansındır. Eğer ebeveyinlerinden biri insansa diğeri Melez ya da Saf Kan ise fark etmez Melezsindir." dedi, yorulmaya başlamıştı galiba çünkü sesi alçalmıştı.
"Aralarındaki fark ne?" diye sordum.
"Saf Kanlar doğanın beş elementi dışında üç özel yetenekten birine çok yüksek ihtimal sahip olabilirler ama Melezler ise çok düşük ihtimal sahip olurlar." dedi esneyerek.
"Benim Saf Kan olduğumu nerden çıkardın peki?" diye sordum.
"Saf Kanların ruh çemberlerinde sarı renkler vardır. Seninki düğüm ile gizlenmiş ama düğüm zayıfladığı için zorda olsa görünüyor." dedi.
"Ruh çemberi ne?" diye sordum.
Luke yataktan kalktı ve "Kalanını yarın anlatırım, şimdi gidiyorum." dedi ve eğilip komidinin üzerindeki kapşonlu, kolsuz yeleğini aldı ve giydi, önünü kapatmadı ama başlığını taktı. Bir insan bu kadar büyüleciyken neden bunu saklamak ister anlamıyorum.
Kapıya doğru yürüdü ama elini tam kapı kulpuna koymuşken durdu ve "İstersen ben çıkınca geri kilitle," dedi ve kapının kilidini açtı, bende yanına gittim. Odadan çıkmıştı ki geri bana doğru döndü, "Kahvaltı saat 7 de başlıyor." dedi.
"Tamam, ama nereye gidiceğim?" diye sordum.
"Zemin katta merdivenlerin yanındaki büyük kapıya git." dedi ve gitti. Bir süre arkasından baktım. Aynı zamanda koridorada göz gezdirdim birkaç kişi aralarında konuşuyorlardı ama Luke'u görünce hepsi sustu.
Luke merdivenlerden aşağı inip gözden kaybolunca tüm gözler bana döndü. Hemen içeri girip kapıyı kilitledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Druid Akademisi
FantasySirkte annesi, babası, beş kardeşi, dayısı, halası ve yedi kuzeni ile dünyayı dolaşan genç bir kız... Gezici sirkin yolu Amerika'ya düşer. Buria her zaman ki gibi broşür dağıtırken garip bir adama rastlar. Adam önce kızın içini görmek istercesine sü...