İçeriye önden gizemli adam girdi arkasından ben ama galiba aklımı dışarıda unutmuştum. Şatonun içi de en az dışı kadar hayranlık uyandırıyordu.
"Ağzını kapat sinek giricek,"dedi adam ve hafifçe gülmeye başladı.
"Vay canına, burası harika." dedim etrafa bakınırken.
Her adım başı meşale vardı, aydınlatma onlarla sağlanıyordu. Belli aralıklarla tablolar sergileniyordu. İnsana kendini ortaçağda yaşıyormuş gibi hissettiriyordu. Hele de üstümdeki elbiseyi göz önüne alınca her an önümüze Dracula fırlayabilir gibi duruyordu.
Merdivenlere tırmanmaya başladık. Merdiven trabzanlarına bile hayran kalabilirdiniz, bir sanat eseri gibi oymalarla doluydu.
Bir kat çıktıktan sonra sol kanttaki koridorda ilerledik ve koridorun sonundaki bir kapının önünde durduk.
Adam kapıya iki kez tıklattı. İçeriden şefkat dolu bir ses "Girin," dedi.
İçeri önden adam girdi ardından ben. İçerisi kraliyet ailesine aitmiş gibi duruyordu. İşlemeli kitap dolapları, büyük güzel bir masa, arkasında tahtan bir numara küçük bir sandalye, masanın diğer tarafında birbirine bakan iki tane tek kişilik koltuk ve tahta bakan iki kişilik koltuk ve ortada küçük bir sehpa.
Tahta beyaz saçlı, kısa boylu, gözlerinden şefkat akan ama bir o kadarda otoritenin timsalini oluşturan bir bayan vardı.
Adama dönerek "Hoşgeldin Luke," dedi.
'Demek adı Luke. Hımm..' diye düşündüm.
Onlar aralarında sohbet ediyordu. Sanki ben orda değilmişim gibi hissediyordum. Onlar konuşurken bende kitaplıklara bakmaya gittim. Luke'da gidip tekli koltuklardan birine oturmuştu.
Bir süre ortalıkta dolandıktan sonra sıkıldım ve çift kişilik koltuğa çöktüm. Hala beni umursamıyorlardı, bende sehpanın üzerindeki dergilere göz gezdirdim. Bir tane moda dergisi bulmuştum, aslında modayı pek umursamam ama aralarında okunabilecek bir o dergi vardı.
Tam birkaç sayfasına bakmıştım ki kulağıma yaşlı bayanın "Ee Luke kimmiş bu bayan?" dediğini duydum. Dergiyi kapatıp yerine koydum.
"Bende bilmiyorum Bayan Cassei. İsterseniz bir de siz sorun, çünkü bana cevap vermeyi reddediyor." dedi bana dönüp bakarak.
"Sana kim olduğumu söyledim, Adım Buria." dedim sinirlenerek.
"Gerçek adın ne peki?" diye sordu bayan.
"Buria," dedim kısaca.
"Gerçekten mi? Daha önce hiç duymamıştım. Bir anlamı var mı?" diye sordu içtenlikle bayan.
"Fırtına," dedim.
"Çok ilginç. Peki hep bu şekilde mi giyinirsin?" dedi merak dolu bir sesle.
Luke'a dönerek kaşlarımı çattım ve "Hayır, sadece gösteri sırasında giyerim. Birisi beni üstümü değiştirmeme fırsat vermeden buraya getirdi." dedim.
"Gösteri mi?!" şaşırmıştı.
"Sirk gösterisi. Ailemin gezici sirki var." dedim.
"Efendim, ailesi kimlerse iyi eğitmiş. Sürekli sirktekilerin ailesi olduğunu söylüyor ve ruhunda yalan söylediğine dair en ufak bir belirti göstermiyor." dedi Luke.
"Sen neden bahsediyorsun? Ruhumu nasıl görebileceksin ki?" dedim, kafam karışmıştı.
"Ahh, bir de bu var. Hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranıyor." dedi Luke.
Bayan gözlerini kısarak bana bakıyordu. Bir süre sessizce baktıktan sonra sanki benim hakkımda değilde başka birinin hakkında konuşuyormuş gibi bir tavırla "Ya senin dediğin gibi iyi eğitilmiş, ya da gerçekten kim olduğunu bilmiyor." dedi gözünü biran bile üstümden ayırmadan.
"Ben sıkıldım, artık biriniz bana ne olduğunu söyleyecek mi yoksa ben burda kafayı ne zaman yiyeceğim diye saat mi tutucağız." dedim soru sormaktan çok seçenekleri göstererek.
"Şimdi sana bir soru sorucağım cevaplarsan sana neler olduğunu anlatırım." dedi ve gözlerini gözlerime kilitledi.
"Tamam sorun," dedim. Ama o gözlerde bir şey vardı. Bayanın gözleri dışında herşey bulanıklaşmaya başlamıştı ve başım feci şekilde ağrımaya başlamıştı.
"Soruma doğru cevap ver. Ailen sirktekiler mi ve bizler hakkında gerçekten hiçbirşey bilmiyor musun?" diye sordu.
O mavi gözler dışında hiçbirşey göremiyordum ve düşünemiyordum. İstem dışı olarak "Size doğruyu söylüyorum, sirktekiler benim ailem ve sizler hakkında hiçbir şey bilmiyorum ." dedim.
Bayan bir süre daha gözlerime baktı ardından ani bir hareketle Luke'a döndü. Bir anlık baş dönmesi yaşadım ama geldiği gibi gitti.
"Luke, kız doğru söylüyor." dedi.
"Peki şimdi ne olacak? Akademide okumak zorunda ama bu şekilde okuyamaz, hakkımızda hiçbir şey bilmiyor. Derslerde birçok şeyi öğtenebilir ama önceden öğrenmesi gerekenler de var." dedi düşünceli bir halde.
"Evet, bu yüzden dersler başlamadan önce ona yardım edeceksin." dedi yaşlı bayan.
"Ben mi?! Hayır, bu mümkün değil." diye itiraz etti.
"Neden olmasın?" diye sordu sakince bayan.
"O- O tam bir başbelası," dedi Luke.
"Evet, bunu bize söyeleyen kişi bir kızı apar topar kaçıran nazik adamımız," dedim sinirle. Sanki kendisi melekte beni beğenmiyordu.
"Bakın, gördünüz mü?! Hem başbelası hem de hazır cevap." dedi Luke.
"Hımm, ne düşünüyorum biliyor musun Luke, bence çok iyi anlaşacaksınız. Hadi onu boş bir odaya götür." dedi.
"Ama-" tam itiraz ediyordu ki bayan elini kaldırarak onu susturdu.
Luke ayağı kalktı ama ben yerimden kıpırdamadım.
"Gelmeyi düşünüyor musun?" diye sordu sabırsızca.
"Önce cevaplanması gereken sorularım var." dedim ve yaşlı bayana döndüm "Öncelikle bu Akademi dediğiniz yer neresi? Ayrıca neden Akademide okumak zorundayım? Ve en önemlisi beni buraya apar topar ve zorla getirme hakkını size kim veriyor?" dedim ciddi bir tavırla.
"Peki, Akademi dediğimiz yer burası ve burada Druid'leri eğitiriz. Gücü ortaya çıkmaya başlayan her Druid burada eğirim almak zorundadır ve sen de bir Druid olduğun için bu zorunluluğa dahilsin. Tahminen daha çok sorun vardır, geri kalan sorularını Luke sana cevaplar." dedi ve önündeki kağıtlara döndü, bunun anlamı 'artık odadan çıkın' olduğunu anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Bu yüzden ayağı kalktım ve Luke'un peşinden dışarı çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Druid Akademisi
FantasySirkte annesi, babası, beş kardeşi, dayısı, halası ve yedi kuzeni ile dünyayı dolaşan genç bir kız... Gezici sirkin yolu Amerika'ya düşer. Buria her zaman ki gibi broşür dağıtırken garip bir adama rastlar. Adam önce kızın içini görmek istercesine sü...