Bölüm 27

12.1K 901 23
                                    

Multimedya: Uygulamamıza katılanlardan @pmbpdr
Katılımın için teşekkür ederim.

***

Austin gidip hemen kapıyı açtı.
Kapı açılır açılmaz kız Austin'nin boynuna atladı. Austin de kıza sarıldı. Bense orada bir tür şok yaşamakla uğraşıyordum.

Kızın boyu Austeinden en az 10 santim kısaydı, saçları kahverenginin açık bir tonuydu. Gözleri Austin'ninkiler gibi açık bir mavi olan 17 yaşlarında bir kızdı.

Bu kızda kim böyle? Ve neden Austin'nin boynuna atıldı? Asıl soru ise Austini neden kıskanıyorum?

Sonunda birbirlerinden ayrılmayı başladıklarında, Austin "Burada ne işin var!?" diye sordu şaşkın bir sesle.

"Haberin yok mu, Akademi yeni bir uygulama başlattı. Artık her yıl, en uzun gündüzden sonra 12 yaşından büyük her Druid adayı kontrole gelecek." dedi ve içeri girdi. "Ee, sen ne yap-" beni görünce sesi kesildi. "Merhaba," dedi bir süre sessiz kaldıktan sonra.

"Merhaba," dedim.

Austine dönerek "Bizi tanıştırmayacak mısın?" dedi.

Austin ortamıza geçti ve eliyle kızı işaret ederek, "Buria bu Amanda. Kız kardeşim," dedi.

Ne?! Kız kardeşimi?! Ahh, kendime gerçekten inanamıyorum. Kıskanmam bile yanlışken bir de kız kardeşinden kıskanmışım. Bravo! Yılın En Büyük Salağı olmaya aday gösterilmeyi hak ettim, kendimi tebrik ederim.

Austin ardında eliyle beni işaret ederek "Buria," dedi ve durdu. Sebebi çok açıktı, beni ne olarak tanıtacağına karar veremiyordu.

En iyisi olaya karışmak olduğunu düşünerek "Öğrencisiyim," dedim.

"Öğrencisi?!" dedi tek kaşını kaldırıp gülümseyerek.

Austin hala sessizliğini koruyordu. Amanda bana yaklaşıp elini uzattı. Bende karşılık verdim.

"Tanıştığımıza memnun oldum," dedi gülümseyerek.

"Ben de," dedi gülümsemesini karşılayarak.

Ellerimiz ayrıldığında Amanda Austin'e dönerek, "Ee, abicim nasılsın?" dedi anlamlı bir ifadeyle.

Austin ciddi bir ifadeyle kızın gözlerine bakıp "İyi," dedi. Ama sesindeki birşey bana aslında başka bir konuda konuştuklarını düşündürüyordu.

"Ben gitsem iyi olur," dedim ve kapıya yöneldim.

"Sana eşlik edeyim," dedi Austin ve peşimden geldi.

Odadan çıktığımda o da benle çıkıp kapıyı kapattı. "Buria kusura bakma, kardeşimin geleceğini bilmiyordum." dedi.

Dönüp Austine baktım, "Sorun değil, umarım iyi vakit geçirirsiniz." dedim samimi bir gülümsemeyle.

"İlk fırsatta yanına geleceğim," diyerek söz verdi.

Cevap olarak başımı salladım ve "Görüşürüz," dedikten sonra merdivenlere yöneldim.

***

Kendi katıma çıktığımda insanların gruplar halinde birbirleriyle konuştuğunu gördüm. Her yaş gurubundan insan vardı. Galiba onlar da kontrol için gelenler ve aileleriydi.

Anne ve babalarıyla konuşanları, kardeşleriyle şakalaşanları ve birbirlerinin ailelerini tanıştıran arkadaşları görünce içimden bir acı dalgası geçti.

Yanında büyüdüğüm aile üyeleri bana iş buyurmak veya beni azarlamak dışında benle konuşmazdı, Tyler hariç. Gerçek ailemi ise öğreneli iki gün olmuştu ve bundan sonrada görme şansım da olmayacaktı.

Odamın kapısının önüne vardığımda 12-13 yaşlarında bir çocuğun kapıma yaslanmış GamePad denilen bir aletten savaş oyunu oynadığını gördüm. Kapının önünden çekilmesi için başında dikildim ama aldırmadı. Bu yüzden öksürerek dikkatini çekmeye çalıştım, yine aldırmayınca, "Acaba odama girmeme izin verir misin?" diye sordum kibarca.

"Oyunun en heyecenlı yerindeyim, biraz bekle." dedi sertçe.

Ah, tamam öyle olsun. Çocuğun boynundan tutup kenara çektim ve kapının önünü açtım. Çocuk şaşırarak yüzüme baktı. Umursamadan içeri girdim ve kapıyı kilitledim.

İçeride ne yapacağım konusunda en ufak fikrim yoktu. Okuduğum kitaplardan en eski duranını elime alıp incelemeye başladım. Kitabin ihtiyaç duyduğum bölümlerini önceden okuduğum için o bölümleri atladım.

Tam kitabın son sayfasını okumuş, arka kapağı kapatıyordum ki gözüme birşey ilişti. Arka kapağın iç kımına koruyucu görevinde bir kağıt yapıştırılmıştı ama ucu hafif kalkmıştı. Başkası olsa eski olduğu için yapıştırdıkları madde çürüdüğü için kağıdın kalktığını düşünebilirdi. Ama ben başkası değilim.

Hayal gücüm şuan aktif konumdaydı. Bana acaba flimlerdeki gibi orada gizli bir bölme var mı diye bakmamı söylüyordu.

Biliyorum çok saçma ama yinede bakacağım. Kağıt çok hafif kalkık olduğu için, içinde birşey varsa da görünmiyordum.

Ayağa kalkıp dolabıma gittim ve lazım olur diye gizlice getirdiğim çakımı gizlendiği yerden çıkardım.

Geri masama oturduğumda çakıyı açtım ve çok dikkatli bir şekilde kalkık yeri genişletmeye başladım. Kitaba zarar vermeden açmaya çalışırken istemsizce kitaba yaklaştım. Kitaptan pis bir koku geldi burnuma. Bu kokunun bu kitaptan gelmesi çok tuhaftı. Kitap en az ikiyüz yıllıktı ama kağıdı yapıştırmak için kullanılan madde 35-40 yıl önce üretilmeye başlamış bir ağaç tutkalıydı. Nerden mi biliyorum? Sandığımın kenarları kalktığında almıştım ve kokusu öyle ağırdıki ambalajını incelemiştim ve üstünde hangi tarihten beri üretildiğini yazan bir yazı görmüştüm. Ve yemin edebilirimki bu, o ağaç tutkalının kokusuydu. Bu durumu düşünerek genişlettim. Artık içinde birşey varsa görebileceğim kadar genişlemişti.

Yavaşça kaldırdığımda ince bir sünger kaplamadan başka birşey göremedim. Bir hayalin peşinden konuştuğum için kendimi azarlayarak masadan kalkıp yatağıma uzandım.

Boş boş tavana bakarken birden zihnimde bir ampul yandı. 'Bu süngerler ikiyüz yıl öncesinde var mıydıki?' diye soruyordu bana. Hiç sanmıyorum.

Kararımı vererek hemen geri masaya oturdum ve kağıdın tamamını sökerek süngeri ortaya çıkardım. Heyecandan ellerim titrer vaziyette süngeri kaldırdım ve...

Druid AkademisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin